Olağanüstü masallar!

Ben bu satırları yazarken az ilerideki televizyondan anlı şanlı bir yorumcunun sesi geliyor... “Halk değişim istiyor...” tespitinin reytingi daha kurumamış olan bu yorumcu arkadaş, “Milletin mesajı...” diyor, “MHP’nin yanlışı...” diye ne başı ne sonu belli, noktasız virgülsüz uzun bir cümleyle vatandaşın istikrara oy verdiğini anlatıyor tatlı tatlı... Çok değil geçen hafta Suriye’den Endonezya’ya, Mısır’dan ABD’ye uzanan geniş bir yelpazede iktidarın politikalarının röntgenini çeken, araya girip sözünü kesenlere “İnsicamımı bozmayın!” diye itiraz ederek kendi çalıp kendi söyleyen bir akademisyen, dün akşam “Muhalefet bu sonuçlardan ders çıkarmalı” diye ‘Nobel’lik tespitler yapıyordu.


Hadi AKP’yi, MHP’yi, HDP’yi geçtim, ben kendimi bildim bileli hep aynı oyu alan CHP’nin oy oranını bile doğru tahmin edemeyen araştırma şirketi sahipleri renkli pasta dilimleri arasında seçim sonuçlarıyla ilgili analiz üstüne analiz kasıyordu...


Ve bu üç grubun da birleştiği tek nokta, seçimin kaybedeni olan muhalefet liderlerinin istifa edip bir kenar çekilmeleri gerektiğiydi.


Bence de bu konuda haklılar... Ancak kendileri n’olacak acaba?

İçinde yaşadıkları ülkenin insanını bu kadar yanlış anlayan akademisyenler, araştırmacılar n’apacak?!


Gündelik hayat bilgesi

İsimlerinin önündeki uçsuz bucaksız titrleriyle her gece kanal kanal gezip kimselerin anlamadığı yarı İngilizce, yarı Fransızca az biraz da Latince kelimelerle süslü, afilli cümleler kuran ‘bilim insanlarımızın’ dün sabahki hallerini düşününce aklıma Arjantinli ‘düş ustası’ Jorge Luis Borges’in ‘Olağanüstü Masallar’ kitabındaki kısa öykü geldi:


“Hayatın sırrını çözdüklerini düşünen üç bilge adam, bu bilgilerini insanlarla paylaşmak için ülkeyi dolaşmaya karar verir. Tam yola çıkmak üzerelerken yanlarına bir adam yanaşır. Kendisinin de bir bilge olduğunu onlarla birlikte yolculuğa çıkmak istediğini söyler. Üç bilge, yeni gelene ‘Biz fizik, kimya, biyoloji, tıp ve daha bir dolu bilimde uzmanız. Sen ne biliyorsun?’ diye sorarlar.

Yeni gelen adam ‘Ben de gündelik hayatla ilgili her şeyi bilirim’ der.

Üç bilge ‘Ne var bunda? Gündelik hayatı herkes bilir’ diye düşünseler de yeni gelen adımı da yanlarına almayı kabul ederler...”


Kaplan insanı yer!

“Dört bilge bir gün ormandan geçerken yerde bir kaplan iskeleti görürler. Üç bilgeden biri, ‘Ben bu iskeleti yeniden bir araya getirebilirim’ diye atılır. İkinci bilge, ‘Ben üzerine derisini geçirebilirim’ diye bir adım ileri gider. Üçüncü bilge onlardan aşağı kalmaz, ‘Ben de ona kan, can ve ruh verebilirim’ diye atılır.

Üç bilge söylediklerini yapmak için kolları sıvamaya başlarken gündelik hayat bilgesi ‘Arkadaşlar n’apıyorsunuz? Eğer bu kaplanı yeniden canlandırırsanız ilk iş bizi yer’ diye itiraz edince diğer üçü onunla alay ederler. Bunun üzerine gündelik hayat bilgesi, ‘O zaman ben ağaca çıkana kadar bekleyin’ deyip bir ağaca çıkar. Üç bilge dediklerin yapar, iskelet halindeki kaplanı canlandırır! Hayata dönen kaplan ilk işi üç bilgeyi yer. Ağacın tepesinden olanı biteni izleyen gündelik hayat bilgesi kaplan gidene kadar bekleyip sonra da yoluna devam eder...”


Hayata karışsınlar

Seçim sonuçlarından benim anladığım ülkedeki birçok akademisyenin ‘gündelik hayattan’, ‘halktan’ haberi yok... Bir sonraki seçimler için muhalefet liderleri şapkalarını önlerine koyup düşünürken, her gece ekrana gelmekten haber kanallarının Kıvanç Tatlıtuğ’una, Çağatay Ulusoy’una, Nurgül Yeşilçay’ına dönüşen bazı akademisyenlerin de laboratuvar ortamından çıkıp ‘gündelik hayata’ karışmalarında büyük fayda olacak gibi...

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.