Neden korunamadılar? Annenin sessiz çığlığı!
“Defalarca yardım istedim, koruyamadınız iki yavrumu. Onları, kendi ellerimle gömdüm, bu ne büyük acı biliyor musunuz, ben ne yapacağım onlarsız şimdi?” Bir anne için ne büyük bir acı, ne büyük bir imtihan… Yüreğimin tam ortasında dinmeyen bir sancı, tüm kelimeler sustu yine.
Peki, kim, kime karşı koruyamamıştı, suçlu kimdi?
Uzun yıllar adliye muhabirliği yaptım. Bu nitelikte davaları izlerken şuna tanıklık ettim. Erkek için bir kadını öldürmek, hakaret etmek, şiddet uygulamak için her zaman ve mutlaka bir sebep vardır.
Şiddet uygulamak için gerekçeleri var her zaman
Mahkeme salonunda onları görmenizi isterdim. Eşini defalarca bıçaklayarak öldüren o adam sanki hızlı bir evrim geçirmiştir. Duruşma günü en şık kıyafetini giyer. Ellerini öne bağlar, başını eğer, sesini duymak neredeyse imkansızdır. Mülayim, sakin… Yüzünde sahte bir acı ifadesi. Savunmaları ise benzerdir:
“Hakim Bey, eşimi çok seviyordum, bir anlık öfkeyle oldu, pişmanım.”
Ve duruşma biter. Kimisi inandırıcı olur, 'haksız tahrik' indirimini alır. Dava bitiminde cezasında indirim olur. Ki, son zamanlarda böyle değil. Hakimler, artık daha dikkatli, haksız tahrik indirimini uygulamıyorlar. Sonra duruşma salonundan çıkartılan o sakin adam özüne döner hemen. Ellerinde kelepçeyle şikayetçi kadına ya da yakınlarına parmak sallayarak: “Sen beni şikayet ettin ya, çıkınca seni öldüreceğim, bütün aileni yok edeceğim.” Üstelik adliye koridorlarında ölüm tehditleri edebilecek kadar cüretkardır o erkekler. Erkeğin yakınları ki, onların arasında kadınlar da olur bazen. “Sus biraz be kadın! Biraz sussaydın olay bu aşamaya gelmezdi.”
İki evladı korunabilir miydi?
Dilek Yardım da susmadı. Ki, elbette susmayacak. Susmasın kadınlar. Zira, şiddetin asla gerekçesi yoktur. Yalnızca kadın değil, hiçbir canlının diğer canlıya zarar verme hakkı da olamaz. O kadın da, bu hakkını kullandı. Yargıya sığındı, ‘beni ve yavrularımı koruyun’ dedi. Peki sonra ne oldu? Kısaca kronolojik olarak anlatalım:
- Yasalarımızda problem var mı? Ağırlıklı bir görüşe göre; 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair Yasa’sında cezalar yeterli. Ancak, bu cezaların uygulamasında yani infazında ciddi sorunlar var. Bu olaydaki gibi. Dilek Yardım, polise gidiyor. 'Eşim şiddet uyguluyor, can güvenliğim yok' diyor. Polis, şikayet dilekçesini ivedilikle savcılığa iletiyor.
Savcıda da ‘ivedi’ diyor. Yani en hızlı şekilde tedbir kararı çıkartılsın, kadın korunsun diyor. Öyle de oluyor. Ertesi gün Aile Mahkemesi 3 aylık uzaklaştırma kararı veriyor. Bu aşamaya kadar süreç hızlı işlemiş, herkes görevini yapmış görünüyor. Sonra…
Sorunsal zincirinin ilk halkası...
- 3 aylık uzaklaştırma kararı biten eş unutuluyorrrrrrr, sanki. Şiddet uygulayan eş rehabilite olmuş mu? Psikolojik yardıma ihtiyacı var mı? Hatasının farkına varmış mı? Kadının, çocuklarının, hatta sığındığı ailesinin can güvenliği var mı? Onları nasıl koruyabiliriz? Soruları sorulmadan. 3 ayın sonunda ne olması bekleniyor... Verilen tedbir kararı iki taraf için çözüm olmuş mu? Bu soru sorulmuş mu? Burası muamma.
Üstelik, hakkında uzaklaştırma kararı verilen taraf, benzer davalarda gözlemlediğim gibi DURMUYOR DA… Hatta daha öfkeli oluyorlar. Uzaklaştırma kararı biter bitmez, o da diğer şikayet edilenler gibi kendisini şikayet eden Dilek Yardım’ın evine gidiyor. Genç kadının iddiasına göre ölümle tehdit ediyor yine...
Dilek Yardım, yargıya sığınıyor. İkinci defa şikayetçi oluyor. Bu defa 7 günlük zorlama hapsi veriyor. Ancak bu karar da durduramıyor şiddet uygulayanı. Anlayamadığım ise; 7 günde olması ve neyin değişmesinin bekleniyor olması.
Şiddet uygulayan cezanın verilme amacı olan ‘hatasını fark etmiyor, ıslah olmuyor’. Ve 7 günlük ceza da bitiyor. Şiddet uygulayan eş bu defa daha da öfkeli, yine tehdit ediyor, yine rehabilite edilmiyor vs... Kadın üçüncü defa şikayetçi oluyor. Bunun üzerine aynı Aile Mahkemesi 22 günlük zorlama hapis karara hükmediyor.
Bu arada karar da tebliğ edilmemiş. Kadın ve çocukları dışarıda savunmasız. Neden? İddiaya göre, bu defa da verilen son hapis kararı, kadının şikayet ettiği eşe tebliğ edilemiyor. İddialar doğruysa eğer, öfkeli eş bu defa daha da öfkeli bir şekilde elini kolunu sallayarak çocuklarını ve kendini öldürerek vahşet saçıyor.
Peki, iki evladını kaybeden annenin ifadesiyle, ‘koruyamadınız’ sorusuna ise hukukçular şöyle diyor:
Hukukçuların önerisi...
“Cezalar yeterli, ancak uygulanmasında sorun var. Kurumlar arasında koordinasyon yok. Tüm bu sorunlara çözüm olarak öncelikle verilen kararları ‘zaman kaybetmeden, dakikalar içinde uygulayan, bu kararları takip eden’ yeni bir hakimlik teşkilatı kurulması gerekiyor”
”Koruma kararı tek başına yeterli değil. Eş zamanlı olarak, eşi ve çocuklarından da uzaklaştırılması gerekirdi. Şikayetçi eşe ve çocuklarına yaklaşması için elektronik kelepçe sistemi uygulanmalıydı. Hapis kararı çıkartılır çıkartılmaz tebligat v.s beklenmeden eşin yakalanması gerekirdi.”
Elektronik kelepçe sayısı artırılmalı
Aile Bakanlığı ne diyor? Bakanlık, bu sorunu çözmek için çaba harcıyor. Şiddete uğrayan kadın, çocuğun müşteki olduğu davaları izliyor, hukuki yardımda bulunuyor. Koruma alıyor, maddi destek uyguluyor. Şiddet uygulayan erkekleri sinyalle izleyecek bir sistemin parçası olan elektronik kelepçe sayısının artması için talimat vermiş. Kanaatimce, bu sayı daha da artırmalı.
Önce ‘eğitim’…
Bence; önce canlıları seven, sonra onları doğuran, yetiştiren, eğiten kadına saygı gösteren, değer veren, şiddet uygulamayan, cinsiyet eşitliğine inanan erkekler yetiştirilmeli. Dolayısıyla bence en büyük sorun küçük yaşlardan itibaren verilmesi gereken eğitim.
Sonra, elektronik kelepçe sayılarının artması gerekiyor. Bu olaydaki gibi 1, 3 ay ve hatta 1 yıl hapis kararları sorunu çözmüyor. Çünkü bu süre biter bitmez, erkek öfkeli bir şekilde yarım kalan işini bitirmeye çalışıyor. Bence, bu erkeklerin aynı zamanda rehabilite edilmesi, psikolojik destek alması gerekiyor. Cezaların infazı sürecinde sorunlar var. Verilen bir hapis kararının tebliğ edilmesi için yazışmalarla zaman kaybedilmemeli. Karar saatler değil. Dakikalar içinde uygulanmalı. Birimler arasında koordinasyon sağlayacak bir sistemin kurulması önemli.
Bir sonraki yazımda konuya devam etmek dileğiyle sevgiyle kalın her zaman.
YORUMLAR