Şükran

Hayal kurmak ve bir hayale sahip olmak öyle iyi geliyor ki insana...


Her gün uyanmak ve yeniden başlamak için bir neden veriyor bir kere. Ve de gözünü kapattığında kendini içinde görmek, gülümsemek için şahane bir manzara.


Ben kendimi arazideki evimizin mutfak penceresinin önünde huzurla camdan dışarıyı izlerken görüyorum mesela. Kızım hemen ilerideki yağmur suyu göletinin kenarında oynuyor. Horozlarımızdan biri bodur fıstık ağacının tepesine tünemiş. Etraf şimdi olduğundan daha da yeşil, ağaçlar daha çok, toprak daha nemli... Tam düşündüğüm gibi hem araziden beslenmiş hem de orayı beslemişiz. Onarmışız yaralarını vadinin yani...


Onarmak ve şifalandırmak; ne zaman bu iki kelimeyi geçirsem aklımdan yüreğim kabarıyor, içim dolup taşıyor, yaşadığımı hissediyorum.


Hayal inşası bir süreç. Attığınız her adımda yaklaşıyor, hazırlanıyor, değişiyor, sindiriyorsunuz. Hayaliniz yeniden ve yeniden şekilleniyor hatta kimi zaman. Sürecin kendisi de hayale dahil oluyor böylece. Mesele varmak olmuyor bir yerden sonra. Keyif içinde akıyor, yaşam amacınızı zaten gerçekleştirdiğinizi fark ediyorsunuz. Amacınız hayalinizin varış noktasından özgürleşiyor bile bazen. Tatmin duygusunu yaşamak için varmayı beklemeniz gerekmiyor. Bazen de öyle olmayıveriyor.


2,5 yıl oldu. Araziyi aldığımızdan bu yana kah sabırsızlık kah sakinlik ve teslimiyet içinde yerleşme zamanının gelmesini bekliyorum. İlk bir buçuk yılı sürecin tadını çıkararak geçirdim. Araziyi tanıdım, arazideki Seda'yı tanıdım... Şifacı yanımı gördüm, kabul ettim. İlişki kurdum toprakla, hayvanlarla. Otları ayırt etmeyi öğrendim. Arazide çıkan yenebillir yabani otlarla doydum ve arazi florasının hem içimi hem dışımı kaplamasına izin verdim.


Evimizin ruhsat süreci 1.5 yıl sürdü. Her ne kadar sabırsızlansak da sabrettik ailecek. Bu süreci keyifle değişime hazırlanmak için kullandık. Arıcılık, küçük balkon bostanları, bütüncül yönetim, toprak mikrobiyolojisi, gıda saklama süreçleri, fermantasyon, yağmur hasadı, permakültür... öğrendik. Ruhsatı alır almaz da başlarız diye umut ettik ama öyle olmadı. Bizden kaynaklanmayan öyle çok aksilik yaşandı ki temeli attığımız Mart ayından beri, hiçbir şey yapamadan geçen koca bir yazın ardından, evin gövdesini çakmaya yeni başladık.


Ha bugün ha yarın diye beklemek insanı en zorlayan şeymiş meğer. Kim bilir kaç defa bu sabah başlıyoruz diye uyandım ve bir kaç saat içinde bugün de olmayacağını duydum daha önce anlaşmış olduğumuz firmanın ustalarından. Çıkan aksiliklerin haddi hesabı yoktu ve benim bu durumu aklım almıyordu. Beş ay bekledikten sonra anlaşmayı feshedip kendimiz giriştik işe sonunda. Ve nihayet kargasın çatısı kapandığında yeniden inandığımı fark ettim hayalimizin gerçek olacağına.


Umudumu yitirmişim çünkü. Galiba hiç gidemeyeceğim oraya demişim bir yerden sonra. Yorgun düşmüşüm, umutlanıp yeniden bir sorunla -üstelik benim çözemeyeceğim bir sorunla- karşılaşmaktan. İnsanlar bana evimizi her sorduğunda üzülüyordum, hayal kırıklığı yakıyordu canımı. Şimdi gövde yükselirken yeniden duyuyorum içimdeki heyecanı.


Nihayet diyorum.

Nihayet oluyor.


Öğreniyorum ki hayal inşasında bazen yol görünmez oluyormuş. Süreç keyifli olmaktan çıkıp seni zorluyor ve yoruyormuş. Umudunu kaybediyormuşsun hatta. İnancını bile bazen... Ama hayalin güçlüyse illa ki yola devam ediyorsun. Ya da hiç vazgeçmeyen bir eşiniz varsa yanınızda...


O yüzden sana diyorum Asım'ım:

Varlığına şükran...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Ne güzel yazıyosun Şule naif huzurlu
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.