Kutuplaşmalara veda
Sürekli bir yerlere, bir tarafa ait olmak zorunda mı hissediyorsun kendini kardeşim? Bu ihtiyaç çok normal biliyorum. Maslow’un[1] meşhur ihtiyaçlar piramidinde üçüncü sırada olan “aidiyet ve sevgi” basamağına denk geliyor. İnsan önce fiziksel ihtiyaçlarını ve güvenlik sorununu hallettikten sonra bu üçüncü adıma gelebiliyor. Şimdilerde her ne kadar Corona salgını ve hayatımız üzerindeki etkileri, nerdeyse yetmiş yıllık bu sistemi bile alt üst etmiş olsa da BİZ bu haliyle anlamaya çalışalım.
Benim kafam nerede karışıyor?
Bir yerlere ait olma hissi çok güzel, insanı güçlü hissettiriyor biliyorum. Hatta bir aileye, bir sosyal faydaya ait, adanmış hissetmekte bir sakınca da görmüyorum. İnsanın yaşam ilkeleri, bir paradigması olması gerektiğine de inanıyorum üstelik amma velakin iş fanatikleşmeye, tam anlamıyla bir kutbu tutmaya ve karşı tarafı yok saymaya gelince bünyem almıyor bunu canım kardeşim.
Ait olunca; bir aileye, bir gruba, takıma, bir inanışa, bir politik parti ya da derneğe, daha çok mu sevildiğimizi hissediyoruz? O grubun doğrularını kendi doğrumuz bilince sonsuz alternatifler denizindeki diğer doğrulara ne oluyor? Ya diğer taraf? Onlar hep mi yanlış?
Bilemiyorum. Soruyorum sana kardeşim, sen de düşün! Açıkçası ben öyle tam da ait olabilenlerden olamadım pek. Genelde hep arada kalan oluyordum. Hatta kafasına, kalbine iyi gelmeyene itiraz ettiği için, adı “bayan muhalefet” konulanlardan…Hayat da bana hep o kutuplarda toplanan kişilerden biri olmayı değil de az sayıda ortalarda bir yerlerde, arada kalan kişilerden olmayı nasip etti. Bir kararsız atom misali…Neden böyle olduğumu da uzun süre sorguladım. Anladım sonunda. Hayat beni böyle dizayn etmişti. Haliyle seçimlerim de hep o yönde oluyordu. Aslında her seferinde diğerini de anlamayı hatırlatan bir bakış açım varmış, yeni yeni fark ediyorum. Bunu yapabilen bilinçle gurur duyuyorum, söylemeden geçemedim.
Örneğin geri dönüp baktığımda mezunu olduğum bölümün bile bir ara disiplin olduğunu görüyorum. Yirmi sene kadar önce enformatik okudum ben. Bugün bile hala tam ne olduğunu anlatabilmek için birkaç cümleye ihtiyacım var. Bilgisayar Mühendisliği ile İşletme Mühendisliği arasında bir yerlerde…Hep birini, diğerine anlatmaya çalışan kişi oldum. İş hayatında diğer departmanların ihtiyaçlarını teknik kadrolara anlatan rollerim oldu. Haliyle iki tarafın da bakış açısına sahip olmayı gerektiriyordu bu durum.
Konu tabii ki ben değilim kardeşim, ama bence konuya iyi bir örneğim. Benim yaşam örneğim ve davranış modelim üzerinden birlikte ilerleyelim istedim. İnsan en iyi kendinde olanı anlamlandırıp yazabiliyor, mazur gör beni! Biliyorsun hem aydınlık hem gölge yanlarımı aynı samimiyette yazıyorum. Birimizin deneyimi hepimizindir diye düşünüyorum.
Kutuplar
Bu çoklu bakış açısı nereden geldi içime yerleşti hiç bilmiyorum ama koçluk eğitimlerim sırasında perspektifler modülünü öğrenirken, hayatın tam da burada saklı olduğunu çözmüştüm. Hayatı doyumda yaşamak dengede olmayı, kutuplaşmamayı, tek bir bakış açısına saplanıp kalmamayı gerektiriyordu. O zaman hakkıyla yaşayabiliyor ve genişliyordu insan bilinci. Hepimiz o TEK ve ORTAK bilincin bir parçası olduğumuza göre o zaman ödevimiz, görevimiz burayı iyi anlamaktan geçmez mi?
Neden kutuplaşmak bizim yolumuz olmamalı?
Ne acılar çekildiyse hepsi kutupluluktan, kısır bakış açılarından çekildi. Birleştirmeyip ayrıştıran yapılardan. Daha önce Birlik BİZ’i çağırıyor yazımda yazmıştım kardeşim, bir bak vaktin olursa! Bölüp, parçalayıp yönetmek kolaydır. Taraflar oluşturur, kitleleri birbirine düşman edersen hepsinin sırtından nemalanabileceğin bir sürü fırsat seni bekler ama bunu ancak çakallar düşünür.
BİZ o kadar çok ayrışıyor ve kutuplarda toplanıyoruz ki birleşmemize engel olacak sayısal dengesizlikler yaratıyoruz. Var olan insan sayısı kadar farklı bakış açısı var halbuki hayatta. Ve biz tüm bu çeşitliliğe rağmen kutuplaşmaları, gür çıkan sesleri pek sevip etraflarında toplanıyoruz. Bazen tek doğru var zannediyoruz. Karşımızdakini yok sayarcasına diğer tarafa geçiyor ve kutup oluyoruz.
Çözüm nerede?
Doğa ve fiziğe bakıldığında zıt kutupların çekimi yasasını sen de duymuşsundur kardeşim. Evet zıt kutuplar vardır, hayatı algılayabilmemiz için uzunca bir süre boyunca da onların varlığını fark etmemiz gereklidir. Ama bu klişenin de bahsettiği önerme gibi onlar arasında bir çekim vardır ve bu da birleşmeyi gerektirir. Her zaman anlatmaya çalıştığım BİRLİK hayatın özünde saklıdır kardeşim. Biz insanlara düşen de bu alanları anlayıp görmek ve aslında ayrıştırmadan birleştirmektir. Adeta bir köprü gibi…
Köprü olabilmek nasıl mümkün?
Köprü deyince aklına ne geliyorsa kardeşim tam da öyle işte! İki tarafı birleştiren, birinden diğerine yollar kuran bir bağ…İki tarafta da ayakları olan, bu haliyle tarafların varoluşuna isyan etmeden onları bağlayan bir güzel kuşak, üzerlerinde…Köprü metaforunun enerjisiyle baktığımızda, hayatta bir araya gelmez sandığımız neleri birleştirmek mümkün olurdu acaba? Burayı çok düşünüyorum ve hatta son bir buçuk senedir düşünmekle de kalmadık can yoldaşlarımla, kendi köprülük vazifemizi de yapıyoruz diyebilirim. Biliyorsun kardeşim toplumsal bilinç dönüşümü peşinde yılmadan çalışıyoruz. İlk hareket “tarım” demiştik. Öyle de oldu. Türkiye’deki büyük küçük demeden önemli işler yapan çiftçilerle röportajlar yaptık, kadın kooperatifleriyle tanıştık, bu alanda çalışan gençlerle yolumuz kesişti ve BİZ hep köprünün kendisi olduk. Farklı grupları birbiriyle bağlamayı öğrendik, öğreniyoruz. Eski ile yeniyi, genç ile yaşlıyı, doğallıkla teknolojiyi ve hızlıyla yavaşı her şeyi ama her şeyi birleştirerek ilerliyoruz. Çünkü yargılamıyoruz, “iyi” ya da “kötü” demiyoruz. NÖTR bir yerden hayatı okumaya çalışıyoruz. Yolda gelişip büyüyoruz ve bir örgütsel yapıya doğru evriliyoruz. Zamanı geldikçe bunları da yazacağım sana, belki yeri gelir bir yerlerde anlatırım da!
Yeni Dünya’nın değerlerini kendi küçük evrenimizde de birlikte yaratıyoruz. İşte bu değerler arasında kutupluluk asla yok! Bil istedim. Eski enerjinin üstünde tahakküm kurmaya çalıştığı bazı alanları bırakmanın ne büyük potansiyeller barındırdığını gör istedim. O yüzden yazdım bu yazıyı…Doğru bildiklerimize tutunmayalım, karşı taraf olarak gördüğümüzün de sesini dinleyelim demek istedim. Dünyada bir araya gelmez denilen renklerin yan yana ne de güzel göründüğünü fark edelim istedim. Evren her var oluşun eşsizliğini güzelliğini kendi içinde kutsarken sırf diğer taraf diye, BİZ’den değil diye nasıl koca koca yargılarda bulunuyoruz görelim istedim. Benim bahsettiğim BİZ’in HEPİMİZ olduğunu anlayalım istedim.
Ve Yeni Dünya’da kutuplar olmasın istedim.
Hepsini kalpten diledim.
Kardeşin Nihan,
[1] Amerikalı psikolog, Abraham Maslow’un teorisi: https://tr.wikipedia.org/wiki/Maslow_teorisi
YORUMLAR