Tuba Ünsal’la konuştum!

Dünyanın dörtbir yanında birçok gazetenin magazin sayfalarında herkesin konuştuğu dedikodular sütunlarda yer alır. New York Post’un kentteki ‘fısıltıları’ haber yaptığı ‘Page Six’ bu yüzden ülkenin en çok okunan sayfalarından biridir.


Bir magazin eki olarak biz de geçen hafta Tuba Ünsal’ın, Emirgan Pizza’da oyuncu Aras Bulut İynemli’yle öpüştüğü ‘dedikodu’larını, “Günün Dedikodusu” logosuyla haber yaptık... İstanbul’da sanat camiasından insanların uğrak mekânlarında bir süredir konuşulan bu ‘dedikodu’yu biz yüksek sesle söyleyince olay oldu!


Antik Roma’da bir âdet varmış; bir tanığın gözleriyle gördüğü, bir yargıcın en kesin bilgiyle ortaya koyduğu şey bile, “Bana öyle geliyor ki” diye anlatılırmış. Konuyla ilgili gelen, “Kesinlikle doğru” ve “Kesinlikle yalan”telefonlarında karşı taraftaki kişiler birer Antik Roma vatandaşı gibi istisnasız, “Bana öyle geliyor ki...” diye kuruyorlardı cümlelerini...



‘Aras Bulut İynemli benim kardeşim’



Hafta sonu konuyla ilgili önce Tuba Ünsal’ın eşi Mirgün Cabas’la konuştum. Mirgün Bey, o gece pizzacıda, ortalıkta dolaşan ‘dedikodu’da iddia edildiği gibi bir olayın kesinlikle yaşanmadığını eşiyle birlikte ortak arkadaşlarının da mekânda olduğunu söyledi.


Ben de kendisine bu ‘dedikoduyu’ o gece mekânda bulunan birden fazla kişiyle konuşarak ‘check’ ettiğimizi ve ondan sonra haber yaptığımızı belirttim.


Mirgün Bey’in ardından Tuba Ünsal’la da bir telefon görüşmesi yaptık. Tuba Hanım, ‘öpüşme olayı’nın asla yaşanmadığını belirtip Aras Bulut İynemli ile MuhteşemYüzyıl’ın bir diğer şehzadesi Engin Öztürk’ün kendisinin kardeşleri olduğunu söyledi. Kendisine kızgın birilerinin böyle bir dedikoduyu kötülük olsun diye ortaya attığını anlattı.


Kendisine kötülük yapmak isteyenlerin çok da uzağında olmadığını söyledim. O gece mekânda olan en az 3 kişiye bu ‘dedikodu’yu sorduktan sonra haberi yazdığımızı bir kez de ona anlattım.



“Eşim bana inanıyor en önemlisi bu”



Tuba Hanım; küçük bir kasabada küçük bir kız tarafından haksız yere cinsel istismarla suçlanan bir adamın öyküsünü anlatan 2012’de Cannes Film Festivali’nde Mads Mikkelsen’e ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü getiren ve 6 ay önce Danimarka adına Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı için yarışan The Hunt filmini hatırlatıp biri ftirayla karşı karşıya olduğunu söyledi. O gece pizzacıda Aras Bulut İynemli’yle aralarında hiçbir şey olmadığını tekrar etti. Eşinin kendisine inandığını en önemlisinin de bu olduğunu belirtti...


Filmi mutlaka izleyeceğimi söyledim ve telefonu kapattık! Konuyla ilgili düşünürken, kimsenin yalan söylemediği, yalanın ne olduğunu bile bilmediği bir dünyada ‘yalanı icat edince’ insanların gözünde ilahlaşan Mark’ın öyküsünü anlatan Yalanın İcadı (The Invention of Lying) filmi geldi aklıma. Pis bir yalancı gibi “Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar” demeyeceğim ama önüm arkam sağım solum ‘yalan’ gibi hissediyorum ve korkuyorum...


Montaigne, “İnsan bir şeye inandı mı ona başkasını da inandırmayı bir borç sayar” diyor.


İnsan bazen öyle bir noktaya geliyor ki ne zaman yalan ne zaman doğru söylediğinin farkında bile olmuyor. Çünkü kendi kendimize hep doğru ve dürüst bir insan olduğumuzu söylüyoruz...


Ben Tuba Ünsal ve Mirgün Cabas’ın samimiyetine inanıyorum. Onlar “Bu olay yaşanmadı” diyorsa yaşanmamıştır...Onların da bizim herhangi bir önyargımız ve art niyetimiz olmadan bu ‘dedikodu’yu yazdığımıza inandığını düşünüyorum...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.