Merak

Öğrenmeyi çok sevmiştim çocukluğumda. Meraklı yanım her zaman canlı ve konuşkandı içimde. Sonra…


Sonra bir şey oldu, hatta birçok şey oldu ve öğrenmek, bilmek, kültürel anlamda (başkalarının belirlediği şekilde) başarılı olmak bir onay, kabul ve kimlik haline geldi. Okulun ve kültürün payı büyüktü bunda. Öğrenmenin neşesi kaybolmuştu. Bilgi ile ilişkim, özsaygımı ve toplumdaki yerimi koruyabilmek için kaygılı bir hal almıştı. Ta ki kızım doğana ve bana merakı, içsel motivasyonu, binbir çeşit öğrenme yolunu ve öğrenmenin neşesini, gerçek ve sadece kendim için olan tatminini yeniden hatırlatana kadar.



Onun hangi yollarla öğrendiğini gözlemledikçe yönlendirmelerim ve sürecine müdahalelerim daha da azaldı. Öğretmem gerektiğine inanan, koşullanmış bir halden, bebeğine güvenen, saygı duyan bir eşlik haline geçmiştim artık o bir yaşına geldiğinde. Öğrenmeyi ve onun toplum ve öğretim kurumlarındaki dışsallığını sorgulamaya ve kendimi yeniden özgürleştirmeye başlamıştım. Meraklarımın peşinde koşma cesaretini yeniden kazandım.



O zamandan bu zamana ellemedik hiç boncuk kızı. Merak etti, sordu, dokundu, tattı, deneyimledi, izledi, içine düştü, kıyısından baktı, bir yere çekildi, orada kaldı ya da koşarak kaçtı ama çok şey öğrendi. Ailemizin yaşamı içinde, hem bizim öğrenme süreçlerimize dahil olup bizim yolculuğumuzdan öğrendi hem de ona açılmış alanda kendi meraklarının peşinden koştu. Biz bu süreci kreş/okul ile dışsallaştırmama kararı almıştık ve bu kararı sürdürdük.



Kızımın bu müdahalesiz süreçte öğrendiklerini ve sürecini anlatmam çok zor. Doğa ve evren ile kurduğu bağ çok güçlü ve farklı. Kendi duyguları, özü ve ötekilerle ile ilişkisi de öyle. Öğrendiği veya hala süreçte olduğu çok konu var; ağaç ve bitkiler, her türlü hayvanın ve insanın doğumu, permakültür, kompost, ev inşası, arılar, enerji, gökyüzü, Ay, şifa, homeopati, arazi, mevsimler, gıda yetiştirme... Ve daha birçok öğrenme alanında bizimle. Sohbetlerimizde, deneyimlerimizde...



Ne yapmak istediğini ve yapmak istediği şeyi nasıl öğrenmek istediğini çok iyi biliyor. Ve eğer bir bilgiye ihtiyacı varsa ona nasıl ve ne kadar anlatacağımızı, göstereceğimizi de çoğunlukla o dikte ediyor. Bir uzlaşma alanı yaratıyoruz öğrenmesine eşlik ederken. Muazzam biçimlerde öğreniyor. Süreci tam anlamak ve gözlemek bile mümkün olmuyor çoğunlukla. Öğrenmenin öyle her zaman ve herkes için lineer, sıralı, tahtalı, susup oturmalı ya da harften heceye, heceden kelimeye, kelimeden cümleye doğru olmadığını anladık Cemre'nin sürecini izledikçe.



Bir çocuğun yaşıtları ile "denk" olup olmadığını anlayabilmek için okuldaki müfredatı baz alıyor toplum. Okumayı belli bir yaşta öğrenmediyse "geri kalmış" sayıyor. Yetişkinler tarafından belirlenmiş bu müfredat ve lineer öğrenme çizgisi, hepimiz tarafından kabul görmüş bir durum. Öğrenmeyi anlatmak için bu konuyu seçmem, belki de bundan.



Boncuk kız birkaç hafta önce söktü okumayı. Kendi deyişi ile şimdi hızlandırmaya çalışıyor. Çünkü evdeki kitapları ve hatta kütüphanelerdeki kitapları okuyabilmek için hızlı olması gerekiyormuş. İki gün önce ilk defa kütüphaneye gitmek istediğini söyledi. İlk kez gidecek. Ankara'da büyük, dev bir tane olduğunu öğrenince "Ooraya kesin götürün beni" dedi. Yüzünde gördüğüm heyecan hala daha kalbimin çarpma hızını artırıyor.



Okumaya ilgi duyma ve öğrenme süreci 2 yıllık bir süreçti. Eline kalem veya boya alması zaten üç buçuk dört yaşında olmuştu. Öncesinde hiç ilgi duymuyor, daha çok insan bedeni, hayvanlar, bitkiler ve de doğum ile derinden ilgileniyordu. Çok sevdiği Heidi hikayesinde ve ona okuduğum bir kitapta birbirlerine mektup yazan yakın arkadaşlar olması bir anda onu mektup yazma oyununun içine aldı. Kendi alfabesini oluşturdu. Bazen iki, iki buçuk saat başında oturup, küçücük harflerle mektup yazıyor, eğer harfler bizimkilere benzerse hoşuna gidiyordu. Ama yine de uzun bir süre bizim alfabemizi kullanmak konusunda bir isteği olmadı. Oyun oynadık okuma ve yazma fikriyle. Bir yıl süren uzun bir oyun. İteklemedik hiç. O talep edene kadar tek kelime etmedik. Ona yine onun talebi ile kitap okumak dışında yaptığımız bir eylem yoktu. Bu arada üç buçuk yaştan sonra kısa çocuk kitaplarını bırakmış, daha karmaşık hikâyeler talep etmeye başlamıştı. Bir defada oldukça uzun süre dinleme kapasitesi vardı. O yorulmuyordu da biz yorulup kitabı kapatıyorduk genelde.



Geçen sene çok sevdiği bir arkadaşı ile mektuplaşmak isteyince bu defa harfleri bize sora sora mektup yazmaya başladı. Akşam koşa koşa gidip posta kutusuna mektup bırakıyor, birkaç gün sonra da bizim kutuda mektup buluyorduk. Öyle mutlu oldu ki yavaş yavaş harfleri öğrenmeye başladı. Saatlerce mektubun başından kalkmıyordu, bazen de her gün düzenli yazmaya çalıştığını görüyordum. Ödev verseniz beş-altı yaşındaki bir çocuk üç saat oturmaz başında. Ama Cemre keyifle, heyecanla oturuyordu. Çünkü öğrenme isteği içinden geliyordu. Kendince hayalleri vardı, yapmak istediği şeyler... Hepsini bilmem mümkün değil. Bazılarını zaman içinde o söyledikçe öğrendim. Kitap okumada bizden bağımsızlaşmak, Dünya'yı gezmek ve gittiği yerlerin hikayelerini okumak, hayvanları izlemek ve gözlemlerini not almak gibi bir sürü hayal, hedef, rüya, merak...



İki hafta önce okumayı tamamen söktü. Yazmayı da. Kendi hızında, kendi tarzında ve okuma yazmanın hayatına katmasını istediği şeylerin tamamen farkında, bilincinde olarak kendi arzusuyla. Ne yalan söyleyeyim, bu deneyimi biraz kıskandım. İki yıl sürdü ve buna değdi. Bunu beklediğimiz, sabır gösterdiğimiz için mutluyum.



Matematikle ilgili hikâyesi de benzer. Şimdi sabahları uyanınca matematik çalışıyor kendince. Sayı basamaklarına merak saldı. Onların okunuşlarını yazıyor, biz uyanınca bize soruyor. Bir bakıyorsunuz, masada herkese ne kadar zeytin tanesi düşecek onu hesaplıyor... Kendi matematik problemlerini sorup, kendi hesaba girişiyor. Gelişmek istediği yönü bize söyleyip ihtiyacı kadar destek alıyor ve neye hazırsa onu talep ediyor. Kimi zaman da biz önüne bir manzara koyup bırakıyoruz. Adım atmak isterse atıp ilerliyor. Önemli olanın, orada bir kapı olduğunu bilmesi diyoruz ve zorlamıyoruz. Aslına bakarsanız o okumayı, matematiği öğrenirken ben haftada on dakikadan fazla bu konuya vakit ayırmış bile sayılmam. Kısa soru-cevap sohbetleri vardı genelde. Bizden veya bir kaynaktan aldığı cevabı içselleştirip, sorgulayıp, deneyip görüp gelmesi kendi zamanına bağlıydı. Bazen bir dakika, bazen bir saat bazen dört ay... Ancak ondan sonra bir sonraki adımına hazırdı.



Cemre'ye yetişkin yönlendirmeli bir aktivite, etkinlik, oyun hiç yaptırmadım. (Yap"tır"mak, ye"dir"mek, öğ"ret"mek gibi çocuğun edilgen olduğu, "ona" bir şey yapıldığı şeyleri pek yapmadım denebilir aslında. Kendi akışında gelişen, ikimizin de gönüllü olduğu, bir amaç değil de sevgi akışının var olduğu anlar dışında.) Bebekliğinden beri serbest oyun oynadı. Akademik bilgi vermeye çalışmadım. Herhangi bir yeteneğini "geliştirmek" amacıyla davranmadım. Ama kendisinin geliştirmeye çalıştığı bir yönü olduğunu gördüğümde (emeklemek, dengede koşabilmek, zıplamak, küçük şeyleri tutmak, sorduğu sorulara cevap bulmak...) ona güvenli bir alan açtım. O kendi sürecine odaklanmıştı zaten her bebek/çocuk gibi, dikkatini dağıtmadım.



Biliyor musunuz, ben matematiğin her şeyde var olduğunu onunla anladım. Yaptığı resimde, zıplamada, tırmanmada... Hayatın her alanında. Şimdi sezgisel olarak kızımın da bunu anladığını, içselleştirmiş olduğunu ve bu yüzden de merak duyduğunu biliyorum.


Geçenlerde "Neden matematik çalışıyorsun?" diye sordu bir dostumuz ona, onu eğilmiş kendi kendine hesap yaparken bulunca.


"E, merak ediyorum!" dedi. "Merak edersen öğrenirsin, hiç olmuyor mu sana?"


Ne kadar basit değil mi? Çok oluyor bana da.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Merhaba benimde böyle bir araziye ev yaptırıp oturma şansım var ama korkularım bu hayalimin önüne geçiyor. Ben kötü insanlardan korkuyorum orada savunmasız kalmaktan
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.