Aniden gelen konfor

Şimdi oturduğumuz vadideki evimizi yaparken kendimizi alıştırıyorduk suyu ve elektriği kıt olan bir yaşama doğru gidiyor olduğumuz düşüncesine. Musluklardan öyle foşur foşur su akıtmak yoktu ve canımız istediğinde makine çalıştırmak, çamaşır, bulaşık yıkamak ya da bulutlu havalarda ekmek, kek ya da kurabiye yapmak. Banyoda tasla yıkanacaktık ve tuvaleti kuru, yani kompost tuvalet yapacaktık. En büyük su kalemlerinden biri idi tuvalet, sonuçta. Zaten az olan tatlı suyu iyi ve akıllıca kullanmalıydık. Yağmur suyu hasadı ile su elde edilen bir sistemde suyun çok iyi kullanılması gerekiyordu.


Birçok koşulun bir araya gelmesinden sebep, evi daha bitirmeden kendimizi çatının altına dar attığımızdan ve maddi darboğaz yaşadığımızdan mutfaksız ve banyosuz başladık yaşantımıza. Tezgah, lavabo vs yoktu. Bir pompa alıp makineleri su deposuna bağlamak iki ayı buldu. O zamana kadar dışarıda su ısıtıp yıkadık yıkanacakları. Yıkama, ilk durulama ve ikinci durulama leğenleri ile böylece tanıştım ama çabuk geçti o süreç.


Sonrasında mutfağa suyu evin dışındaki depodan leğenle getirdik. Bir süre meyve ve sebzelerin yıkama suyu olarak kullanıyor, iyice bulanıklaştığında bulaşıkları akıtıyor, en son da diktiğimiz fidanları suluyorduk. Banyoda kova ve tasla yıkanıyor, çamaşır ve bulaşık makinalarından akan suyla onu da birleştiriyor ve yine sulamada kullanıyorduk.


Aslında musluksuz, banyoda lavabosuz ve mutfakta tezgahsız olmaya basbaya alışmıştık ama bir haftalık hummalı bir montaj çalışmasının sonunda ilk defa lavaboda elimizi yüzümüzü yıkayınca bir gülme aldı bizi evde. Dans ederek kutladık bu durumu! Tezgahımız vardı, henüz kapakları olmasa da tezgahın altında raflarımız vardı ve banyoda lavabomuz! Fırında kurabiye bile yaptık aylar sonra ilk defa kızımla! Oh dedim! Nihayet evde ekmek yapabileceğim yine! O zaman renk! O zaman dans!


Musluktan su akıyor olsa da yine de bulaşıkları bir tabakta biriktirdiğim azıcık suyla akıtıyor ve yıkama suyunu ikinci kere akıtma için kullanıyorum. Önceki durumdan tek farkı, suyu taşımıyor olmak.


Ölçtüğümüz kadarı ile bulaşık makinası yıkama başına 7-10 litre su kullanıyor. Bu elde yıkamadan çok daha az. Çamaşır makinası ise 8 kg çamaşır için 40 litre. Köyde yaşamanın en güzel tarafı çamaşırın daha az çıkması. Çalışırken uzun süre aynı kıyafetleri giyiyorsun ve şehre de her gün inmeyince kirli çamaşır oldukça azalıyor. Tasla yıkandığımız sürece banyoda harcadığımız su 15-17 litreyi geçmiyor. Tuvalet için su harcamamak ise basbaya mutluluk kaynağı bizim için. (Taharet musluğu var ancak onda harcanan su miktarı önemsiz derecede küçük olduğu için bizce ihmal edilebilir.) Eve adım atar atmaz ahşaptan yaptığımız ve üzerine klozet kapağı taktığımız bir dolabın içine yerleştirdiğimiz portatif kutuyu tuvalet olarak kullanıyoruz. Kutuyu kirletmeyecek bir sistem oturttuk, dışarıdaki kompost alanına boşaltması ve temizlemesi hayli kolay. Sifon yerine yerine bol talaş ve atık kağıt/karton kullanıyoruz, böylece hiç koku olmuyor. Sonrasında bütün atığı kompost yapıyor ve uygun koşullarda zengin bir toprağa dönüştürüyoruz.


Evden çıkan bütün atıkların gideceği yer var; kağıt dahil, organik atıkların bir kısmı bostanımız için solucan gübresi üreten solucanlara, onların yiyemedikleri de tavuklarımıza. Hem tuvalet kompostu hem de tavuk kümesinde koku yapan yegâne şey, azotlu bileşikler. Eğer yeterince karbon (kağıt, karton, talaş, bazen de toprak) varsa ortamda hiç kokusuz bir tuvalet kompostu ve kümes mümkün. Bunu deneyimliyoruz. Kümesimizin zemini mis gibi kompost zemin (hem atıklar hem de karbon orada tavuk gübresi ile sürekli dönüşüm halinde). Oradan küreyerek aldığımız toprak ise gübre niyetine bostana ve ağaçlara gidiyor.


Elektriği kendimiz üretiyoruz güneş panelleri ile. Başlangıçta makinaları aynı anda ya da aynı gün çalıştırmakla ilgili endişelerimiz vardı ama dün bulutlu havada hem fırın, bulaşık makinası, çamaşır makinası ve elektrik süpürgesi ile buzdolabı ard arda çalışıp da aküler boşalmayınca basbaya lüks bir evde oturduğumuzu idrak ettik. Dağ evi havası kalmadı artık evimizin. Ani gelen konforun şaşkınlığı içindeyiz.


Yağmur suyu hasadı sistemini henüz kurmadık. Hem maddi imkânlara hem de zamana ihtiyacımız var şimdilik. O yüzden hala suyu 900 m uzaklıktaki köyden taşıyoruz. Bagajımızdaki 300 l'lik bir tankı ihtiyaç duydukça gidip dolduruyor ve evin dışındaki 500 l'lik tanka boşaltıyoruz. Bostanın sulanmaya ihtiyacı olduğu için iki günde bir su getirmemiz gerekiyor. Yağmur suyunu biriktirmeye başladığımız oranda bu iş giderek azalacak ve en nihayetinde bir gün son bulacak diye umuyoruz. Araziyi su tutacak biçimde planlıyoruz çünkü. Uygun bitkiler, ağaçlar, yer örtücüler, eğim doğrultusunda minik göletlerimize akacak arıklar... Suyu tutarak daha çok yer altında biriktirecek bir tasarım ve dolayısı ile verimli hale getirilmiş bir kuyu. Biyolojik arıtma ile hem içme hem de kullanım suyu olan bir yağmur suyu sistemi ile orman sistemini taklit eden bir bahçe, hayalimiz... O zamana kadar taşıma su ile dönecek bu değirmen ve biz böyle de iyiyiz.


Şehirde barajlara bağlı evlerde, bahçeler hala sulanır, arabalar yıkanabilirken anlamıyor insan ama basbayağı kurak gidiyor dağlarda hava. Toprak çatlak ve her rüzgarla beraber kalkıyor üst katmanı, uçuşuyor toz olarak oraya buraya. Bunu düşününce hiç gocunmuyorum suyu taşımaktan da, böyle az bulunan bir şey gibi gıdım gıdım kullanmaktan da. Bu da benim katkım Dünya'ya. Küçük, anlamlı ve kıymetli...


Kovan sayısını artırdık bu sene. Balımız daha bol olacak umuyorum geçen dört seneye göre. Gerçi belli olmuyor. Mevsim öyle değişti, bahar öyle kurak gitti ki arılar nektar bulmakta çok zorlandı, çiçekler zamanından önce açtı, zamanından önce kurudu. Çam balı mevsimine neler olur göreceğiz. Mevsimler ne olursa olsun biz yaşadığımız yeri onarmak, yeşertmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.