Hak ettiğimiz “normal”

Yine son zamanlarda çok konuşulan/yazılan bir konudan bahsetmek istedim. Bu aralar yenisi-eskisi tartışılıyor ama “normal” kavramı zaten başlı başına tartışma konusudur.


Normal nedir, kime göre belirlenir? Benim alışkanlığımdır; kelimeleri incelerken önce sözlük anlamlarına bakarım. Çünkü sözlük anlamı dediğimiz içerik, o coğrafyada resmi kurumlar tarafından kabul edilmiştir ve birçok kişi tarafından aynı şekilde anlaşıldığı düşünülür. Bu bağlamda “normal”in anlamı TDK'ya göre şöyle: “Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun”. Hatta şöyle devam ediyor: “Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum”.


İlk tanımda “kurala uygun” diyor ya, işte bence normal tanımında çapayı önce oraya atmak gerekir. Çünkü insan olarak toplu halde yaşayan canlılarız ve bir arada güvenli, huzurlu bir şekile yaşayabilmemiz için yazılı veya yazılı olmayan ama herkesçe bilinen kurallara ihtiyacımız var. Yazılı olan kuralların en genel geçerli olanı kanunlar... Her toplumda, en temel ihtiyaç olan güvenliği ve huzuru sağlamak amacıyla düzenlenmiş kanunlar var. O coğrafyada yaşayan herkesin varlığının en derinlerinde, günlük hayatını rahatça yaşayabilmek için ihtiyacı olan GÜVENLİK duygusunu veren de bu kanunlar ve bu kanunların etkisidir. Yani gece rahat uyuyabiliyoruz çünkü herkesin bu kanunlara uyacağına, uymamaya niyeti olanın veya bu niyetini gerçekleştirenin cezalandırılacağına, bu caydırıcılık etkisiyle “normal olmayan” davranışın ortaya çıkmayacağına ya da çıksa bile cezadan sonra bir daha yapılmayacağına inanıyoruz. Hepimizin “normal” yaşayabilmesinin en basit sebebi bu...


Yazılı olmayan ve insan ilişkilerinde herkesin bildiği genel geçerli kuralların en başında ise dürüst olmak ve diğer insanlara saygılı olmak geliyor. İletişim kurduğumuz insanların bize sadece gerçekten düşündüklerini, hissettiklerini hatta gördüklerini ve duyduklarını söylediklerini varsayarak rahatça konuşabiliyoruz. Hatta ancak herkes sırayla konuştuğunda, konuşmasında karşı tarafı küçük düşürecek, yargılayacak, yaralayacak ifadeler kullanmadığında sağlıklı iletişim kurabiliyoruz. Yazılı olmayan sağlıklı insan ilişkileri kuralları daha fazla aslında; bazıları da kanunlarla da sabitlenmiş durumda. Yazılı olmayan kurallar bölümü de, “normal” tanımının ikinci versiyonuna denk geliyor: Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama durumu...


Bana kalırsa bugün ortaya çıkan ve sadece deprem bölgesinde değil, tüm Türkiye'de ayağımızın altından zemini kaydıran gerçek şudur: Bizim normalimiz filan yokmuş; korkunç bir kaos ve insanlıktan çıkmışlığın içinde tesadüfen yaşıyormuşuz. Sanki o bölgelerde günlerce elektrikler kesildiğinde aydınlandık, insanlar eksi derecelerde gece-gündüz hayatta kalmaya çalışırken bizim kalbimiz de anca ısındı... Çünkü kuralsızlık, saygısızlık, şiddet, hakaret, belirsizlik, korku-kaygı zaten hayatımızı tanımlayan kavramlarmış ve biz de bunu “artık alıştık” gibi bir ifadeyle geçiştiriyormuşuz. Artık hiçbirimiz sahte güvenlik hissiyle yetinemeyiz, insan onurunun dikkate alınmadığı ortamda huzur bulamayız. Şu anda toplum olarak yaşadığımız aydınlanma o kadar büyük ki, artık korku kültürünün de yavaş yavaş etkisini yitirmekte olduğunu ve insanların gerçekten “normal”i inşa etmek için dayanışma içinde hazır olduğunu görüyoruz. Bu uyanışın güçlenerek devam etmesini ve tıpkı Kurtuluş Savaşı sonrasında olduğu gibi bu coğrafyanın insanının, hakkı olan “normal”i kendi elleriyle inşa etmesini diliyorum...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.