Kaş yapalım derken göz çıkarmak
KAMUOYUNA “tecavüzcüleri aklama” olarak yansıyan yasa önergesi, çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarında failin mağdurla evlenmesi durumunda cezanın önce askıya alınması, zamanaşımından sonra da affedilmesini içeriyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Düzenleme sadece evlenmiş, ama yaş şartı nedeniyle nikâh yapamamış olanların, resmi nikâhla evlenmeleri halinde uygulanacaktır” diyor.
Konu hakkında günlerdir yazılıp çiziliyor, farklı sosyal ve siyasi görüşlerden itirazlar yükseliyor. Kadın ve çocuk hakları açılarından bir türlü gelişme kaydedilemezken böyle bir önergenin ortaya çıkması tahammül sınırlarını aştı diyebiliriz. “Yine de bir bilene soralım, belki atladığımız bir şeyler vardır” diye düşünerek Avukat Sedef Erken’den görüş aldım...
Erken, önergenin amacının tecavüzcüyü aklamak olduğunu düşünmediğini, fakat önerge metninin şu anki haliyle baştan savma ve hukuk tekniği bakımından iyi düşünülmemiş olduğunu, dolayısıyla bu metinden tecavüzcülere af sonucunun çıkarılmasının mümkün olduğunu belirtiyor.
- Çocuk istismarında 15 yaşın altında da rıza olabileceğini söyleyen AYM kararı tam olarak neden bahsediyor? 13 yaşında 26 kişi tarafından istismar edilen bir çocuğun rızası nasıl kabul edilebilir?
Hukuk, adalet terazisinin kefelerine yerleştirdiğimiz olguların dengesini bulmaya çalışır. AYM kararı mevcut maddenin bu anlamda farklı meselelerde doğru dengeyi kurmadığını tespit edip iptal etmişti. Yani amaç tecavüz mağduru kadar suçlananın hukuki pozisyonunu da mümkün olan en doğru biçimde tespit edip cezayı doğru belirlemek. Hukuk sistemi, ideal sonuca yaklaşmak için her iki yönden de bakmak zorunda. Örneğin, tecavüzle suçlanan 26 kişiden birinin masum olma ihtimali de mevcuttur. Ancak 26 kişinin istismarına uğramış bir çocuğun iradesini kabul etmek tabii ki mümkün değil, bu nokta mahkemelerimizdeki yargılama süreçlerinin ne kadar büyük sorunları olduğunu açıkça gösteriyor.
- Bu önerge, kamuoyu gözünde tecavüzcülere af olarak algılandı. Sence de öyle mi?
Ben amacın bu olduğunu düşünmüyorum, ama önerge metni de gerekçe kısmı da o kadar baştan savma yazılmış ki metinden bu sonucun çıkarılması mümkün. Bu haliyle bazı vakalarda buna dönüşme ihtimali olabilir, zaten kamuoyunun itirazı da bu. Yani ifade edilen amaç ile önerge metninin arasındaki tutarsızlık. Sayın Bozdağ’ın dediği gibi mevcut bazı vakaları çözmeye yönelik olduğunu, ama hukuk tekniği bakımından iyi düşünülmemiş, daha kötü ihtimalleri göz önünde bulundurmamış bir metin olduğunu gösteriyor.
- 3 bin kişinin bu durumdan mağdur olduğu söylendi. Böyle bir yasa çıkarılsa ailelere ne gibi bir faydası dokunabilir?
Bazı yörelerde “kaçarak evlenme” denen ve ailenin geleneksel ve dini sebeplerle küçük yaşta bile olsa artık başkasıyla evlenemez diye düşünerek izin vermek durumunda kaldığı vakalar var. Bu durumda yasadaki yaş sınırı sebebiyle cezai kovuşturma söz konusu oluyor. Davanın sonuç- lanması o kadar uzun sürüyor ki o arada söz konusu çift çocuk sahibi dahi oluyor. Bir gün kapıya jandarma ya da polis gelip babayı alıp kesinleşmiş cezası sebebiyle cezaevine koyuyor.
Adalet Bakanı’nın ifadelerinden benzeri vakaları çözme amacı taşıdıklarını çıkarıyorum. Ancak yasanın bu şekilde çıkması halinde gerçekten istismara uğramış ve baskıyla evlenmeyi kabul etmiş mağdurları kapsamayacağını kimse garanti edemiyor. Üstelik örnek vaka diye basında röportajı yer alan mağdur ailenin davası 10 yıl sürmüş mesela. Düşünün ki o vaka gerçek bir istismar olsaydı mağdur 10 yıl boyunca bir sonuç alamamış olacaktı. Dolayısıyla böyle 3 bin aile var ise uzun süren davalardan mağdur olanların sayısı belki 70 milyon, yani hepimiziz. Bence öncelikle sistemdeki bu temel sorunu çözmek gerekiyor.
YORUMLAR