Farklılıkları yok saymak

Prof. Dr. Ken Robinson yazar, sıra dışı bir eğitim düşünürü. Warwick Üniversitesi’nde uzun yıllar akademisyen olarak görev yapan Robinson, 21 Ağustos 2020 tarihinde aramızdan ayrıldı. Işıklar içinde uyusun. Her ölüm erkendir. Çok erken veda etti. Eğitim dünyasına katkıları olan değerli bir isimdi. Fikirleri rehber olmuştur her zaman hayatımda. Efsane TED konuşması dâhil katılımcı olduğu yerlerde özetle şöyle diyordu: “Birçok insan görüyorum. Yaptıkları işi sevmiyor. Öylesine akıntıya kapılmış gibi yaşıyor ki keyif almak bir yana tahammül bile edemiyorlar. Hafta sonunu iple çekiyorlar. Çok daha az insan görüyorum. Yaptıkları işin tutkuyla yapıyorlar. Onlara başka iş yap deseniz size tepkiyle bakacaklardır. Birinci gruptakileri yeteneklerini fark edemeden yol alan mutsuz bireyler. İkinci gruptakiler ne istediğini bilerek mutluluğa erişenler.


Geçenlerde Abraham Lincoln'un bir sözüne denk geldim. “Eğer sevdiğiniz bir işi yaparsanız zaman bile farklı işler” diyordu.


Bu kadar genç insanın eğitimden umudunu kesmesinin nedeni ruhunu besleyen işini yapmamamasıdır belki de. Enerjilerini tutkuların beslemiyor olmalarıdır. İşte o nedenle sanayi üretim modeli çizgiselliğe uyum göstermeye, insanları kümeleme modelinden vazgeçmeliyiz. İnsan gelişmesinin mekanik bir model değil organik bir model olduğunu fark etmeliyiz."


Böyle diyordu ve Dr. Robinson çarpıcı bir değerlendirme de yapıyordu: "Ya eğitimcilerin ve sistemi işletenlerin çözüm aradığı sorunları çalıştığı problemleri yaratan asıl kaynak, sistemin kendisiyse..."


Çözüm önerileri de vardı elbette:


"Konu eğitim modeli olursa başka bir modeli kopyalamaktan bahsedemeyiz. Eski yamalarla onarmaya çalışarak da bir yere varamayız. Eğitim sisteminde metaforları değiştirmek gerekir. Birçok muhteşem model var."


Çok önemli bir detayın altını çiziyordu her fırsatta. Bireysel farklılıklara işaret ediyordu. "Her birey farklı olduğunun, öğrencinin farklılığına bir eğitim modelini ise 'Öz' adlı kitabındaki 'Öz' metaforuna atıfta bulunarak şöyle aktarıyordu:


“Öz, yeteneğinizle tutkunuzun birleştiği yerdir. İnsanlar 'öz'lerine ulaştığında kendi benliklerini tam olarak bulup yaratıcılık ve başarı açısından doruk noktasına ulaşır.”

"Önemli olan eğitimi öğrenciye göre kişiselleştirmek. Kişisel ders programına uygun ama dışarıdan destekli bir model uygulamak. O nedenle önce bireyin içindeki cevheri, yeteneği, hayalleri çıkaracak, büyütecek koşulları oluşturmalıyız. Eskiyi yamalarla onarmaya çalışarak bir yere varamayız."


Bir eğitim düşünürün aktarımlarının özeti buydu. Değerli okuyucularım, hatırlayacaksınız birçok yazılarımda da vurgularım.


Bir sorun var. Eğitim sisteminde öğrenciden benzer sürede, hızda, benzer motivasyonla, aynı çıtadan atlaması isteniyor.

Tıpkı bir maymun, aslan, kartal ve tavşanı aynı çıtadan atlatmaya çalıştırıldığını ironize eden bir görseldeki gibi...


Sonuç: Çıtadan atlayamayan yeteneği, yeterliliği ne olursa olsun kaybediyor.

Aslan da olsan atlayacaksın, tavşan da olsa atlayacaksın.

Ve elbette çıtadan atlayan maymun kazanıyor, aslan kaybediyor...


Sorum; birden fazla çocuğu olan ebeveynler.


Düşünelim lütfen.


Aynı demografik, sosyo-kültürel ortamda, koşullarda büyüyen çocuklarınız birbirinden farklı değiller mi?

Her birinin yetenekleri, tutkuları, hayalleri benzer mi?


Peki, eğitim sistemi...

Ebeveynleri aynı olan çocukların bile farklı olduğu gerçekliğiyle,

Bir sınıftaki çocuğun benzer olabileceğinin düşünmek mümkün olabilir mi?

Peki, eğitim sürecinde kaçımıza yetenek ve ilgi alanları soruldu?

Hatırlayalım, kaçımıza ilkokulda, ortaokulda, lisede neye yetenekli olduğumuz soruldu?

Ya da farklılıklarımız keşfedilmeye çalışıldı, kaçımıza "yetenek ve ilgi alanlarımızı keşfedecek" testler yapıldı?


Belki çok azımıza...


Eğitim düşünürü Dr. Ken Robinson'un da anlatmaya çalıştığı gibi işini severek yapamayanlar belki de yetenekleri fark edilemeyenler olabilir mi?


Aynı çıtadan atlatılmaya çalıştırıldığı için yetenek, ilgi alanı dışında meslek seçimi yapan o kadar kişi var ki aramızda. Farklı bireylere aynı eğitim modeli uygulanabilir mi?


Peki, çözüm nedir? Diyorum ki;

Eğitim olgusu, bir ülkenin en büyük özvarlığı, zenginliğidir. Geleceğin bilim adamları, mucitleri, sanatçıları olacak çocukların, 'fark edilmedikleri ya da işlenemedikleri için kayıp bir değere dönüşmemeli. Ya da 'özlerini' bulamadıkları için mutsuz oldukları seçimlerin bir parçası olmamaları gerekir.


Haftaya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.