Betül Arım ve Dünyanın Tüm Anneleri
Uzay doğduğunda kalbim büyümüştü benim. Endişelerim, umutlarım, sevme kapasitem artmış, karşılaştığım her insanın birinin çocuğu olduğuna dair bir algı oluşmuştu... Anne olmak dünyanın bütün annelerini ve onların çocuklarını anlamama sebep olmuştu bundan 2.5 sene önce.
Şimdilerde bir anne var ki aklımda hep onu düşünüyorum. Betül Arım. Memet Ali Alabora'nın annesi. Haziran ortasında Yeni Şafak'ta çıkan oğlunu karalayıcı yazılara içten bir cevap mektubu yazmıştı. Oğlunun hayatından, güvenliğinden endişe duyduğunu belirtmişti. Korkarım ki endişeleri artarak devam ediyor.
Hafta sonu çıkan söylentiler Alabora'nın 20 yıl ile yargılanabileceğini fısıldıyordu. Bu nasıl bir vicdansızlık diye düşünüyorum günlerdir. Annesini düşünüyorum... Uzay doğduğunda yüreğime "Ben bu insana layık olmayı nasıl başaracağım, onu dünyanın kötülüklerinden nasıl koruyacağım?" sorusu düşmüştü. Şimdi, 35 yaşındaki oğlu için böylesi çapsız bir suçlama kampanyası yürütülen anneyi düşündükçe bu hissimin Uzay ne kadar büyüse de geçmeyeceğinden eminim. Betül Arım mektubunda "Onu ben doğurdum ama Halil Cibran'ın 'Çocuklar' şiirinde olduğu gibi, onu evrenin çocuğu olarak büyütmeye çalıştım. O benim sadece oğlum değil, aynı zamanda çok saygı duyduğum, çok değer verdiğim, öğrettiklerimin belki 50 katını ondan öğrendiğim bir birey" demişti. Haklı değil mi; aslında çocuklar büyütmüyorlar mı bizi, biz onları büyüttüğümüzü zannederken.
Memet Ali Alabora silahla mı çıktı sokaklara? Dağa çıkalım mı, dedi kendisini duyanlara, yakıp yıktı mı, yağmaladı mı? Hayır. Sadece tavrını koydu. Mesele sadece ağaçlar değil dedi evet; çünkü mesele gece baskınlarıyla yakılan çadırlardı; silahsız, şiddetsiz bir topluluğa reva görülen gazdı, TOMA'dan sıkılan kimyasallı sulardı. Değil miydi?
Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmazı öldürenlerin suçlu sayılmadığı bir zaman ve mekânda Alabora'ya bir suç yapıştırmaya kalkışmak saçma değil mi? Bu ülkede adalet denen şey sadece bina büyüklüğünden ibaret değilse, bu binaların içinde onurlu hâkimler, savcılar varsa Alabora'ya yapılan bu çirkin ithamlar bir an önce son bulmalı.
Aksi halde kendimiz ve çocuklarımız için bu ülkede adalete dair bir parça bile umut yok demektir. O zaman ne yaparız?
YORUMLAR