Kuruntucuyuz...
En kötüyü bekleyen ve dillendiren bir yapımız var genelde. İyimser ve rahat insanlar değiliz. Diyeceksiniz ki şartlar insanı böyle yapıyor... Yok aslında öyle değil, şartları hiç iç açıcı olmasa da yürekleri ferah olan milletler çok. Hintlilere bakın mesela...
Peki neden biz böyleyiz? Öyle görüyoruz büyüklerimizden çünkü. Akışa bırakmak, geniş yürekli olmak,her şeyin iyi tarafına bakmak pek de öğretilmiyor bize. Etrafımızdakilerin kulak verdiğimiz sohbetleri olası terslikler, ihtimaller üzerine kurulabiliyor. Olmuş gibi inanıyoruz yarattığımız senaryolara ve ona göre hazırlıyoruz kendimizi ve kuruntularla bugünden çalıyoruz. Oysa çok güzel bir sözü var Leo Buscaglia’nın: Kaygı yarının acısını almaz, sadece bugünün neşesini götürür...
Zihni durdurmak lazım olası ihtimallerle fazla boğuştuğu anlarda. Şöyle olursa böyle yaparım, ortada kalırsam şu yola baş vururum, şu ana kadar haber çıkmadığına göre kesin şöyle şöyle olmuştur, bugün böyle yapıyorsa yarın daha neler neler yapar kim bilir... Derken uzar da uzar kuruntu listeleri yoksa. Bulutları dağıtmak için en güzel yol ‘bunun böyle olduğundan emin misin?’diye sormakmış kendi kendinize. Noktayı da orada koymak gerekiyormuş.
Yaşlıca ve çok hoş, bilge bir hanımdan öğrendiğim bir şey vardı; kuruntuya kapılıp kendini helak ettiği zamanlarda başvurduğu bir yöntem varmış. Kafasında yazdığı hikayeyi karatahtada detaylı olarak yazılmış bir şekilde hayal edermiş ve hayalinde eline bir tahta silgisi alıp bir güzel yavaş yavaş temizlermiş tahtayı, silermiş o yazıları. Zihninde de şunu söylermiş: ZATEN HİÇ OLMADI Kİ...
Bunu iyi ayırt etmek gerek işte. Olmadı, belki de hiç olmayacak, belki de hayallerimizdekinden de güzel şekilde gelişecek her şey. Niye içinde bulunduğumuz anı kirletelim ki endişelerle, korkularla, kısıtlayıcı inançlarla ve kuruntularla? Mark Twain, hiç bir zaman gereçekleşmemiş bir çok felaketin ‘başına geldiğini’söyler. Ne acı ve gülünç aslında değil mi? Zihnimizin acımasız senaristi ömrümüzden kaç gün çalıyor kim bilir biz izin verdikçe?
O yüzden bugün bir karar verin. Bir şeyleri ‘yazmaya’ başlayınca bunun sadece bir hayal ürünü olduğunu hatırlatın kendinize ve hatta ‘Amma da coştu yaratıcılığım bugün!’ diye gülün geçin. Kurmayın, yazmayın, endişelerinize meydan vermeyin. Sanki her şey her zaman yolunda gidecek gibi, olmazsa illa ki bir yolunu bulup kolayca halledebicekmişsiniz gibi, olmayan her şeyde kesin bir hayır varmış gibi, sizi melekler her daim koruyormuş gibi, işiniz gücünüz nihayetinde hep doğru gidermiş gibi ve hayat aslında çok kolay ve güzelmiş gibi düşünün. Öyle de olsun.
Bir de böylesini deneyin. Geniş bir yürekle ve ‘neden bu kadar mutlu mutlu gülümsüyor acaba?’ dedirten bir ifadeyle dolaşın ortalıkta.
Sevgiyle kalın…
YORUMLAR