“Sizin kuşaktan kadınlarda gördüğüm çok ilginç bir durum bu, Banu. Çalışıyorsunuz, iyi kazanıyorsunuz, her şeyiniz var, her şeyi tek başınıza yapmaya muktedirsiniz fakat beyaz atlı prensinizi bekliyorsunuz. Sizden zengin, sizden güçlü bir erkek gelsin ve onun sayesinde bütün zorluklardan, sorumluluklardan kurtulun istiyorsunuz. Prenses olma hayali kuran öyle çok kadın var ki...”
“Bana prenses olma hayali kurduğumu mu söylemek istiyorsun Taner?”
“Kredi kartı ekstrelerini incelerken bana ne dediğini hatırlıyorsun değil mi? Binicilik kulübü üyelik aidatlarını çok yüksek bulup üyeliğini hemen askıya alman gerektiğini söylediğimde kızdın. Dedin ki: ‘Hayatımın erkeği belki de bu kulüpte, oraya dair hiçbir şeyi askıya alamam.’ Hayatının erkeği niye çalıştığın sektörde, yaşadığın mahallede, arkadaş çevrende değil de bu kulüpte olsun ki? Maaşın, asgari ücretin neredeyse on katı ama sen senin gibi maaşlı çalışan biriyle değil, maaş belirleyen ve ödeyen bir erkekle beraber olma hayali kuruyorsun. Bunun adı ‘beyaz atlı prensini aramak’ ve evet, kusura bakma, prenses olma hayali kurmak.”
“Taner ileri gittin, geri gel! Sinirliyim zaten, bozuşmayalım. Hem ne ilgisi var hacizle bunun? Haciz memurlarını kapıya gönderen, bankanın avukatı Mehmet. Borcu taksitlendirdiğim ve ilk taksiti ödediğim halde, banka beni icraya versin diye evrak üzerinde oynamış. Bankaya karşı dava açma hakkım var. Mahkemeye gidersem, işini kaybeder. Göstereceğim ona ben!”
“Bence önce sakin ol. Durumu iyi analiz et. Adam önüne gelen borçlu dosyalarından birinin, oturduğu siteden birine ait olduğunu anlamış. Araştırmış, bu kişinin sen olduğunu anlamış, hoşuna gitmişsin. On beş gün boyunca arabasına binmişsin, seni işe bıraksın diye. Yolda havadan sudan konuşup susmuşsun. Seni arabasının dışında bir yerlerde bir şeyler yemeye içmeye davet etmiş, gitmemişsin. O da bunu gurur yapmış, elindeki gücü kötüye kullanıp seni icraya vermiş. Görünen bu.”
“Haklı yani! Mecbur muyum teklifini kabul etmeye?”
“Haklı olduğunu söylemedim. 'Durumu iyi analiz et' dedim. Teklifini kabul etmeye mecbur değilsin tabii ki. Mehmet’in yaptığı, intikam almak, kabul edilir tarafı yok. Bu tür duygular içinde, kanuni çerçevede sana zarar vermeye hazır birine dava açmak ister misin? Bu işi uzatmak ister misin? Sırf senin haklı, onun haksız olduğunu göstermek için kim bilir kaç kere mahkemeye gideceksin. Aynı sitede oturduğun için hep karşılaşacaksın. Ya da onunla yüz yüze gelmemek için taşınacaksın. Yine de seni takip edip adresini bulur. Neresinden baksan, sinir harbi! Bunu yaşamak istiyor musun? Dediğim bu. Bence hiçbir şey olmamış gibi davran. Gördüğünde selam ver, geç. Asla arabasına binme ve buna benzer hiçbir yardımını kabul etme.”
“Bilmiyorum, biraz düşünmem lazım.”
“Hacizle beyaz atlı prens arasındaki ilişkiye gelince... Şu haciz işi, o prensi bulmak için yaptığını düşündüğün yatırımların, esasen borçların bir sonucu. Ama şimdi durumu değiştiriyorsun. Buna odaklanırsan bu yolda daha rahat ilerlersin.”
“Taner daraldım ben burada. Pencereyi açar mısın biraz?”
“Pencereyi açmakla geçmez. Gel dışarı çıkalım biraz. Nasılsa öğleden sonra izinlisin. Benim de bir buçuk saat vaktim var.”
“Sağ ol Taner. Hiçbir şey yapmadan kafede oturmak iyi geliyor.”
“Sana destek olmak benim için zevk.”
Banu camdan dışarı bakarken telefonuna mesaj geldi.
“Yine mi banka!” diye terslenirken sustu, yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.
“Arabanın parası hesabıma geçmiş.”
“Çok sevindim Banu. Tebrik ederim.”
“Dur, hemen kapatayım şu borcu.”
“Bırak yarın sabah yaparsın. Biraz öncesine kadar bir ton borcun vardı, eksideydin. Şimdi hesabında para olduğunu bilmenin tadını çıkar. Bu gece bunu bilerek uyu, sabah ödersin hepsini.”
“Haklısın.”
“Şimdi nasıl hissediyorsun?”
“Dibi boylarken bir anda su yüzüne çıkmış, boğulmak üzereyken nefes alıp hayata dönmüş gibi.”
10. bölüm 26 Mart 2019 Salı hthayat.com’da...
Diğer bölümler:
YORUMLAR