Kaktüsü büyütmek ve umut
5Selam canım kardeşim,
Sana sözüm var geçen yazıdan, kaktüse ne oldu anlatacağım ama önce bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Buna takılanlar olabilir, öyle hissettim. Ben hep “kardeşim” diye sesleniyorum, bazen emir kipinde yazıyorum çünkü içimden öyle akıyor, hiç değiştirmiyorum. Yakından tanıyanlar, beni bilenler “kardeşim” derken neden öyle seslendiğimi biliyor. Aramızda beni yeni tanıyanlar ve bu seslenişi değişik bulanlar varsa diye açmak istedim bu konuyu.
Ben eşitlikçi bir dünyanın hayalini kuruyorum, var olan her şeyi, canlı cansız diye ayırt etmeden bir büyük BÜTÜN’ün parçaları olarak görüyorum. Ve bütün bu parçalar benim kardeşim, böyle hissediyorum. Okuyucuya yani sana, seslenirken de seni seven biri, iyiliğini, hayrını nasıl isterse o şekilde, seninle konuşur gibi yazıyorum. O yüzden ne olur sen de okurken öyle bir yerden dinle senin ve benim ortak olan iç sesimizi...
Umarım farklı düşünenler için açıklayıcı olmuştur.
Şimdi artık kaktüse geçebilirim. Hani o çıplak ellerimle yapışıp toprağa tutunsun diye acılar içinde kaldığım üç parça var ya ikisi öldü onların. Ne yaparsam yapayım, ne kadar acı çekersem çekeyim başaramadım kurtarmayı. Ama bir üçüncüsü, en küçük olan parça tutundu yaşama. Düşündüm tabii ben de; ne anlamam gerek, neyi görmeliyim? İlk ders, hatırlarsan mesafeler’di kardeşim. Sağlıklı sınırlar kurunca bu kadar yara almıyorduk hani. Ama ne yalan söyleyeyim içimdeki savaşçı hep bu pasif ve kendini korumaya yönelik duruma itiraz eder. Mesafe koyuyorsun, bazı şeylere nezaketle HAYIR diyorsun ama aslında birlikte büyüyebileceğin bir alana da imkan vermiyorsun gibi...Ben ömrümce hep buradan yara aldım. Belki de hala dersi anlayamıyorumdur. Umutluyum, sistem öğretir. En doğrusunu en hayırlısını karşıma çıkartır, çok şükür.
Ama o zamana kadar şu anki bilincimle içim hep şöyle diyor; “çok sev, o kadar çok sev ki SEVGİ’nin kendisi ol ve karşında bütün duvarlar erisin. İçindeki o sonsuz sevme potansiyeline bağlan, KAYNAK sonsuz. Sonlu olan bizim egomuz.” Tabii ki bunu her zaman yapamıyorum, diyorum ya ermiş değiliz ama ermişçe hareketlerin sayısını artırmak için bolca pratik yapabilir, küçücük bir farklılık gördüğümüzde umutlanabiliriz. Benim küçük kaktüsüm toprağa tutununca öyle bir UMUT kapladı ki içimi anlatamam...O acılar boşuna değilmiş, bir katkım olabilirmiş hayata dedim. Bu arada tabi ki ÖZ ŞEFKAT’le ilgili dersler de birer birer gösterdi kendini. Genelde hepimiz zaman zaman korkunç karamsarlıklara kapılıyor, kendimizi bile sevmeyi başaramıyoruz. İşler de işte tam orada çıkmaza giriyor. Kendimizi sevemedikçe, durmadan kendimizi yargılıyor, insanlara göstermeye çalıştığımız şefkatin onda birini bile kendimize gösteremiyoruz. Yaptıklarımız hiçbir zaman yetmiyormuş gibi hissedip derin yetersizlik çukurlarında kayboluyoruz.
Doğruyu söylemek gerekirse bu hafta içi uzun zamandır yaşamadığım bu duygulara tekrar kapıldım ve fark ettim aldığım yükleri. O kadar güzel ki artık dengen bozulduğunda bunu anlamak, kendini araştırmak, ihtiyacın olan pratikleri yapmak. Kendime dair UMUT doğuyor içimden. Haliyle BİZ’e karşı da çok umutlanıyorum. Değişmesini istediğimiz insan bilincinin kişisel bir devrimle başladığını o kadar iyi biliyorum ki, yılmadan kendimle de çalışıyorum. Bu hafta sevgili köşe komşularımdan Sema Demirkan çekti ilgimi. Hep söylüyorum kardeşim, harika yazarlar var HTHayat’ta. Zamanla yollar birleşiyor, öğrenilecekler önüne geliyor insanın. Tam da benim kendime şefkatimi tüketmeye başladığım zamanlarda yardımıma koştu varlığı, sağ olsun! Ücretsiz öz şefkat meditasyon kayıtları başlattı sosyal medyada. Lütfen bu alanda kendiyle çalışmak isteyenler takip etsin. Ben henüz iyi bir öğrenci değilim ama çabalıyorum.
Kendimce bahanelerime, sıranın neden bir türlü bana gelemeyişine gelince onlar da aşağıda:
Küçük kaktüs umut ışığımı yakınca, akabinde de TOPRAK hareketimizle ilgili güzel gelişmeler olunca ben yine kendimi unuttum. Düzce’deki Nilüfer Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi ile pandemi karantinaları sürecinde kurmuş olduğumuz bağlantıyı güçlendirmek ve onları yakından tanımak üzere kalktık Düzce’ye gittik. Beni “sosyal girişimci” kavramının detaylarıyla tanıştıran çok sevgili SENEM KİBAR GÜL[1] hanımın vasıtasıyla tanıdığım çok sevgili SELMA DEMİRELLİ[2] öncülüğünde hem kadın kooperatifini, hem kreşi hem de birlikte yapabileceğimiz tarım projelerini konuştuk tüm gün. (Aşağıdaki dipnotlara bu kadınların kim olduğunu anlatan küçük videoların linklerini bırakıyorum, lütfen bak!) Bu insanları tanımanı o kadar çok istiyorum ki kardeşim...Bil istiyorum, toplumda fark yaratanlar olduğunu, küçücük bir umuda tutunup, içlerindeki ateşin büyüklüğüyle yorulmadan, yılmadan çalışanlar olduğunu...”Ben ne yapabilirim ki?” dememeni istiyorum. Bu cümledeki “ki” ekini kaldırıp “ben de varım, ne yapabilirim?” diye sormanı bekliyorum. Bu umut için durmadan çalışıyorum. Adını yazdığım, andıklarım dışında daha nice güzel CAN’lar olduğunu bil istiyorum. Ayşeler, Fatmalar, Emineler, Ahmetler, Mehmetler, Yaşarlar, Mustafalar, Kemaller hep birlikte kalkınalım istiyorum.
Hayırlısıyla bir güzel projeye başladık orada da. Sağlıklı gıdayla taçlanan, bebeklikten ölüme sürdürülebilir yeni gıda döngüleri yaratmayı hedefleyen bu projenin detaylarını zamanla yazacağım. Önümüzde çok uzun bir yol var ama bu BİZ’i yıldıramaz canım kardeşim. Çünkü bilinç bir kere uyandığı zaman, hakikatine koşmak için can atar, yüz kaplan gücünde bir enerjiyle çalışır. Bu enerjinin yakıtı da UMUT’tur. Küçük kaktüse karşı duyduğum UMUT, sana karşı duyduğum UMUT, yarenlerime dostlarıma ve en önemlisi kendime ve yaşamın akışına karşı duyduğum UMUT...
Senin hayatında seni umutlandıran neler var kardeşim, farkında mısın?
Sırf bunları bilmek bile omuzlarıma öyle tatlı bir sorumluluk yüklüyor ki, inan depresyona girmeye vakit bulamıyorum. Yalan yok, kendime şefkatim eksiliyor zaman zaman, kantarın topuzunu kaçırıyorum çalışma konusunda bireysel projelerimi bırakıp bırakıp toplumsal olanları önceliklendiriyorum. Ama bunu asla bir erdem olarak görmüyorum. Kendime veremedikçe, başkalarına da veremeyeceğimin farkındayım. Enerjimi doğru yerlere harcamak, ortak insanlık hedeflerimizden sapmamak istiyorum çünkü BİZ’i çok seviyor ve BİZ’e inanıyorum. Bu sevme potansiyelini kalbime koyan yaradana şükrediyorum.
Unuttukça hatırlatan ilahi sisteme, beni okuyan, sesimi duymaya çalışan sevgili CAN kardeşim sana minnettarım. İyi ki oradasın ve iyi ki BİZ buradayız!
Kardeşin Nihan,
YORUMLAR