Güzel bir şey olacağına dair inancımı yitirdim
Ben 22 yaşındayım, bekârım, evdeyim sürekli. Ailemle ve kendimle sorunlarım var. Kendime güvenim hiç yok. Neye elimi atsam bir şeyi beceremem. Olmaz, tutmaz. Mahvolur. Sürekli kaygılıyım. Ailem, annem, babam hep kavga ederler. Mecburen aynı evde kalıyorlar gibi bir şey. Annem her şeye kızar. Her şeyi kontrol eder. Psikolojik olarak çok yorucu. Hep beddua eder, hemen parlar. Ben de tahammülsüz oldum artık. Çok sıkıntılı zamanlar geçirdim. Bana hep “Bıktım senin sorunlarından, başıma kaldın, seni kimse almayacak, deli, atsan atamazsın satsan satamazsın” vs. diyor. Ben onu artık sevmediğimi, ondan nefret ettiğimi söyledim. Mutsuz bir hayat yaşıyorum. Yardım almak istiyorum 4 aydır ama maddi imkânım yok. Manevi olarak kendime güvenim kalmadı. Konuşabileceğim 1 kişi var PDR okumuş. Görüşmek istediğimi söyledim ama bana yardım etmeyeceğini düşünüyorum. Kendisiyle iki üç kere konuştum ama benden bıktığını düşünüyorum. Memleketten dönünce görüşecekmişiz. Kendimi ona nasıl anlatacağım bilmiyorum. Arkadaşlarım ya evliler ya meşguller. Ben evlenememekten korkuyorum. Gerçekten evde mi kaldım? Yataktan ihtiyaç dışında çıkmıyorum. Bunalım geçiriyorum, depresyon da olabilir, bilmiyorum. Kendimi yalnız ve çaresiz hissediyorum. Güzel bir şey olacağına inancımı yitirdim. Zorla yemek yiyorum. Uyanmak istemiyorum. Zorluyorum kendimi daha fazla uyumak için. Hep ağlama nöbetleri. Annemle küsüz, konuşmuyoruz. Ona iyi davranmak isterdim, keşke böyle olmasaydı ama ben birinin beni eleştirmesine, bana kızmasına artık asla tahammül edemiyorum. Kendimi sevmiyorum. Annemin de dediği gibi benden bir şey olmaz. Ben rahatlamak istiyorum. Bana anneyi, babayı üzen muvaffak olamaz diyor. Ama ben yoruldum, suçluluk duygusu beni bitiriyor. Böyle bir insan nasıl kalkınır? Nasıl toparlar? Dışarıda kurslar var 1 ay sonra başlayacak hepsi. Yapacak hiçbir şey yok hiç. Yapsam da zevk alamıyorum. Çok sıkıntıdayım, ne yapmalıyım? Aileme nasıl davranmalıyım? Onlara çok kızgın, kırgın ve çok uzağım. Cevabınızı en yakın zamanda bekliyorum, elim hep telefonda olacak. Teşekkürler, hayırlı günler…
Yeşim Tijen’in cevabı:
Sevgili Esra İnan’ın kitabından bir alıntıyla yazıma başlamak istiyorum sevgili okurlarım:
Bana bak
Bu gördüğün ben
Aslında ben zannettiğin sen
Gören göz senin
Hükmü veren senin zihnin
Görebildiğin kadarım
Sevebildiğin kadarım
Unutma
Bana sen dediğin aslında sen
İnsan bir başkasını kendi çapı içinde değerlendirebilir sevgili kızım. Bilgisi, umudu, hayali ne kadarsa karşısındaki kişi de onun için o kadardır. Bana anlattığınız anneniz; yaşamıyla ilgili umutlarını kaybetmiş, hayatında beklentilerine ulaşamamış artık beddua kısmına geçmiş bir kadın. Bir kadının bu halde olması çok acı. Mutsuz ve umutsuz bir kadın size ne verebilir? Yaşadığı, bildiği tek şeyi mutsuzluk ve umutsuzluk, onu verecektir. Sakın almayın. Hâlbuki mutlu anne babaya sahip bir çocuk olmak sizi hayata 1-0 önde başlatırdı, o da sizde olmadığına göre bu karmaşık hayatınızın içinde kendinize haksızlık etmemelisiniz. Annenizden sözleriyle davranışlarıyla kabul görmemiş olsanız da son sözü söyleyecek olan sizsiniz. Ben değerliyim demek istiyorsanız uyumamalı, uyanmalısınız. Biri “Cehennem öteki insanlardır” demiş, bazen bu söze hak veriyorum. İnsanlar, diğer bir insanın hayatını cehenneme çevirebiliyor. Nasıl mı? Siz izin verirseniz. Farkında mısınız yavrum siz bu cehenneme izin vermişsiniz. “Haklısın anne, ben bu kadarım!” demişsiniz ama eminim siz bu kadar değilsiniz çünkü daha kendinizi tanımamışsınız. Tanımak için içinize bakmalısınız, içinizi görmelisiniz. İçinizde ne var? Sevgi var mı? Merhamet var mı? Cesaret var mı? Azim var mı? Hoşgörü var mı? Sabır var mı? Yalnız bunlara bakmak yetmiyor yavrum. Nelerden hoşlanıyorsunuz, nelere kızıyorsunuz neleri yapmakla mutlu oluyorsunuz, tepkileriniz neler bunları da keşfetmeye bir yerden başlayarak kendinize ulaşma yolunda adımlar atmaya çalışabilirsiniz. Bu çok uzun bir yol, öyle hemen insan kendine ulaşamıyor. Bu yolda olumlu düşüncelerden uzaklaşmazsanız kendinizi bulmakta yolunuzu kaybetmezsiniz.
İnsanın hayatının değerli ve yaşanılır olması için zihnini iyi ve olumlu düşüncelerle beslenmesi, iyilik, sevecenlik niteliklerinin geliştirilmesi gerekir. Hayata ne verirseniz karşılığında onu alırsınız. Siz de ne var? Ailenizden yana, kendinizden yana olumsuzluklar var. Hayata ne veriyorsunuz? Hiçbir şey. Olumsuz düşüncelerin karşılığı ne? Uyku hali, yaşamdan uzaklaşmak. Yaşama gerçek anlamda kendinizi kattığınız zaman o da size bu katılımınızın karşılığını verecek bilesiniz. Siz henüz bu katılımı sağlayamamışsınız. Yaptıklarınızı eksik yaptığınız ya da tamamlayamadığınızdan bahsetmişsiniz. Bu neden biliyor musunuz? Zihninizi disiplin altına almadığınızdan kaynaklanıyor. Zihninizi eğitirseniz, olumlu düşüncelere teşvik ederseniz yapacağınız şeyleri tamamlarsınız. Ben yaparım, ben başarırım gibi olumlu düşünceler tamamlamaya, olumsuz düşünceler de insanı eksik yapmaya götürür. Kendinizi vermeden yaptığınız hiçbir şey size geri dönmez. “Dışa akış, içe akış demektir” derler. Bütün bu söylemleri dikkate almalısınız. Bu yaşamanızı istediğim içsel değişiminiz birden olmayacak, adım adım bu değişimi yaşayacaksınız. Yaşamınızla ilgili mantıklı ümitler besleyeceksiniz. Mantığın yürütülmediği hayaller sizin için hayal kırıklığı ve güvensizlik olur. Korkularınızı yapabilirim diyerek, kendinize inanarak aşacaksınız. Yaşadıklarınıza karşı öfke, kızgınlık beslemekle sorunlarınızı alt edemezsiniz. Kendinizde geliştirmeniz gereken duygu; sabır ve hoşgörü. Anneniz size haksız ve kötü gözükse de onun yaşamının altında neler yaşanmış olduğunu, aynı evde yaşıyor olsanız da siz bile bilemeyebilirsiniz. Bu yüzden ona kızmak, öfkelenmek yerine kolay olmasa da sabır ve hoşgörüyle yaklaşmaya çalışsanız belki aranızda bir iletişimin önü açılabilir. Sizden ona karşı bakış açınızı değiştirmenizi isteyeceğim. O, sizin anneniz, anneler mutlu bir kadın olmazlarsa çocuklarına mutluluk veremeyebiliyorlar. Annenizin söylediklerini hiç hak etmeseniz de yaşadıklarınıza buradan bakın yavrum.
Gelelim evde kalmış bir genç kız olarak görülmenize... Siz buna inanacak kadar saf olamazsınız yavrum. 22 yaş ne? Daha çok vaktiniz var. Okuyun, kendinizi geliştirin, güçlendirin; o zaman daha doğru bir evlilik yapacaksınızdır. Eskidendi küçük yaşta evlenmeler yavrum şimdi sizin yaşınızda evlenenlere “Aaa ne kadar erken evlenmiş!” diyoruz. Her şey sırasıyla; önce eğitim sonra evlilik… Önce içinizde gerilerde duran o güçlü kızı ortaya çıkarmalısınız bunu sadece siz yapabilirsiniz bunu başardığınızda evlilik de size kendiliğinden gelecektir. Hiç endişeniz olmasın yavrum.
Sevgiler sevgili okurlarım...
YORUMLAR