BBC – Sen ne tatlı şeysin öyle!

Onu bunu bilemem de Sherlock diye bir gerçek var okuyucum! Hemi de BBC yapımı! Var aksanı sen düşün!


Bu haftaki ben sevdim eller alsın dizim Sherlock. Gücü bilemem ama Sherlock var diyerek çok da bölüm sonu olmadan az biraz tanıtayım istiyorum size.


Günümüz Londra’sı, Sherlock kendim buldum dediği danışman dedektif, akıllı telefonu, harika zekası ile çok pis alt eden zat-ı muhteşem, bir de uzun paltosu ve şahane aksanı ekle, akıllara zarar. Neyse konumuz o değil, hayır o olsa ben size anlatır dururum ama olmaz şimdi.


Ne diyordum, Steven Moffat’ın yapımcılığını üstlendiği dizi, bilindik Sherlock hikayelerinden oldukça farklı öncelikle onu diyeyim, yoksa at arabalı Arnavut kaldırımlı, şık beyefendilerin Londra’sı düşünüyorsanız ve asıl olay odur canım diyorsanız, Sherlock sizi oldukça şaşırtacak. Zira karşınızda kendi icat ettiği danışman dedektif olarak çalışan – pardon canı istedikçe çalışan- akıllı telefonu olan, metro kullanan bir Sherlock var, ayrıca tütün kullanmıyor ve de klasik kareli şapkası yok.


Dr. Watson ise savaş gazisi bir doktor, Afganistan’da savaştıktan sonra travmalardan travma beğenerek ülkesine tek bacağı topallayarak geri dönen, terapistinin yaz bak sana iyi gelecek dedikten sonra kendine bir blog açan, evet yanlış okumadınız gayet blog açan biri. Sherlock ve Watson’ın yolları Watson’ın kalacak yer araması ile başlıyor – bu kadar da bölüm sonu olayım yani lütfen.


Çözdükleri davaları bloğunda yayınlayıp, arada sırada blog vasıtası ile davalar almaya başlayan ikili sürekli tartışsa da birbirlerinden kopamıyor. 90 dakikalık mini dizi olarak yayınlanan Sherlock iki senede bir yayınlanan yeni sezonu ile gerçek anlamda gün saydırıyor – zira bana saydırıyor.


Anlatıcımız Dr. Watson’ın Sherlock ile beraber çözdüğü davaları anlattığı blogdan, Sherlock’un kullandığı laptop, akıllı telefon, kredi kartları, metroya kadar dizi ilk izlendiği andan itibaren yok artık adamlar yapmış dedirtiyor. Hele bir de arada Sherlock’un kafasından hesap yaptığı sahneler var ki, ben sizin alnınızdan öperim arkadaş diyor insan.


2010 yılında 90 dakikalık mini dizi olarak yayınlanmaya başlayan dizi, daha öncede dediğim gibi senede bir gün tadında, iki senede bir yeni sezon yayınlıyor, hal böyle olunca da bünye Sherlock’u özlüyor, arada saçmalıyor, kendine gelmek için de arada bir youtube’dan videolar ya da bölümler izlettiriyor.


3.sezonu geçtiğimiz sene yayınlanan Sherlock’un 4 ve 5. sezon onayı almış – tabii ki ben haber sitelerinin yalancısıyım, nereden bileyim ayol ne zaman yayınlanacak, ama artık yayınlansa ya da birkaç görüntü yayınlansa çok şahane olur, hayranları adına konuşuyorum.


Bir Sherlock Holmes hayranı olarak – çoğu öyküyü bilip, çoğu filmi izlemiş biri olarak – dizi ayrıca en şahane Moriarty karakterine sahip. Kendine danışman suçlu diyen ve dolap çevirmede üstüne adam tanınmayan Moriarty’nin ne kadar şahane olduğunu anlatmak için telefon melodisinden bahsedeceği, Beeges. Gerisi size kalmış. Konuşması, giyimi, oyunculuğu ile kanımca tv dizilerinin en şahane kötü adamı, yayınlanmış Sherlock filmlerinin görüp görebileceği en şahane Moriarty bu dizide hanım, koş koş!


Özet geçecek olursam, ben sevdim eller alsın diyerek sizlere seyredin, cidden çok iyi dizi arkadaşım samimiyeti gösteriyor ve şimdiden iyi seyirler diliyorum!


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.