Özgür olmak mümkün mü?
Geçen yazımda, anlamlı ve tatminkar bir yaşam yolunda bize rehberlik edecek önemli kavramlardan bahsetmiştim. Bu aşamaları bir hatırlayalım:
1- Andaki seçeneklerimizi bilinçli olarak algılamak ve seçim yapabilmek
2- Bu seçimlerin sorumluluğunu kabul edip gereğini yapmak
3- Karşılaşabileceğimiz güçlüklerin üstesinden gelebilmemiz için cebimizde irade gücümüzün olduğunu bilmek.
Bütün bunlar aynı zamanda bize gerçek özgürlüğün kapısını açan adımlardır. Nedir gerçek özgürlük? Daha doğrusu özgürlük gerçekten var mıdır? Düşünce tarihinin en popüler konularından biri olan özgürlük, sadece istediğini yapabilmek midir (eylem) yoksa istese yapabileceğini bilmeye dair bir duygu mudur? Kuşkusuz özgürlüğü esir/tutsak olmamak olarak da tanımlayabiliriz. Hatta bunun gündelik hayattaki karşılığını “zorunlu olmamak/mecbur kalmamak” biçiminde ifade edebiliriz. Ancak hayatta gerçekten neye mecbur olduğumuzu derinlemesine düşünecek olursak, pek fazla örnek de bulamayız. Bir Alman atasözü, ölmek dışında hiçbir şeyi yapmak zorunda olmadığımızı söyler ve insan canlısı olarak sadece bir seçeneğimiz olan tek durumu “ölüm” olarak tanımlar. Varoluşçu felsefeyle çok örtüşen bu tanımlama, bizi ölüm dışında her zaman seçeneklerimiz olmasına ve gerçek özgürlük kavramına götürür.
Bu bakış açısına göre özgür olmamak, seçenekleri olduğunu bilmemek veya bunu kabul etmek istememektir. Danışanlarla çalışırken eninde sonunda önünde dikildiğimiz heybetli kapı, hep bu kabul eşiği oluyor. Hiç kimse hiç bir şeyi yapmaya mecbur değil; ne biz ne de bağlantıda/ilişkide olduğumuz diğer insanlar... Ancak yaptığımız/yapmadığımız/yapamadığımız her şeyin bir sonucu var ve zihinsel açıdan bir engelimiz yoksa hepimiz aşağı yukarı bunları tahmin edebilecek kapasiteye sahibiz. İşte özgürlüğe açılan kapı tam da bu eşikte... Tahmin edemediğiniz olaylarla karşılaştığınızda bile özgürsünüz çünkü daima ne yapacağınıza dair en az iki seçeneğiniz olacak. Macera filmlerinde gördüğümüz çok kritik sahneler vardır; kötü adamlar birilerini tehdit ederek, korkutarak istediklerini yaptırmaya çalışırlar. O anda bile bazı kahramanların değerleri/kendi hedefleri uğruna yaşamlarından bile vazgeçmeye hazır olduklarını görürürüz. Bu bir seçim anıdır ve bu karakterler kendi iradeleri dışında bir yönlendirmeye boyun eğmezler. Gerçek hayatta da böyledir; ne istediğinizi, neye değer verdiğinizi biliyorsanız buna bütün gücünüzle sahip çıkmakta ya da taviz vermekte özgürsünüz...
Gördüğünüz gibi hayatınızı anlamlı kılacak belki de en önemli bilgi, aslında yaşamınızı yönlendirmekte özgür olduğunuzdur. Özgür olduğunuzu içinizin derinliklerinde hep bilirseniz seçenekleri daha rahat algılar, kararlarınızı daha kısa sürede verir ve uygular, olası olumsuz sonuçlarının üstesinden gelecek gücü de yine aynı kaynaktan tedarik edersiniz...
YORUMLAR