Yalnızlık bir lüks mü?

Bir sürü şey peş peşe geldi, her şey allak bullak oldu hayatımda şu son dönem. Adamakıllı çalkalandım, durulmam için de tortumun dibe çökmesi gerekiyor. Bu ise zaman alıyor. Bu durumdan rahatsız değilim, telaşım yok. Güçlü ve sabırlı bir insanım. Ayrıca, enerji çalışmalarının en etkili olanlarını biliyorum ve kendime Reiki yapma lüksüm de var. Yani kendimi eskisinden de iyi duruma getirebilmek için gerekli tüm kaynakları biliyorum çok şükür. Ama bu süreci yalnız yaşama ihtiyacındayım. Daha kendi enerjimi istediğim dengeye oturtamamışken, bu hassas dönemimde farklı farklı bir sürü kişinin hikâyesiyle iç içe olmamayı tercih ediyorum. İnziva halindeyim yani… Bunu da yakın dostlarıma elimden gelen en sevgi dolu ve kibar şekilde bildirdim. Bir süre ilişmeyin bana ve bunu rica ettiğim için lütfen alınmayın da dedim. Endişelenmesinler diye depresyonda olmadığımı, bunun bir “çöküş” değil “diriliş” ve “tazeleniş” dönemi olduğunu, sadece biraz zamana ihtiyacım olduğunu da izah ettim. Gel gör ki…



İnsanın net bir şekilde yalnız olmaya ihtiyacı olduğunu söylemesi pek de anlaşılır bir şey değilmiş toplumumuzda. 20 küsur sene yurtdışında yaşamış olmamın “dezavantajı” birçok şeyi “süslemeden” ya da “kılıfına uydurmadan” söylemeye alışmış olmam, olduğu gibi söylemem. Yıllar içinde birçok şartlanmadan sıyrılmışım farkına bile varmadan. Amerikalılar net insanlar, onların dürüstlük anlayışını çok samimi buluyorum. Daha çok “başkaları için yaşayan” kültürümüzün epey uzağındalar. Oysa bizim kültürümüz hep tedirgin olmayı öğretir bize gerçeğimizi konuşurken. Ya alınırsa? Ya ayıp olursa? Ya farklı anlarsa?... Tedirgin oluruz, ağzımızın tadıyla hayır demeyi bile bazen kendimize çok gördüğümüz için istemeye istemeye bir sürü şeye evet deriz, günlerimizi (ve totale vurunca…hayatlarımızı) istemediğimiz şekilde geçiririz. Çok basit bir talebimizi bile açıklıkla dile getirmek yerine bahaneler üretip kurtuluruz istemediğimiz durumlardan. Gereksiz yere yalan söyleriz.



Bir de gereksiz alınganlıklar olabiliyormuş bu tip durumlarda. “Biraz yalnız kalmak istiyorum” çok değişik şekillerde algılanabiliyormuş: “Beni bile mi görmek istemiyorsun?” “Ama ben bir parti verecektim, ona da mı gelmeyeceksin yani?” “Hani biz dosttuk?”

"Offffff!" Tabii ki dostuz, ben de zaten samimiyetinize sığınarak söylemiştim söylediğimi, son anda “bir yalan kıvırarak” size saygısızlık etmemek için” demek istiyorum ama bakıyorum ki bunu yazarsam bir yazışma trafiği daha başlayacak… ve inziva minziva kalmayacak… o yüzden, susmayı seçiyorum. Ne demişler? Söz gümüşse, sükût altındır.



Bir de kendi doğrusunda diretme durumu ile karşılaştım. Ne yazık ki çoğu kimse kendince doğru olanın en doğru şey olduğuna inandığı için hemen alternatifler sunup doğru yolu göstermeye çabalıyor. “Yalnızlık Allah'a mahsus” “İçine çekilmek olmaz, insan içine karışman lazım.” “Kendini bırakma öyle"



Bırakmadım ki, bilakis sahip çıktım. İyiyim, sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var!



Bu işlerin doğrusu yanlışı yok ki, herkes kendine benzer, hepimizin ihtiyaçları farklı farklı. Senin için doğru olan benim için yanlış olabiliyor. En güzeli, herkesin birbirini olduğu gibi kabul etmesi, sevmesi ve sayması. Sevilmek, sayılmak, aranmak güzel şey ama gerçek dostluklarda bir nefes payı da olmalı.



Bu arada beni çok iyi anlayan ve isteğime sorgulamadan saygı duyan dostlarım da oldu. Kısa bir mesaj atıp, iyilikler dilediler ve her zaman yanımda olduklarını hatırlattılar. Yüreğim sevgiyle doldu. Evet, kendimle kaldım ama azalmadım, çoğaldım bu dönem… Sadece biraz zamana ihtiyacım var. Özdemir Asaf ne demiş:

“Yalnızlık paylaşılmaz

Paylaşılsa yalnızlık olmaz”

Sevgiyle kalın,




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.