Ben gidiyorum...
Alt tarafı iki kelime, söylemesi ne kadar zor olabilir ki?! Ama bazen hiç kolay olmaz ve bir türlü yan yana koyup, yüksek sesle söyleyemezsiniz bu iki kelimeyi.. Bir sabah uyanırsınız, "evet evet kesin gitmem lazım!" dersiniz, ertesi sabah ise gitmemek daha ağır basar. Kimisi için zordur bırakıp gitmek, kimisi için ise daha az zor.. Ama şu bir gerçektir ki, ayrılıklar kimse için kolay değildir. Peki ne zaman gitmeli yada ne zaman kalmalı?
İnsan ne kadar özgür ruhlu olursa olsun, konfor alanını sever ve çevresindekilere bağlanır. Ayrılıklar, işte tam da bu sebepten kolay değildir, hem de kimse için. Bazen çok güçlü bir duygu hissedersiniz gitmeniz gerektiğine dair. Genelde kalmanızın bir şeyleri değiştirmeyeceği veya düzeltemeyeceği zamanlarda olur bu his. Bazen ise, kafanız öyle karışıktır ki, gitmek ve kalmak arasında sürekli gidip gelirsiniz.
Gitmek veya kalmak, kalmak veya gitmek... Sadece duygular ile ya da sadece mantık ile verilecek bir karar asla değildir. "Mantıklı olan gitmem" derseniz ve sadece mantığınızla bu kararı verirseniz muhtemelen sonrasında epey üzülürsünüz. "Gitmem gerektiğini hissediyorum" deyip de sadece duygularınız öyle söylüyor diye bu kararı alırsanız da sonradan pişman olma ihtimaliniz yüksektir. Önemli olan, hem mantığınızın hem de duygularınızın antat kaldığı bir durumda bu kararı vermektir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli şey, duygularınızın ya da mantığınızın sizi yanıltmamasıdır. Dedim ya, insan konfor alanını terk etmek istemez. Terk ettiği zaman gideceği yerde ne bulacağından ya da bulamayacağından endişe eder. Belirsizlik insanoğlunun en sevmediği şeylerden biridir. Cesaret de işte tam burada devreye girer ve siz gidersiniz. Ya da devreye girmez ve gidemezsiniz. Varolduğunuz duruma veya çevreye öylesine bağlısınızdır ki, hatta belki de bağımlı, mantığınız ve duygularınız sizi yanıltabilir. Kalmanız gerektiğine ikna etmek için türlü türlü numaralar dener. Cesaret de burada pek barınamaz ve daha varolmadan çeker gider.
Ne olursa olsun, insanın özünde yani doğasında işe yaramak yani iz bırakmak yatar. Farkındalığı yüksek olan bireyler bunu kendisi anlar ve gitme zamanı geldi mi, hiç tereddüt etmeden çeker ve gider. Ya da farkındalık düzeyi az ise, o zaman da gitmek zorunda bırakılır.
Gitmek için en doğru zaman yapabileceğin, değiştirebileceğin ve/veya iz bırakabileceğin şeylerin artık mümkün olmadığı zamandır... Bu zaman da, sen ne kadar cesaretini kaçırıp kovalasan da bir gün kapıyı çalar ve gelir... Hem de sen, ne kadar doğru zaman şu an mı emin olmasan da.. İçinde hem kalmak hem gitmek varken üstelik..
***
İşinizde mutlu değil misiniz? İş hayatı ile ilgili öğrenmek istedikleriniz mi var? Ya da sadece fikirlerinizi paylaşmak mı istiyorsunuz? Öyleyse e-postalarınızı aşağıdaki adreslerden birine mutlaka bekliyorum.
isimlemutluyum@mujdeozenen.com
diyelim@isimlemutluyum.com
YORUMLAR