Hatasının farkına varacağı günü bekliyorum
Merhaba Yeşim abla, dört yıllık birlikteliğimin son bir yılını nişanlı olarak geçirdim. İlişkimiz çok güzel gidiyordu. Ancak nişanlımın annesinin otuz iki gün önce vefatıyla ilişkimiz kötü gitmeye başladı. Onu anlıyorum, sürekli de yanında oldum ama hiçbir zaman yetemedim. Geçtiğimiz günlerde nişanlımın ben askerdeyken beni aldattığını öğrendim. Babası dışında herkes biliyormuş ve benden sakladılar. Bacanağımın ablası sayesinde öğrendim. Böyle bir iftira da atılır mı bilmiyorum ama çok araştırdım hiçbir şey bulamadım. Ben askerdeyken azıcık bir ayrılık yaşamıştık; bana karşı ilgisi yoktu, izine geldim, elimi tutmadı, sarılamadım, ona yaklaşmama izin vermedi, hissetmişim. Nişanlım bu olanlar karşısında ben öyle bir şey yapmadım diyor ama kanıtlamak için çaba göstermiyor. Annesinin vefatı sebebi ile ona bu olanları bir iki gün söylemedim, onun ellerini tutarken gözlerimden yaşlar geldi ve benim bunu söylemem gerekiyor dedim. Söyledim. Kabul etmedi ama kimseyle de yüzleşmedi. Babasına olanları söyleyecektim. Bana dediği tek şey “Beni seviyorsan son kez babama anlaşamadık ayrıldık diyeceğiz” oldu. Bende “Neden öyle diyorsun? Ben seni seviyorum ve ilişkimiz bir iftira yüzünden bitiyor. Bana anlat olanları. Seni seviyorum ve seni affedeceğim, üstesinden geleceğiz” dememe rağmen babasına “Anlaşamadığımız için bitti” dedi. Aslında anlaşıyorduk. Bu iftira yüzünden ayrıldık. İçimde umutla onu bekliyorum, hatasının farkına varacağı günü bekliyorum.
Yeşim Tijen’in cevabı:
Bugün Tarabya’dayım, kızıma geldim. Ne güzel bir yer bu Tarabya! Her geldiğim de bir yalı alasım geliyor. Sonra kös kös evime dönüyorum. Şaka tabi… Gerçekten insanın buradan gidesi gelmiyor. O sahil apayrı bir cennet, farklı bir kimyası var bu sahilin. Ben home ofis çalışan biri olduğumdan işim benimle her yere gelebiliyor, bugün olduğu gibi. Sessiz bir köşe bana yetiyor. Yazıma başlıyorum, apayrı dünyalara giriyorum, çıkıyorum. İnsan kuş misali demişler ya, öyle! Ben de o mailden diğerine konup duruyorum. Birilerinin gözyaşları akıttığı, hayata tutunmak için kendisine bir sebep ya da umut aradığı günlerde, sonunda bana ulaştığı bir noktada olmak kolay mı sevgili okurlar? İnanın hiç kolay değil. Sorumluluğu büyük. Size güvenip inananların hayatına en doğru şekilde dokunmak için çabalamak, bunun karşılığında sizlerin bana olan ilgisi ve sevgisiyle onurlanmak benim hayatımın bana en güzel mükâfatı işim.
Hayatta herkes bir şekilde acılarla karşılaşabiliyor sevgili okurlar. Acıları hayatlarımızda misafir ediyoruz. Keşke yatılı misafir olmasalar. Şöyle bir kahvenizi içelim dedik diyerek kısacık kalıp gitseler… Yoook bazen günlerce bazen aylarca misafir olabiliyorlar. Ya sabır diyerek içimiz yana yana, acı çeke çeke sessizce iç dünyamızda bu ağır misafirleri ağırlıyoruz. Bazen direnmeye gücümüzün yetmediği anlardan gözyaşlarımızı saklayarak geçiyoruz. Bu yaşanan zor günlerin geçeceğine olan inancımız, umudumuzun bizi ayakta tutan kaldırma gücüyle eninde sonunda o misafiri hayatımızdan yolcu ediyoruz. Bir cendereden geçsek de insanın en büyük dayanağı tahammülü, sabrı, yeniden hayata tutunmak için bulduğu nedenleri ancak yaşamak için nedenleriniz olursa bu cendereden canınız yana yana da olsa sonunda güçlenerek çıkıyorsunuz. Kendinize “geçecek, geçecek, atlatacaksın.” diyerek geçen günler biliyorum ki hiç kolay değil, ama siz gençsiniz. Gençlerin geleceğinde her zaman umut vardır. Bu umut tünelin ucunda değil tam da karşılarındadır. Gidene “güle güle” diyebilme, yeni bir sayfa açabilmenin cesaretindedir. Siz de bu cesareti gösterebilirsiniz. Hala ümitlenmek, aldatıldığınızı öğrenmenize rağmen beklemek ne kadar doğru? Yaşadığınız haksızlığa tabii ki üzüldüm. İnanıp, güvenip evlenmeye layık bulduğunuz bir genç kızın yaptığı nişanlanmış bir genç kıza yakışmayacak hareketler. Affedilir değil. Ne kadar çok sevseniz de bu kadar affetmeye hazır olmamalısınız ama siz hazırsınız. Biri sizi hayatında gerçekten istiyorsa nişanlınız gibi davranmaz. Duygularınızın sizi kandırmasına izin vermemelisiniz ve şanslısınız ki bu nişanlılıkta yaşanmış, gerçekler size söylenmiş.
Ya bu istemez sevmez haliyle, sırf nişanlıyım diyerek sizinle evlenseydi? İlk fırsatında aldatılabilirdiniz. Şimdi erkekler de bu aldatılmaları kanıksar olmaya başladı. Bana eşleri, sevgilileri tarafından aldatılan erkeklerden çokça mail alıyorum. Verdiğim cevaplarda eğer ayrılın diyorsam yazıyı okuduklarında “ama ben onu bırakamam. Benden sonra nasıl yaşar? Ne yapar? Ayrılmak istemiyorum. Ne yaparsa kabulüm, affedeceğim.” diyerek ayrılmayı istemiyorlar. Sizin bu gerçeği bilmenize rağmen ayrılmayı istemediğiniz gibi. Unuttuğunuz şey kadının aldatmayı genelde duygularıyla yaşadığı. Erkek gibi bedensel yaşamıyor kadınlar, yaşadığı ilişkiye duygularını derinden katıyor. Bakın nişanlınız duygularını aldatmanın içine katmamış olsa sizden ayrılır mıydı? Bu kadar kolay kendinizi kandırmamalısınız. Sanıyorum bir parça kin herkese lazım; azıcık, ufacık. O kadarının kişiye faydalı olacağına inanıyorum. Nişanlınıza iftira atıldığını düşünüyorsunuz; size birisi iftira atsa sessiz mi kalırdınız? Yoksa “hayır, asla böyle bir şey olamaz!” diyerek yüzleşmeye mi çalışırdınız? Bunu düşünün Bence sessiz kalması, bu ayrılığa göz yumması, babasına söylenmesini istememesi bunun bir iftira olmadığını, sizin de şanssızlık içinde şanslı olduğunuzu bana anlatıyor. Umarım sizde anlar ve hayatınıza yeni bir yol çizersiniz. Kaybeden siz değilsiniz sevgili okurum. Bugün farkında olmasanız da yarın fark edeceğinizi ve iyi ki diyeceğinizi biliyorum. Sakın karamsarlığa, umutsuzluğa, güvensizliğe, kapılmayın olur mu? Geçecek, akşamdan sabaha değil belki ama siz isterseniz en yakın zamanda, iyi ki diyebilmeyi başardığınızda geçecek…
Sevgiler sevgili okurlarım…
YORUMLAR