Kendimde boğulmanın yası
İyileşmek bireysel değildi, hiç olmadı zaten. Olsa olsa bir adımdı kendimden başlamak.
Sinir sistemimi parçalara bölmek, her parçanın işlevini anlayarak ona uygun meditasyonu yapmak veya sunulan onlarca terapi yönteminden bana hizmet edeni bulmak bir araç mıydı yoksa yolun kendisi mi? Sahi ben bu yola neden çıkmıştım, hatta ben yolda mıyım nerdeyim? Hani daha dün regüle olmuştum, bugün gene ne oldu?
Bildiğim veya bildiğimi sandığım yöntemlerin en işe yaramadığı yerdir yas alanı. Yangın yeridir. Alevler kendi zamanıyla kuvvetlenir veya yavaşlar. İşine akıl sır ermez.
Sahici olmayanla ilgilenmez. Rol yapmana izin vermez.
Her duyguya yer açar. Sadece acı veya üzüntü değil, kıskançlık, pişmanlık, korku, özlem hatta belki öfke seninledir.
Huzurla uyuyamazsın, iştahın kesilir veya açılır, başın ağrır, vücudun sızlar, stresin artar, keyfin kaçar.
Her nasılsan öyle olmak zorunda kalırsın. Yasın halleridir bunlar. Tanımlı döngüler veya aşamalar değil, basitçe, içinden geçtiğin zorlayıcı hallerdir işte.
Bilmiyorum bu anlattıklarım tanıdık geliyor mu sana?
"E benim şu an yasım yok ama bu hallere girip çıkıyorum".... diyor musun?
Biz iyileşmeyi yanlış anladık arkadaşım. O yüzden toplu halde yastayız.
İyileşmek dediğimiz şey, vagus siniri nasıl aktive edilir egzersizlerinden öteye geçmiyorsa mesela, bu bence iyileşmek değil tam tersi, araba tamir eden bir tamirci olmak demek. Elbette araba tamir olunca bir süre yol alır. Ama ben bir araba değilim. Kendimi mekanik bir alete indirgemek neden?
Vagus sinirinin neyin parçası olduğunu görüyor muyum? O, kendisinden daha büyük, sinir sistemi denilen bir sistemin parçası. O sinir sistemi de vücudun bir parçası. Peki, vücut neyin parçası? İşte bu soruyu düşünmeye vakit harcamadığım, o vagusun ince ince işlenmiş halinin büyüsüne kapılmadığım için iyileşme dediğim şey mekanik, kuru ve etkisi tahmin edemediğim kadar kısa süreli.
İyileşme olarak adlandırdığım kavram ve beni ona ulaştıracağına inandığım yöntemler, sadece bireysel bir iyileşme ile kısıtlı kalıyorsa, beni önce kendimden başlayıp sonra kendimden çıkartmıyorsa o zaman onun adı iyileşme değil kendimde boğulmak.
Boğulduğum için yastayım ve öylesine derinlerdeyim ki bunun adını bile koyamıyorum. Vurgu, çok fazla kendimde.
Yas, acıdan sakınmama müsaade etmez. Eğer ancak yasın bu doğasını ve genel olarak acıdan kaçma - haz arama arasındaki ilişkiyi sorgularsam kendimdeki mevcut eğilimi görebilirim. Koşarak gidilen yöntemlere benim de koşmamın gerçek sebebi ne ? Bunu görmedikçe yas durmayacak diyorum. Çünkü yas onunla kalınmasını ister. Yas tutulmayı bekler.
Kaçmak yerine durmak, acıma yer açmak ve hatta derinlerinde boğulduğum yerlerde başka insan kardeşlerimin de olduğunu hatırlamak. İşte bu, beni kendimden çıkartan ilk kıymetli adımım olabilir.
YORUMLAR