Şükür
Bazı zamanlar içimize kapanıyoruz ailecek. Bir şeye yoğunlaşıyor, onu hissediyor, yaşıyor, ona sorular soruyor, anlıyor ve sonra içinden çıkıyoruz. Öğrenmiş, çoğunlukla hafiflemiş ve dengelenmiş olarak. Tuhaf olanı böyle zamanlarda çok az kimsenin bizi arayıp sorması, uğramaya niyet edenlerin son anda vazgeçmesi ya da ziyaretlerin bir şekilde, çoğunlukla kendiliğinden, ertelemesi. O sıradaki kapalılığımız, ihtiyacımız etrafımızca, hatta evren tarafından da seziliyor gibi sanki.
Geri kalan zamanlarda ise açık hissediyoruz kendimizi. Hem birbirimize hem de yolu düşenlere. Yine tuhaf olanı böyle zamanlarda kapımızın sıklıkla ve hatta aynı gün üst üste çalınması.
Kabul ediyorum; ağırlamayı daha çok seviyorum ziyaret etmekten. Neden bilmem çok uzun bir süredir bir ağaç gibi hissediyorum kendimi. Gölgemde dinlensin istiyorum gelenler. Şifalansın. Ferahlasın. Ne varsa paylaşalım, sofrayı birlikte kuralım... Davet ve hatta konuşmak bile gerekmesin; her şey öylece aksın. Buna niyet etmiştim çok evvel ve şimdi, bu evde... Oluyor...
Bazen adını eve girince öğrendiklerim, bazen yolu buradan geçenler, bazen akrabalarımız, bazen de çok çok sevdiğimiz dostlarımız geliyor. Kimisi bir çay içip gidiyor, kimisi de bir süre kalıyor. Kapımızı açarken hiç tanımadıklarımız, giderken yine gelin, çok çok gelin dediğimiz arkadaşlarımız oluveriyor.
Bodur ormanda kah konuşarak, kah sessiz dinleniyoruz. İnsana dair sohbetler ediyoruz her daim. Bir de yaralara, şifaya, ruha, toprağa... Hayvanlarımızla, bostanla birlikte ilgileniyor, dalından meyve topluyor, sofra kuruyoruz. Camın önünde, sincapların ağaçtan armut koparıp yiyişini izliyoruz. Civardaki dereye, şelaleye gidip serinliyor, antik kente gidip orayı dinliyoruz, yürüyüş yapıyoruz.
Gelen herkesten bir şey kalıyor ceplerimizde. Mesela Durukan'dan kaşarı bala banıp yemeyi öğrendik. Deniz'den rüya kapanı ve mandala yapmayı. Hatta çat kapı Dilekler geldi, e zaten Evrim de bizdeydi! Oturduk çoluk çocuk çembere; kürdanlar, sopalar, yünler, eller ve bir de kahkahalarla akşamı ettik. Öyle güzeldi ki evdeki enerji! Gidenleri uğurlayıp evde az kişi kalınca durup şükrettim her şeye... Başımdaki damın, arazinin, vadinin, gelenin gidenin, ellerimizin, yün iplerin, sincapların, tavukların, dostların ve hatta henüz tanışmadıklarımızın dahi varlığına... Varlığıma, Yaşam'a, Varlığınız'a!
Dün herkes gitti. Bu akşam Cansular gelecek. Çarşamba Emre ve Funda! Sonrasında kimin yolu düşer bilmem ama hoş gelecekler! Kim bilir kalbimize neler getirecekler!
Velhasıl-ı kelam:
Teşekkür ederim...
Şükürler olsun...
Acısına da, tatlısına da...
YORUMLAR