Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde bir kadın…

Yakın gündemin umut verici gelişmesi dünyanın en genç kadın başbakanının bir kadın olması. O isim, Finlandiya'nın 34 yaşındaki yeni Başbakanı Sanna Marin. Bir kadın olarak gurur duydum ve bir detay! Finlandiya denilince ben de birçoğunuz gibi, Atatürk’ün dikkatini çeken Finlandiya’nın özgürlük mücadelesi, aydınlanma destanının anlatıldığı Grigory Petro’un aktardığı ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde‘ adlı kitap gelmişti. Önemli bir eser. Öyle ki; bu kitap yıllar önce ilk defa Atatürk’ün talebi üzerine Türkçe’ye çevrilmişti. Peki; yıllar sonra dünyanın en genç kadın başbakanını bu ülkeden çıkması bir tesadüf müydü? Bu sonuca, Finlandiya tarihinin son aşaması olan Fin Kültürü’nün gözlemleyen yazarın bu kitapta aktarımlarından nasıl bir okuma yapmak gerekirdi?


Biz kadınları gururlandıran Sanna Marin, gerek coğrafi koşulları nedeniyle ekonomik olarak sorun yaşayan aynı zamanda, yıllarca sömürgeciliğe maruz kalsa da pes etmeyen bir coğrafyada doğmuş bir kadın. Aynı zamanda, özgürlük ve bağımsızlık şuuruyla bir avuç aydının önderliğinde sömürgeciliğe karşı çıkarak destansı bir kültürel aydınlanmanın gerçekleştiği ülke Finlandiya’nın bir ferdi.


Finlandiya, 1906'da kadınlara oy hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi oldu. 1907 yılında 19 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır.

Yıl 2019. Bir asır sonra dünyanın en genç kadın başbakanı Finlandiya’dan.

Peki; “Bu fotoğrafı nasıl değerlendirmeliyiz?” diye beyin fırtınası yapmaya ne dersiniz?


Bu bir tesadüf müydü? Sosyolojik değerlendirmeden önce tarihi geçmişe yolculuk yapalım isterim.

Avrupa’nın ilk kadın başbakanı kimdi? Hatırlayacaksınız, 1979'da seçilen Margaret Thatcher oldu.


Peki Avrupa’da kadınların seçme ve seçilme hakkının verildiği kronolojide Türkiye, hangi aralıkta yer alıyordu?

  • Finlandiya, 1906'da kadınlara oy hakkı tanıyan ilk Avrupa ülkesi oldu. 1907 yılında 19 kadın milletvekili meclise girmeyi başarmıştır.
  • Almanya 1918'da; Belçika 1919 yılında, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi için ilk adımı attı.
  • Fransa, 1945’te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar ilk defa parlamento seçimlerinde oy kullandı.
  • İtalya 1945 yılında siyasi katılım kazanım elde edildi.
  • Avrupa'da kadınlara en son oy hakkı tanıyan ülkelerden biri İsviçre. Son kanton Appenzell Innerrhoden'de kadınlara ancak 1990'da oy kullanma hakkı verildi.

Türkiye'de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında verildi. Kadınlar 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkına sahip oldu. Kadınların ilk kez 1935 yılında oy kullandı. Tam 17 Türk kadını ilk kez TBMM’ye girdi. Ara seçimlerde bu sayısı 18’e ulaştı. Bu rakam, yüzde yüze 4,6’lık bir oranla dünyada ikinci sıraya karşılık geliyordu. İlk kadın milletvekilleri arasında Hatice Özgener, Ferruh Güpgüp, Şekibe İnsel, Sabiha Gökçül, Mihri Pektaş, Nakiye Elgün gibi isimler öne çıkıyordu. Sonraki yıllarda ise Halide Edip Adıvar gibi milletvekilleri de Meclis kürsülerinde siyaset yapmaya devam ettiler. 1935 yılında bugüne devam eden 85 yıllık bir mücadele. Umut verici elbette ancak yeterli değil.


Yukarıdaki kronolojiye göz atınca görülecektir ki; Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde; Türk kadınının elde ettiği siyasi katılım hakkı, 1934-1935 yıl aralığında, Fransa ve İtalya’dan yaklaşık 9 yıl önce, İsviçre’den yaklaşık 55 yıl önce verilmişti. Hatta Türkiye o dönem, Avrupa ve Dünya’da birçok ülkesinden yıllar önce kazanım elde eden öncü ülkelerden biriydi. O yıllarda, meclise giren Türk kadın parlementer rakamları, yüzde yüze 4,6’lık bir oranla dünyada ikinci sıraya karşılık geliyordu.


Peki, bugünkü durum…


Türkiye; Atatürk’ün öncülüğünde yıllar önce gerçekleşen siyasi katılım hakkı olmak üzere birçok hakk kazanımını maalesef geliştiremedi. Kadın yok sayıldı adeta. Kadınların bugün mecliste, çalışma hayatında, kamusal alanda temsil oranı hedeflenen düzeyde olmadı. Peki; 1906 yılında kadına seçme hakkını ilk defa veren Avrupa ülkesi Finlandiya; tam olarak 113 yıl sonra, yine bir kadını ‘taçlandırarak’ bir kadın lider çıkarmıştı. Dünyanın en genç kadın başbakanını ve o kadın ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’ olarak tanılanan Finlandiya’dan çıkmıştı. Sonsuz gurur duydum tüm kadınlar adına...


Bugün kadına yönelik‚ "eril tahakküm" hoyratça hala devam ediyor. Toplumsal ayrımcı yaklaşım tüm hoyratlığıyla yıllar önce atılan "kadın hak" söylemli reform, 85 yıl önce ülkemizdeki kadınlara verilen siyasi katılım reformuyla örtüşmüyor maalesef. "Toplumsal cinsiyet stereotipleria", ötekileştiren ayrımcı dil, kitle iletişim araçlarıyla yeniden üretiliyor ve dolaşıma giriyor.


Mevcut durum kaygı verici olsa da birkaç hafta önce seçilen dünyanın en genç kadın Başbakanı Sanna Marin’in seçilmesi, kadının da hakkı olan hakkını alabileceğinin hatırlatması olmalı çünkü; kadın demek mücadele etmek, yeniden doğmak, pes etmemek olmalı.


O nedenle Türk kadını, ulusların kaderlerini, geleceğini kısacası 'aydınlanmayı' 'kadınlar' olmadan gerçekleşemeyeceğini öngöreren Atatürk'ün tam 85 yıl önce gerçekleştirdiği kadınların seçme ve seçilme hakkı reformuna sahip çıkmalı. Kadınlar artık, "kadın-erkek eşittir" söylemini daha çok dillendirlmeli, kamusal ve özel alanda ben de varım demeli. Tıpkı Finlandiya’da Beyaz Zambaklar gibi kendi zaferlerini öyküsünü yazmalı, umut olmalı yarınlara...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.