“Özür dilerim..”
Hayatta yan yana gelince en sevdiğim birlikteliklerden biri.. Bir diğeri ne diye sorarsanız tabi ki ona çok benzeyen “Seni seviyorum”. Şimdi bu ikisi arasında ne gibi bir benzerlik var demeyin sakın.. İkisi de, çoğumuz için söylemesi bir o kadar zor, ama söyleyince de bir o kadar keyifli ve rahatlatıcıdır..
İnsan olarak elbette ki hata yapmayı sevmeyiz. Doğal olarak özür dilemeyi de. Ama kim hata yapmaz ki şu hayatta? Ben hayatımda hiç hata yapmadım diyeniniz var mı? Aslında adına hata diyoruz ama aslında her biri bir öğreti orası ayrı tabii.. Ama en nihayetinde birini bilerek ve ya bilmeyerek üzer veya sinirlendiririz. Hem de tahmin ettiğimizden de çok kere..
Bana sorarsanız hata yapmanın en güzel yani bunu fark etmek ve özür dileyebilmektir. En kötüsü de hatayı fark etmemek ve bunda ısrarcı olmak. Madem ki hata yapmamak gibi bir şey söz konusu değil, neden özür dilemek bizim için bu kadar zordur ki? Ve neden hata yaptığımızda kendimizi küçük hissederiz?!
“Yaklaşık bir ay önce yeni bir işe başladım. Üst düzey yönetici asistanlığı yapıyorum. Aslında işimi seviyorum ve yeterli tecrübeye sahip olduğumu da söyleyebilirim. Fakat yeni yöneticim bugüne kadar çalıştığım yöneticilerden biraz daha farklı. Ya da ben onu tam olarak tanıyamadığım için şu an bana öyle geliyor. Çok sert bir yapısı var. Ve ben hata yapmaktan çok korkuyorum. Ama sürekli de hata yapıyorum. Ve her hatam sonrası özür dileğimde kendimi daha da küçülmüş hissediyorum..” Rumuz: Asistan
Maalesef, iş hayatında en sık yaşanan sorunlardan bir tanesidir hata yapmak. Yaptığımız işi, çalıştığımız kişileri ve/ve ya şirketimizi, az veya çok, zor durumda bırakacak birçok hata yaparız gün içinde. Bazen bu hataları fark ederiz, bazen ise fark etmeyiz. Şanslıysak ve fark edersek, çoğu zaman ört pas etmeye çalışırız. Neden mi? Biz nasıl hata yaparız ki?! Hatayı kabul etmek, hata yapmaktan bile zordur çoğu zaman. Kendimize yediremeyiz. “Nasıl göremedim?!”, ya da “Nasıl bu kadar aptal oldum?! ” deriz önce. Sonra bir reddediş başlar. Hele de sorumluluğu yükleyebileceğimiz biri varsa o an etrafımızda, bir anda o kişiye yansıyıverir hatamız. En tehlikelisi de budur zaten. Bir anda sütten çıkma ak kaşık olveririz.
Oysa, ne güzeldir, en azından “Haklısınız..” diyebilmek. Hangi güç bu samimi itirafın önünde durabilir ki.. O anda hangi kelime sizi bu kadar rahatlatabilir ki.. İnsan kendinden asla kaçamaz. Her ne kadar beynimiz bize çok güzel oyunlar oynasa da, içten içe hata yaptığımızı gayet iyi biliriz. Ve bu his, öyle kolay kolay da yok olmaz içimizden. Biz ne kadar unutmaya çalışsak da, hatırlatır kendini. Hata yapmak ve bundan kaçmaya çalışmak beraberinde daha da fazla hata getirir çoğu zaman. Hata kesinlikle hatayı çeker.. Biz koşarız, o her zaman yakalar..
Şimdi şöyle bir düşünün.. En son ne zaman kendi haklılığınızı bir kenara bırakıp özür dilediniz? Unutmayın, hatalar biz sadece onları fark edebildiğimizde ve özür dilerim diyebildiğimizde hata olmaktan çıkar. Ve ancak bu şekilde yakamızı bırakır. Çünkü, kabul edilmiştir ve çoğu zaman bir daha tekrarlanmamak üzere hayatımızdan çıkmıştır.. Aslına bakarsanız, şu hayatta hata diye bir şey de yoktur. Nasıl ki; herşeyin bir sebebi varsa ve nasıl ki hiç bir şey tesadüf değilse, yaşanan hiçbir şey de hata değildir..
***
İşinizde mutlu değil misiniz? İş hayatı ile ilgili öğrenmek istedikleriniz mi var? Ya da sadece fikirlerinizi paylaşmak mı istiyorsunuz? Öyleyse e-postalarınızı aşağıdaki adreslerden birine mutlaka bekliyorum.
işimlemutluyum@mujdeozenen.com
diyelim@işimlemutluyum.com
YORUMLAR