Bayram şekeri tadında - Saygı sevgiden gelir
Canım kardeşim,
Umarım kardeşlikle dolu, sevilip, sayıldığın harika bir bayram geçirmişsindir. Senin için bunları dilerken, gerçek anlamlarıyla bu duyguları yaşamış olmanı kastediyorum. Her şeyin SEVGİ’den yaratıldığını bilen ÖZ’üm her yeni gün sevme kapasitemi büyütebilmenin hasretiyle yanıp tutuşuyor bu sıralar. Kalbim genişliyor ben sevdikçe.
Nasıl mı anlıyorum?
Eskiden ezbere bildiğim ama anlamlarıyla derin bağlar kurmadığım bazı söylemler bir biliş haline dönüşüyor içimde. Daha önceleri haklı olmak, ikna etmek, sözünün kabul edilirliği kendine güven kriterlerimin başında gelirdi. Şimdilerde yeni yeni bu parametrelerin aslında EGO’mun istekleri olduğunu, ÖZ’ümün ise daha çok SEVGİ, ŞEFKAT, ANLAYIŞ, HOŞGÖRÜ ile dopdolu olduğunu fark ediyorum. Kalbim ılık ılık oluyor. Bana seslendirildiği zaman çok da iyi gelmeyen görüşler için bile SAYGI’da durabilmeyi başarıyorum. Ve sonra fark ediyorum; sevdiğim için oluyor. Karşımdaki kişiyi, olayı, bana yansıttığı duygu ve halleri sevmeyi başarabildiğim için korkunç bir SAYGI büyüyor içimde. Kimse hakkında kötü düşünemez oluyorum böyle zamanlarda. Biliyorum ki, ben neyi yansıtırsam, o bana geri dönecek. ÇOK ŞÜKÜR, güzel şeylerle karşılaştırıyor evren. Ve ben böyle zamanlarda umutlanmaktan geri alamıyorum kendimi.
Ne için UMUT?
Herkesi ve her şeyi sevebilmeye dair duyduğum kişisel umudumdan bahsediyorum. Biliyorum çok ütopik. İnsan her yemeği, her çiçeği bile sevemiyor ama onun olduğu gibi olmasına izin verebilme ve varoluşunu saygıyla selamlayabilme halleri var. Tabii ki bu dediğim insanlar için de geçerli. Daha önce Allah’ın çeşit çeşit kulları yazımda yazmıştım. Evrenin en büyük değerlerinden biri sahip olduğumuz çeşitlilik… Kimse kimseye benzemiyor. Eşsiz varlıklarız ve bu halimizle, farklılıklarımızla çok güzeliz.
Bunu fark edip, bu farklılıkları sevmek nasıl mümkün?
Uzunca bir süredir kafamı meşgul eden şeylerin başında geliyor bu alan. Deneyimlerim de haliyle buna göre oluyor kardeşim. Ve ben her defasında, sevebilmişsem şayet karşımdaki insanı, olayı veya olguyu genişliyorum. İnan bana! Keskin ve kutuplu olmadıkça bir geniş kabul haliyle, olduğum gibi olmaya devam ettikçe SEVGİ’m büyüyor. Bence her insanın sevme potansiyeli var. Yani kalp ve kalp alanı da genişlemeye müsait[1]. (Bu bilimsel de bir olgu. Merak eden kardeşlerim için dipnotlara bir video linki bırakıyorum. Derinleşmek isteyenler için de makalelerin yar aldığı web sitesi linkini ekliyorum.) O zaman insan olarak bizim de yaratıldığımız ÖZ’ü daha çok deneyimlemek için kişisel çalışmalarımızı yapmamız gerekmez mi? Her yaşadığımız ilişkide, olayda, çatışmada fırsatları görsek, bir başka bakış açısını deneyimlemeye çalışsak… O çok da anlayamadığımız, haklı da bulmadığımız kişinin bakış açısından baksak birkaç dakikalığına hayata… Tutunmasak iyi bildiklerimize, söylemlerimize… Yeni bir şeyler duyar mıyız acaba? Tabii işte bunlar için SAYGI duymayı bilmek gerekiyor kardeşim. Saygıyla dinlemeyi, saygıyla alanda kalmayı, saygıyla karşındakinin varlığını ve söylemlerini onurlandırabilmeyi bilmek gerekiyor. Ve tüm bunları yapabilmek için sevmeyi bilmek gerek.
Sevgi öğrenilebilir bir şey mi?
Bana göre EVET. Çevreni ve kendini hakkıyla gözlemlersen, SEVGİ’yi duyumsar fark edersen ve her defasında onurlandırırsan, onunla temasın günden güne artar. İşte o zaman küçüklerini sever, büyüklerini sayarsın. Sevdikçe SAYGI’yı deneyimlersin. Artık ne haklı olmanın önemi vardır ne de birilerine bir şeyler öğretmeye çalışmanın kibri. Bırakır her şeyi sadece OL’ursun. Yeterince seviyorsan şayet; düşüncene, değerlerine, bildiklerine ters ise de DÜNYA, onu olduğu gibi seversin. Herkesin kendi olabilme özgürlüğüne duyduğun SAYGI büyür içinde.
Böylece SAYGI, SEVGİ’den gelir, asla zorla da öğretilemez. Saygı duyduğun için sözlerini tutar, saygı duyduğun için adarsın kendini. Saygı duyduğun için kendine, yaptığın işlerde yüzde yüz var olursun. Saygı duyarsan karşındakine, o da -bilmiyorsa eğer- zamanla sevmeyi öğrenir. Ha bu arada sevmenin de sanatı var. Erich Fromm yazmış yıllar önce. Benim başucu kitaplarımdan; Sevme Sanatı[2]. (Onu da bırakıyorum dipnotlara)
Bu sefer son sözü, geçmiş bayramını kutlamak niyetiyle, çok iyi bildiğin bir yerden yazıyorum. Birlikte söyleyelim. Söylerken kelimelerin derin anlamlarıyla bağ kuralım. Çünkü bir sonraki yazıda şekil-içerik-anlam kavramlarını anlatmaya niyet ediyorum. O zamana kadar hepimiz için iyi bir pratik olması dileklerimle…
Bak kardeşim
Elini ver bana
Gel kardeşim
Neşe getirdim sana
Al kardeşim
Ye, iç, gül, oyna
Sar kardeşim
Kolunu boynuma
Sev kardeşim
Canım feda yoluna
Tap kardeşim
Tüm insanlara
Dünyaya geldik bir kere
Kavgayı bırak her gün bu şarkımı söyle
Sevdikçe güler her çehre
Amaçlar hep bir olsun
Kalpler birlikte
Tüm kalbimle,
Kardeşin Nihan
Dipnotlar:
https://www.youtube.com/watch?v=QdneZ4fIIHE
Paul J. Rosch. "Why the Heart Is Much More Than a Pump". Şuradan alındı: https://www.heartmath.org/research/research-library/relevant/heart-much-pump/
Sevme Sanatı, Erich Fromm, Payel Yayınevi
YORUMLAR