Kimdir bu 'ötekileştirenler'?

Yakın zamanda komşu bir ülkede çıkan yangın sonrası yaralanan ve ölenler için yüreğimiz acırken, nasıl yardım edebiliriz diye düşünürken... Diğer tarafta ise, ‘intikam’ saikiyle, ‘ötekileştirme’ ayracıyla nefret kusanlar. Aklım şaştı yine. Bir çocuğun, bin insanın ölümüne sevinenler. Kimdi “onlar?” Hangi vakit ‘bu kadar acımasız’ olabilmişlerdi?


Dışlama pratiği ‘ötekilik’ ve çocuklukları

Hatırlayacaksınıza; sosyal medyada, Van depremi sonrası, ölen ve yaralananlar için,‘ırkından’ dolayı, benzer nefret içerikli nefret içerikli paylaşımlar yapılmıştı. Tıpkı şu an Yunanistan’da çıkan yangın sonrası yapıldığı gibi.


Peki kim onlar? ‘Ben’, ‘sen’dilini nasıl içselleştirmişlerdi. Kaldı ki; temelde bir dışlama pratiğine işaret eden ‘ötekilik’ haline hangi vakit, nasıl evrilmişlerdi? Nasıl bir çocukluk geçirmişlerdi? Acaba, çocukken yere düşen birini kaldırmak için koşan, yaşlı, yardım isteyen birine yardım eden, kanatı kırılan bir kuşu tedavi etmeye çalışan, kedileri, köpekleri, insanları seven varlıklar mıydı?


Sosyal medyada linç kültürü

Mesala; ebeveynleri aracılığıyla, “empati” duygusuyla tanıştırılmışlar mıydı? Ve ‘empatinin’ özü; ‘yaradılanı sevelim yaradandan ötürü’ kavramı ara küçükken anlatılmış mıydı? “Arkadaşının dili, ırkı, mezhebi ne olursa olsun senden bir farkı yoku. Hepimiz aynı yaradanın parçasıyız” gibi evrensel değerlerle tanıştırılmışlar mıydı? Okulda, iş yerinde, gerçek hayatta nasıl bireyler olmuşlardı?


Uzun lafın kısası; sosyal medyada linç kültürüyle beslenenler, hangi süreçte bu kadar karanlıklarda kaybolmuşlardı? Oysa; onlar da dünyaya geldiklerinden masum bebek değiller miydi? Peki hangi vakit, kendi gibi olmadığını düşündüklerini,‘öteki’ olarak görüp, ‘ben-sen’ ayrımının özneleri olmuşlardı?


Sorular çok.... Uzun lafın kısası; birbirlerinin siyasi görüşlerine saygı duymayanlar, bir kişiyi ırıı dil, mezhebi, dini inancından dolayı aşağılayanlar kimler? Nasıl bu hale dönüşüyorlar? Peki,onları bu hale getiren önyargılar nasıl var olmuştur acaba? Yıllardır sorduğum sorulardan biri...


Önyargılı insanların çocuklarına ilişkin küçük bir not

Alman Sosyolog Theodor Adorno ve arkadaşlarına göre önyargı, “Kendinden emin olmayan güvensiz bir kişiliğin belirtisidir ve Adorno ve ekibi araştırmalarında otoriter kişiliğe sahip olanların temelde aynı özellikleri gösterdiklerini keşfetmişlerdir.” Adorno ve arkadaşlarının araştırmalararına göre; bu profildeki bireylerin, çocukluklarında içgüdüleri bastırılan, hayatı çevrelerinden gelebilecek zararlar yüzünden tehditkâr olarak algılayan ve insanlar arasındaki ilişkileri iktidar çatışmaları olarak gören kişiler olarak tanımlanıyorlarmış.


Sosyal medyayı neden tercih ediyorlar

Araştırmalar göstermiştir ki; genelleme yapmamaya dikkat ediyorum. Bu mecralarda etkinler. Çünkü, dijital platformların hızı,güncellenebilir olması, hipermentinsellik, etkileşimsellik özelliği baş döndürüyor. Etkinler çünkü kimliklerini gizleyebilme, profilerinin değiştirme örneğin gerçek hayatta sessiz, itiraz etmeyen ancak bu mecralarda cüretkar olma fırsatı sunuyor. Ve yine gerçek hayatta olamadığı ancak ‘ötekilik’ pratiği üzerinden bir grubun parçası olduğu yanılsamasıyla, kollektif ve daha güçlü olduğunu düşünüyorlar.


O nedenle, bu profiler, sosyal medyada adeta çıldırmış durumda ‘nefret’ kusuyor. ‘Nefret söyleminin’ hakim olduğu paylaşımlar, ‘ben - sen’ dilini kullanan, kutuplaşan insanlar, etnik, dini vs. kimlik ayrıştırmasıyla birlerini ‘ötekileştirenlere’ dönüşüyorlar.


Çocuklarımıza ‘empatiyi’ öğretelim

Peki ne yapmak gerekir? Kuşkusuz dijital farkındalık eğitimleri verilmeli küçük yaştan itibaren. Ancak önceliğimiz şu olmalı. Sevgili ebeveynler; lütfen çocuklarımıza ‘empati’ denilen çok değerli bir kavramı, sonra ‘önyargılı’ olmamayı,anlatalım, öğretelim, yaşatalım. Onlara; yürekten inandığım şu söylemi anlatalım her zaman. “Hepimizin aynı yaradanın parçası olduğumuzu, dilimiz, dinimiz, mezhebimiz, ırkımız, inancımız, yaşam şeklimiz ve görüşlerimiz ne olursa olsun... Birbirimizi yargılamadan sevmemin gücünü anlatalım. Farklılıklarımızın bir aykırılık değil, aksine tıpkı bir gökkuşağının, farklı renkleri gibi zenginlik olduğunu anlatalım.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.