Uyum içinde nasıl yaşarız?

Her insanın bir kapasitesi var.

Bu durum bizi çeşitlilikle bir arada tutan bir hal.

Biri 5 kilo kaldırır biri 195 kilo.

195 kiloyu kaldıranın boyu 165'tir ve ağaç dalından bir şey toplamak için tırmanması gerekir. Diğer 5 kiloyu kaldıranın boyu uzundur, o tırmanmadan ağacın dalından meyvesini koparıverir.


Kimi 3 saatte öğrenir, kimi 5 günde. Kimi 24 saat kesintisiz araba kullanır, kimi arabaya bindiğinin 30. dakikasında uykuya dalar. 30 dk uykuya dalan çok iyi yemek yapar, 24 saat kesintisiz uyuyan yol boyu diğerinin yaptığı yemeği yer.

Her birimizin yapabildikleri yapamadıkları var.

Her birimizin seçimleri bu kapasite ile alakalı.

Kapasitemin yetmediğini seçmem. Yani 24 saat araba kullanacak bir fiziksel yapım ve dayanıklılığım yoksa, uzun yol şoförü olmam. Mutfakta aynı anda 8 çeşit yemek yapamıyorsam aşçılık benim için bir meslek alternatif değildir.

Kimilerinin kapasitesi geniş, kimilerinin kapasitesi dar.

Farklıyız, yeteneklerimiz farklı, algılama kapasitemiz farklı, hatırlama kapasitemiz farklı...

Farklılıklarla birlikteyiz.

Dişli çarkları düşünün, bir dişli diğerine yerleşiyor ve diğeri diğerine ve diğeri diğerine derken hayatta bir hareket oluyor.

Evrenin kusursuz ritmi de hareketten doğuyor..

Peki, hem farklı hem aynıyız; bu nasıl oluyor?

İnsani niteliklerimiz aynı, değer yargılarımız farklı.

İhtiyaçlarımız aynı, ahlaki bakış açılarımız farklı.

İhtiyaçlarımızı karşılama biçimlerimiz farklı, duygularımız aynı; ve yine de aynı durum karşısında hissettiğimiz duygular farklı.

Bu farklılıklarla aynılıklar arasında dengeyi, uyumu aramak hayatta barışı yaratıyor.

İlişkideki kişilerden biri dengeyi uyumu aramaya yanaşmıyorsa kaos içinde kıvranıyoruz.

Neden bunları yazdım merak ediyorsanız, yazımın ana fikrine geçeyim.

Bu farklılıklarımız içinde değerlerimize uyanı seçmeye meyilliyiz. Bazıları değerlerine uyumlu olmasa da menfaatlerine uyanı seçiyor. Menfaat ile ihtiyaç farklı kavramlar. Buraya dikkat etmek kıymetli.

Şimdi; ister ihtiyacına göre yap seçimini ister menfaatine göre; neticede yaptığın seçimin etkisi var, hem sana hem bana hem daha büyük çoğunluğa.

Ve yapılan seçimler çoğunlukla ilerlediği için demokrasi anlayışında, yani demokrasi çoğunluğun iradesi olduğu için, azınlıkta kalanlar daima çoğunluğun altında eziliyor. Demokrasi ile yönetilmenin oluşturduğu bir takım sakıncalar var. Onu demeye çalışıyorum.

Ağustos ayında kapanan Instagram bir çoğumuzun hayatını etkiledi. Bu kararı uygulamaya sokan görüntüde Cumhurbaşkanı. Aynı zamanda cumhurbaşkanının danışmanları, bakanları var.

Birilerinin seçtiği kişiler, toplumun çoğunluğunun nasıl yönetileceğini belirliyor. Alınan kararlar herkesi etkiliyor.

İnstagram'ın kapanmış olması, dini inançlarına bağlı hayat yaşamayanı da, dini inançlarına bağlı hayat yaşayanı da, saçının görünmemesi için başını örtüyle kapatanı da, sakalını uzatanı da, cinsel tercihi farklı olanı da, kafasını kazıtanı da, holding sahibini de, esnaf faliyeti sürdüreni de etkiledi.

Bir kararın, sosyal medya uygulamasını herhangi bir ticari faaliyet yapmayan, sadece eğlenme ihtiyacını karşılayan bir kişiyi etkilemesiyle, ticari faaliyet yapan kişiyi etkilemesi aynı şey sonucu doğurmadı. Bu oluşan etki, “bizi aa sen bana oy vermiştin, dur seni etkilemesin.” diye ayırmıyor.

Ya da emeklilik yasası değişikliği ya da hayvan dostların katliamıyla ilgili kanunlar, yönetmelikler... Bizi nasıl etkileyeceği konusunda kapasitemizi, seçimimizi değerlendirmiyor.

Ruh halimizi, maddi gerçeklerimizi etkiliyor.

"Bana ne! Beni ilgilendirmiyor" demek çare değil. İlgilendiriyor güzel kardeşim. Birbirimize bağlarla yaşıyoruz.

Sen holding yönetiyorsundur, seni ilgilendirmiyor sanıyorsundur. Holdinginde çalışan bir çalışanın eşi Instagram'dan ticari faaliyet yürütüyordur, işleri durmuştur, morali bozulmuştur, evde anlaşmazlıklar büyüyordur, bu çatışma döner senin çalışanını etkiler, ordan döner gelir senin holdingindeki verimliliği etkiler.

Fark edelim ve nasıl daha aydınlık yollarda, uyum içinde yaşarız diye düşünüp bir yolunu bulalım.

Yasaklar artmadan, rejim sıkılaşmadan, özgürlüklerimiz elimizden bir bir alınmadan.

Değerlerimizle uyumlu hayatı yaşamak, senin saçının teli, senin sakalın, senin eteğinin boyu, senin tek eşin, senin imamlı çok eşin, sen ocusun sen bucusun diye üst yönetim bizi birbirimize düşman etmeden aklı selim yollarla kendimizi ifade etmenin, anlayışla birbirimizi duymanın, seçimlere saygılı olmanın, ihtiyaçlar ve değerler bilincine köklenmenin yollarını bulalım.

Endişeliyim.

Yaşamın kolaylığını, ferahını, keyfini içimize sindiremeden başımıza gelebileceklerden endişeliyim. Gönlümün özlemi, sevgidir, şefkattir, esnekliktir, neşedir, canlılıktır...

Bu yazımın niyeti, farkındalığınıza katkı, yaşamı yeniden yaratmaya davettir.

Nasıl derseniz; kendinizi tanıma yolunda adım atmakla, kendinizle yüzleşmekle, acılarınızı ağırlamak ve kendinizi kendinizden yeniden doğurmakla başlayabilir, seçimlerinizi gözden geçirebilir, gönlünüzün özlemleriyle buluşmak için farkındalık programlarına, Şiddetsiz İletişim eğitimlerine katılabilirsiniz.

Kendinizi tanıyınca, kendi insanlığınızı gördükçe, hayatı paylaştığınız insanların insanlığına gönlünüz esneyebilir, toplumsal dönüşüme katkı sunabilirsiniz.

Boyun eğerek değil, isyan ederek değil, bilinçli seçimler yaparak kendi yaşamınızı kendiniz inşa edebilirsiniz.

Lütfen şu sorular üzerine demlenin;

  • Birbirimizi "ötekileştirmeden" nasıl ait olabiliriz?

  • Birbirimizin haklarına, güvenliklerine ve özgürlüklerine nasıl saygı gösteririz?

  • İnsanlar olarak birbirimize nasıl değer veriyoruz?

  • Anlaşmazlığa düştüğümüzde birbirimize nasıl davranıyoruz?

  • Başkalarının zararına olmadan ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayabiliriz?

  • Uyum içinde yaşama özleminize ve farkındalığınıza katkı olması niyetiyle.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.