Uyum ve özveri dengesi
Bu hafta çift seanslarında sıklıkla karşıma çıkan bir konuya değinmek istedim. Birçok çift, huzurlu ve mutluluk/tatmin duygusunun ağır bastığı bir ilişki istediği için partnerine uyum sağlama çabası gösteriyor. Hiç kimse birbirinin kopyası olmadığından, her zaman aynı anda aynı şeylere ihtiyaç duymak veya aynı şeyleri istemek mümkün değil. Dolayısıyla birçok konuda (tatil planları, iş dışındaki zamanları değerlendirme, aile ziyaretleri, vs.) bir orta yol bulmak gerekiyor. Ancak bu aşamada sağlıklı bir uyum çabası içinde olmak yerine benlik sınırlarını zorlayacak özverilerde bulunmak, hem tarafların hem de ilişkinin sağlığına zarar verecek sonuçlar doğurabiliyor.
Partnerimizle ilişkimizde huzur bulmayı, tüm ihtiyaçlarımızın karşılanmasını ve özümüze uygun tercihleri/seçimleri yaşayabilmeyi hepimiz isteriz. Ancak bu cümledeki isteklerin sorunsuz biçimde gerçekleşmesi biraz ütopik bir hedef gibi görünür. Çünkü insanın içindeki öz, tüm insanlarda benzer malzemelerden yapılmış olsa da bu malzemelerin kombinasyonu her bireyde farklıdır. Yani her insan, kendi çapında eşsizdir, benzersizdir. İhtiyaçlar, bunların azlığı çokluğu, tercihlerimiz, olaylar karşısındaki tepkilerimiz, duygularımızı yaşama ve ifade etme biçimimiz herkeste farklıdır. Üstelik insan sürekli değişim gösteren bir varlıktır; yaşam deneyimlerinden ve bedeninin yaş aldıkça geçirdiği değişimlerden epey etkilenir ve özü aynı kalsa da ileri yaşlara doğru duruşu, duyguları, düşünceleri farklılaşır.
Hal böyle iken bir başkasıyla çift yaşamına geçiş, önümüze yeni bir dosya getirir: Birlikte olabilmek, huzurla bir arada yaşayabilmek için uyum gösterme becerisi kazanmak... İlişkinin ilk zamanlarında bu beceriyi kazanmak ve uygulamak için motivasyonumuz yüksektir; partnerimizi mutlu gördükçe biz de mutlu oluruz, kendi ihtiyaçlarımızı ve tercihlerimizi rahatlıkla ikinci plana atıp adeta bir "rica ederim, siz buyrun" duruşu sergileriz. Daha önce de bahsettiğim gibi, iki farklı yapının bir arada mutlu olması için bu duruş olmazsa olmaz bir önşart gibidir. Özveri olarak özetlenebilecek bu duruş, ancak bir tahterevalli dengesi çerçevesinde gerçekleştiği sürece ilişkinin ömrünü uzatır. Aksi takdirde sürekli "siz buyrun" diyen tarafı yorar, öfkelendirir ve sonunda küstürür.
Peki hem huzurlu ve tatmin hissiyle dolu bir ilişki yaşamak hem de benliğimizden fazla ödün vermeden (partnerimizi sömürmeden) yaşamak mümkün müdür? Daha önce açıklamaya çalıştığım farklılık durumunun ve kendi özünüzün gereklerinin bilincinde olduğunuz sürece evet... Dengeyi kurabilmek için iki farklı varlığın kütlesel ağırlığının (ihtiyaçlarının) ve terazinin kefelerine hangi miktarlarda koyarsak dengede duracağının bilgisine sahip olmalıyız. Ne yazık ki bu bilgiye, bir ürünün ambalajındaki "içindekiler" yazısını okur gibi ulaşamayız. Denge için sağlıklı özveri miktarının ne olduğu bilgisine sahip olmak için partnerimizle birçok kez farklı konularda etkileşimde bulunmak, bazen olumlu bazen olumsuz deneyimler toplamak gerekir. Böylece hem kendi özveri sınırlarımızı test etmiş oluruz hem de karşı tarafın özveri konusundaki duruşunu gözlemlemiş oluruz.
İhtiyaçlar, tercihler, benlik yapısı farklı olabilir ancak sağlıklı bir ilişkide bir tek şey kesinlikle aynı miktarda ve olgunluk seviyesinde olmalıdır: Sağlıklı özveri becerisi... Aksi takdirde alma-verme dengesi bozulur ve uzun vadede ilişkinin yıpranarak tükenmesi kaçınılmaz olur. Son olarak, sağlıklı özveriye eşlik etmesi gereken ve en az bunun kadar önemli bir beceriyi de vurgulamak gerekir: Takdir edebilmek... Partnerimizin huzur ve uyum adına nasıl bir özveride bulunduğunu fark edip takdir edebilmemiz, özveri motivasyonunun devamı için hayati önem taşır. Dengeli bir özveri rutini sayesinde, huzurlu ve tatmin dolu bir ilişkinin keyfini yaşayabileceğiniz günler dilerim...
YORUMLAR