100 defa zıplama ‘cezası’ sonrası ölen öğrencinin hazin sonu!

Adı Potay Suriyawt Jiwakon. Tayland’da yaşıyor. 13 yaşında. Bir sağlık sorunu nedeniyle okula gidememişti. Doktoru 3 gün rapor da vermişti. Raporu okula götürdüğü hafta bir öğretmeni ödevi yapıp yapmadığını sordu. Sağlık sorunu nedeniyle ödevini yapamadığını söyledi. İddiaya göre öğretmeni ‘mazeretini’ kabul etmek yerine ‘bahane’ olarak gördüğünü söylemişti. Ceza olarak sınıfta arkadaşlarının yanında 100 defa çömelerek zıplama cezası verdi. Ancak küçük çocuğun yüreği ruhsal ve fiziksel olarak bu tempoya dayanamadı. Nefes nefese kaldı yere yığıldı ve ertesi gün yaşamını kaybetti.


Bu haberi okuyup araştırınca yüreğimde tüm kelimeler düğüm oldu. Çok acı ve kabul edilemez bir ölüm.

Hatırlayacaksınız. Yakın zamanda ülkemizde yaşanan benzeri bir vaka yaşanmıştı.

İddiaya göre, Bolu'da bir öğretmen, tahtaya çıkardığı ilkokul öğrencisi sorduğu soruyu bilemeyince önce öğrencinin kulağını çekti, sonra tokat attı. Şiddetin saniye saniye görüntülendiği videoda, şiddete uğrayan minik öğrencinin ise korkudan sesini çıkaramadığına ilişkin görüntüler sosyal medyada paylaşılmıştı.


Maalesef bu olay ne ilk ne de son olay olacak. Neredeyse her gün özneleri ve koordinatları farklı “şiddet temalı” sayısız benzer başlıklı haberleri okuyoruz.


****


Genelleme yapmıyorum. Vefayla hatırlayacağımız değerli öğretmenlerimizi bu değerlendirmelerin dışında tutuyorum. Elbette öğretmen için sınıf yönetimi bir eğitim becerisidir. Temel soru ise şu olmalı: Sınıf yönetimi, uygun davranışta bulunan öğrenciye ‘ceza’ verilerek sağlanabilir mi? Bu konuda eğitimciler göreve başlamadan önce ‘psikoloji, iletişim vs.’ eğitim sürecine dâhil oluyorlar mı? Bu süreçler denetleniyor mu?


Bir başka konu öğrenciye verilen ‘cezalar’. Gerekçe ne olursa olsun cezaların işe yaramadığı yıllar geçse de bireyde travma oluşturduğunun multidisipliner olarak da vurgulanması. Araştırma, Mustafa Gündez tarafından yapılmış. 2009-2010 eğitim-öğretim yılında Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitim gören 400 son sınıf öğrencisiyle yapılan görüşmenin ardından çıkan sonuçlar ise şöyle:

“Kolumu ters çevirip bekletti”, “Kitap fırlattı ve suratım kesildi, dikiş atılmıştı.”

“Flütle başıma vurdu”, “öğretmen sandalyesini başıma fırlattı.”

“Başıma anahtarla vurdu”, “Saçımın arkasından tutarak havaya kaldırdı.”

“Ezberleyemediğim kıta sayısı kadar elime sopa vurdu, sınıf başkanı olduğum için bana iki kat vurdu.”


****


Peki, “ümidimiz” dediğimiz bu gençliği, eğitim sisteminde yarınlara nasıl hazırlıyoruz? Şiddet sarmalıyla henüz anasınıfında tanışan çocukların yaşadıkları tramvaya ilişkin ne yapılıyor? Yukarıda aktardığım araştırmada da görüldüğü gibi yıllar geçse de öğretmenin tokadını, sözlü hakareti, psikolojik şiddettir. “Haksızlıktı”, “çok utanmıştım”, “korkunçtu” diye unutamadıklarını anlatmışlar.


Çözümünün odak noktası bulunmalı

Elbette genelleme yapmıyorum. Ancak çocuğun kulağının çekmenin, kafasına, koluna, eline vurmanın ya da sözlü hakaret, şiddet uygulama, okuldan atma, uzaklaştırma, disiplin kuruluna sevk etmek gibi ceza yöntemlerinin uygun olmayan bir davranışın kesini çözümü olarak uygulandığına ilişkin akademik araştırmalar görmezden gelinmemeli.


Oysaki birçok ülkede bu nitelikte cezaların etkinliği tartışılıyor ve yeni düzenlemeler yapılıyor. Örn. okuldan uzaklaştırılan bir çocuğun eğitim süreçlerinden daha da uzaklaşması yerine aile ile işbirliği yaparak sorunun kaynağını bulup çözüm bulmanın daha etkili olacağı konusunda hemfikir.


****


Dolayısıyla, öğrencinin kulağın çekme, tokat atma, tek ayak üzerinde durma, atlama, zıplama, koşturma biçimli ‘cezaların’ kabul edilemez olduğuna ilişkin yeni düzenlemeler yapılmalı. Ceza vermek yerine problemin kaynağı belirlenip, etkin bir iletişim süreci başlatmak odak noktası olmalı. İstenmeyen davranışın oluşmasına neden olan koşulları ortadan kaldıracak bir süreç başlatılmalı. Ve bu sürece, sorunun kaynağı, öğrenci, öğretmen, ebeveynleri de dâhil edilerek özdenetim ve çözüm odaklı bir iletişim öncelikli olmalıdır.


Sözün özü; araştırmalar gösteriyor ki; fiziksel ve sözlü şiddete maruz kalan öğrenci örseleniyor. Aksine motivasyon kaybı ve daha fazla travma yaşıyor. Uzmanların da ifade ettiği gibi cezalar içsel sorgulamayı, özeleştiri yapması durduracaktır. Beynin frontal korteksteki çok yönlü düşünme arka plana atılıyor. Bireyin tepkisel, öfke, utanç gibi duygularını daha fazla tetikleniyor.


Bu yazıyı yazma nedenim olan: ödevini yapamadığı için aldığı 100 adım zıplama cezası sonrası bir çocuğun ölümünün kabul edilemez olduğunu yeniden hatırlatmak.


Eğitim sisteminde sözlü ve fiziksel içerikli ‘cezaların’ sonuç vermediğinin farkındalığına uyanmak dileğiyle…

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.