Emine
Bir Kasım sabahıydı hiç unutmuyorum. Sabah erkenden yola çıkmış ilk deniz otobüsüyle İstanbul’a geçmiştim. Balkonda soğuk havayı içime çekmiş, köpük köpük denizi izlemiştim. Yalnızdım ama eksik değildim.
Sonrası yeni yeni uyanan Üsküdar’dı. Sabahın o güzel telaşında selamlamıştım meydanı; çeşmesini, camiini ve ağaçlarını... Günlerden ya cumartesi ya da pazardı ama o gün… O gün başkaydı.
Kadının dünyası değişiyor hamile kaldıktan sonra. Daha önce varlığını bilmediği biri gelip yerleşiyor bedenine; daha vahşi, korumacı ve şefkat dolu bir benlik yeşeriyor içinde. Tırnakları uzuyor sanki rahminde büyüyen bedeni korumak için. Koku duyusu keskinleşiyor, algısı değişiyor, genişliyor. Daha iyi duyuyor ve aynı anda daha çok şeyin farkında olabiliyor -ona ait olmayan bir varlığı sanki bedeninden bir parçaymışçasına gözetebiliyor-. Hatta neyi varsa düşünmeden sunabiliyor ve bazen kendini de unutabiliyor mühürler gibi dünyasını bebeğine; hele ki onu ilk kucağına aldığı günlerde. Binlerce yıldır bir kadın nasıl anne oluyorsa öyle, genlerine işlemiş bir kendiliğindenlikle...
Hatırlıyorum; bütün bunlar olurken bir sis perdesi çökmüştü geçmişime. Eski günlerin eksikliğini çekmeden, çok da özlemeden içine dalmıştım yeni dünyamdaki değişime. Ondan önce ne yapıyordum? Emin değildim... Bilmiyordum. Düşünmeye de pek vakit bulamıyordum.
Aynı kızımın yavaşça, adım adım, eşik eşik büyümesi gibi değişti bu annekadının dünyası da yeniden. Kazandığı her beceride benden bağımsızlaştıkça, ben de bağımsızlaştım bebeğimden. Zihnim biraz daha hafifledi, içimde bir oda daha boşaldı yeniden benle dolmak üzere sanki. Öğrendim, anneden ayrılmak karşılıklı bir süreçti; ayrılmayı istemek kadar ayrılmasına müsaade etmek de büyümeye dahildi.
Yürüdüm Üsküdar sokaklarında içimde bir yenilik hissiyle. Zamanı gelmişti biliyordum, değişmiştim yine işte. Üç yıldır kızımdan ayrı olduğum ilk gündü ama çok kolay olmuştu ikimiz için de.
Şaşkındım aslında içimde bir kaygı olmayışına, aklımda ne yapıyor ki acabaların uçuşmayışına. Aynı anda hem doğumdan önceki Seda gibi hem de bambaşka bir kadın oluşuma. Çünkü kızım vardı, anneydim ama o gün anne olmaktan çok, ben’dim; bir Kasım sabahı, anneliğin hayatımın merkezinden çıkıp, çok sevdiğim bir parçası haline geleceği eşikteydim.
Bakındım pür neşe, pür merak bu yeni halime. Heyecanlıydım, daha önce hiç görmediğim biriyle buluşacaktım belediyenin önünde.
Adı Emine.
Çok sevecektim onu seziyordum; değişen kendimi, anneliğimi ve sürecimi de.
Sevdim de.
YORUMLAR