Okuyunca ne değişir?
Okumaya asla vakti olmayanlar, okumaktan sıkılanlar ve okusam ne değişecek ki diyenler, neleri feda ettiğinizin farkında mısınız? Kendinize ait düşünce ve kararlar oluşturmayarak, sunulanı olduğu haliyle kabul edip, adeta kitlesel olarak uyuşturularak...
Ne yapmanız gerektiğini, nereye ait olduğunuzu, nasıl yaşamanız gerektiğini kimler söylüyor? Hayallerinizi, düşüncelerinizi kimler kısıtlıyor?
Okuma hakkını bilerek başkalarına teslim edenler, farklı dünyalara, rüyalara, hayallere beyinlerini açamayanlar... Ne oluyor okumayınca biliyor musunuz? Hep başkasının hayalini yaşıyoruz. Öğretildiği gibi olmalı sanıyoruz. Yeni bir düşünce, buluş, sistem eleştirisi çıkmıyor beyinlerimizden. Hâlbuki beyin en çok yeni bir şey öğrendiğinde mutlu olur.
Peki, okumazsak nasıl öğreneceğiz? Öğrenmezsek ne olacak?
Bilim, öğrenme ve beyin hücreleri arasındaki bağın çok önemli olduğunu söylüyor bizlere. Beyin hücreleri öğrenme gibi faaliyetlerle kullanılmazsa ölmekte; ölen hücrelerin yerine yenisi yaratıl-mamaktadır. Sağ ve sol lob aracılığıyla öğrenilen her bilgi (veri) beynimizdeki o gri hücrecikler sayesinde yeni sinir ağlarına dönüşmekte adeta yerel bir ağ gibi işlem yapmaktadır.
Evrende (makro evren) ne varsa insanın (mikro evren) içinde de aynısı vardır. Beyin de bütünsel, kendi sistemindeki parçalarla düzenli ilişkidedir. Gökyüzündeki, yıldızlar ve gezegenler gibi... Hiçbir şey bu muazzam sistem içinde boşu boşuna, tesadüfi değildir! İnsan denilen varlık da potansiyelinin en üstüne çıkmak için beynini (zihin), bedenini ve ruhunu geliştirmek, iyileştirmek durumundadır. Böyle olduğunda doyumda bir hayat başlar ve insana huzur ve neşe gelir. Bunların frekans düzeyleri de 500 – 600 Hz. civarındadır ki aydınlanma seviyesine çok yakın duraklardır. Düşük frekanslarda yaşam, bir nevi dünyada cehennemi yaşamak gibidir. Hakikati görememek, sadece var olduğu için neşe duyamamaktır. Oysa yaşamın kutsallığını idrak etmiş her canlı neşeyle doludur.
Tüm bunları kim söylüyor?
Sayısız kadim kaynak, sayısız bilimsel araştırma ve deneyimleyen binlerce insan.
Peki, öğrenmek için ne yapmak lazım?
Okumak, bilgilenmek, bilgiyi paylaşmak, gelişmek ve birlikte büyümek...
BİZ ne durumdayız?
Okumuyoruz, Türkiye vatandaşları olarak hiç okumuyoruz.
Sevgili Okur, sen de burada üstüne alınacak bir şeyler varsa ne olur alın! Alın ki değiştirilmesi gereken bir şey olduğunu fark edelim birlikte! İnan ben de alınıyorum. Hem de gençlerin kitap yerine Youtube videosu seyretmeyi tercih ettikleri bir çağda! Neler yapmalı ki hem çağa uymalı hem de kitap okumanın güzelliğini yeni nesiller asla unutmamalı diyerek kafa patlatıyorum.
“Türkiye’de 1 kitap başına 12 bin 89 kişi düşerken, Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı 25, Fransa‘da ise 7’dir. Türkiye’de basılan kitap sayısı artmış olsa da okuyan kişi bulamadığı aşikâr. Amerika’da ders kitapları haricinde basılan kitap sayısı 72.000, Almanya 65.000, İngiltere 48.000, Fransa 39.000, Brezilya 13.000 ve Türkiye’de ise 6.031.”[1]
Ben okuyorum demekle de olmuyor sevgili okur! Okuyup, okutabilmek meziyet. Öğrendiğini paylaşabilmek, bir başkasının gözünde aynı ışığı yakabilmek... Okula gidemeyen, maddi kısıtı olan kardeşlerini fark edebilmek, onlar için yolu aydınlatabilmek... Niteliksiz içerikleri, nispeten nitelikli olanlarla değiştirip, bir şeyler öğrenebilmek okumak... Edebiyatın güzelliklerine varıp, kurgu içinde kaybolabilmek okumak... Yazarın dünyasına, rüyasına ortak olabilmek okumak. Sözün büyüsünü anlayabilmek, kavrayabilmek okumak...
SÖZ MUCİZEDİR, söylemiş miydim?
Toltek[2] Bilgeliği’nin dört anlaşmasının[3] ilk maddesidir bu. Söz’le antlaşmalar yaparız, hayatımızı şekillendirir, onu yaşarız. Ağzımızdan çıkan sözlerimiz, kaderimiz olur. Neden olduğunu artık biliyoruz. Her şey enerjidir ve sözlerimiz, inançlarımız, düşüncelerimizle yaşam şekillendiririz. Atalarımız da uyarmıştır: “Bir şeyi 40 defa söylersen gerçek olur!” O zaman sözlerimize dikkat ederek, konuştuğumuz, okuduğumuzu seçerek belki de kendi gerçekliğimizi daha güzel bir yöne çekebiliriz. Ben buna inanıyorum ve hatta böyle bir dünya hayal edip, rüyasını görüyorum. Çünkü beyin, hayalle, gerçeği ayırt edemiyor. Çünkü ikisi de bir tür gerçeklik!
Sevgili okur,
Beş altı haftadır benimle rüyam içinde koşanlar, beni biraz tanıyanlar, yeni yeni tanımaya başlayıp, kafamın içini keşfedenler ve yıllardır tanıyıp, böyle de bir şeyleri varmış diyenler... Gelin birlikte okuyalım, düşünüp gelişelim, paylaşıp, büyüyelim! Bir mucizeyi birlikte yaşayalım... Etkili alışkanlıklarımız olsun bizim; her gün birkaç sayfa (sen ne kadar yapabiliyorsan o kadar) okuyalım.
Her yazının dipnotunda muhakkak en az bir kitap adı var senin için.
Bunlara bakabilirsin örneğin ya da merak ettiğin bir konudan başlayabilirsin. Belki de romandır senin tarzın. Okuyup, karakterlerinin hikâyelerinde kaybolarak kendi yolunu bulacağın... Yeter ki başla sevgili okur!
Oku ve çevrene okut! Ne yediğimizi, nereye gittiğimizi, ne yaptığımızı o kadar da merak etmeyenler var. Bildiklerimizi nereden öğrendiğimizi paylaşırsak eğer belki de o çok özendiğimiz yüksek medeniyetler seviyesine erişme konusunda üstümüze düşen görevi yapmış olmanın gönül rahatlığıyla yaşayabiliriz. Öbür türlüsü boşa geçen, can sıkıntılarıyla dolu bir ömür.
İrade konusunda zorlanan biriysen şayet, teknolojiden faydalan, nasıl olsa o cep telefonu hep yanında. Ya bir alarm kur, okuma zamanı belirle (mümkünse günlük rutininde seni kimsenin rahatsız etmeyeceği bir zaman dilimi olsun, on dakika bile olsa yeter. Türkiye okuma ortalaması günde bir dakika) Ya da zinciri kırmamak[4] adına bir takvim uygulaması kur, o uyarsın seni, okumaya davet etsin. Her görmezden geldiğinde bu çağrıyı vicdanın sızlasın, için pişmanlıkla dolsun yapmayı seçmediklerin için...
Acımasız sanma beni! Çırpınışım, gelecek nesiller için. Bizden öğrenip, yarattığımız her etkili alışkanlığı[5] sürdürecek olanlar için. Ne kadar çok insan, etkili alışkanlıklar yaratır, kendinden sonra gelecek olanlara aktarırsa o kadar bilinçlenecek toplumumuz. Ben demiyorum, toplum bilimciler, demografik incelemelerle bilinç sıçramasını engellemeye çalışanlar ve okuyup, yazan düşünen bir toplum istemeyenler söylüyor...
Ama başaramayacaklar, ayıramayacaklar BİZ’i ve engelleyemeyecekler BİLİNÇ’le buluşmamızı!
Zinciri kırma sevgili okur!
Sen kimsenin yazdıklarına gebe değilsin, sana dayatılan hayatı yaşamak zorunda da değilsin. Benim yazdıklarımın doğruluğunu da her daim araştır lütfen! Sen zihninin sınırlarını kendine sınır edinmiş, her an ve yeniden kendini tekrar ve tekrar yaratabilecek bir varlıksın. Bu bilgi birçok kaynaktan seslendi sana bugüne kadar. Kutsal deyip kafanın üzerinde taşıdığın kitaplardan “Oku!” dendi ilk önce. İlkokul öğretmenin zorla kitap okuturken anlattı, okuyup büyük adam olmanın ilmini. “Oku ki adam olasın” diyen ataların kuşaktan kuşağa aktardı bu gizli duayı... Duyuyor musun?
Atatürk ölene kadar kaç kitap okumuş biliyor muyuz? Hem de ömrünün çoğu savaşta cephelerde geçen bir lider... Ya Elon Musk? Bugün Mars’a koloni kurmayı düşünüyor. Bill Gates, Steve Jobs? Bilişim tarihine adlarını altın harflerle yazdırdılar bile... Stephen Hawking? Her şey’in Teorisi adlı teorinin sahibi; evreni tek bir denklemle çözmeye çalıştı. Muhtemelen yakın bir gelecekte büyük aşamalar kat edilecek. Benazir Butto? Pakistan’ın efsanevi kadın başbakanı; esarete, sürgüne aldırmadan kaderin üzerine yürüyen bir dirençli kadın... Angela Merkel? Almanya’nın ilk kadın başbakanı, aynı zamanda Fizikçi... Sanna Marin? Finlandiya’nın en genç kadın başbakanı; eşitlikçi bir kabine kurmak için uğraşan kadın siyasetçi... Çok okudular, hala okuyorlar bazıları ve muhtemelen ölene kadar da okuyacaklar. Çünkü biliyorlar ki: “Bilgi dünyadaki en büyük hazinedir”. DNA’nda saklı olanı hatırlamak için ona ihtiyacın var, hatırla lütfen!
Bu kişiler insanlık tarihine göklerden inen peygamberler değil belki ama etrafına ışık yayan liderler! Sen de bir lider olabilirsin. Çok geç deme! Edindiğin her etkili alışkanlık ki bunun ilki “okumak” olsun, sana ve çevrene hizmet ediyor.
Okumanın, yazmanın gönül hizmetinde BİZİM’leyim. BİZ’i çok seviyor, BİZ’e çok inanıyorum. Sen de BİZ’e inan!
Okuyunca SEN değişirsin ve SEN değişirsen DÜNYA değişir.
Tüm kalbimle,
[1] https://urgan.org/dunyada-kitap-okuma-oranlari/ (TUİK verilerine de bakınca benzer tablolar mevcut. İlgili linkte 2018 verileri bulunmaktaydı. Çarpıcılık açısından ve tabloyu net olarak ortaya koymak adına 2018 tarihli bu veriyi paylaşmayı seçtim.
[2] Toltekler; Toltekler, Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarından birini oluşturan halk olup, Meksika'daki Aztek-öncesi üç kültürden (Mayalar, Toltekler, Olmekler) biri olarak kabul edilirler.. (Wikipedia)
[3] Dört Anlaşma: Toltek Bilgelik Kitabı, Don Miguel Ruiz
[4] Zinciri Kırma ya da Alışkanlık Yaratma vs. gibi mobil uygulamalar kullanabilirsin.
[5] Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, Stephen Covey
YORUMLAR