Kendine inanç

Canım kardeşim,

Bugün senin için bambaşka bir yazı düşünmüş, uzun zaman önce de üzerinde çalışmaya başlamıştım. Tahmin et ne oldu? Duygularım dalgalandı, karıştı; akış bambaşka bir şeyi ısrarla aklıma ve kalbime düşürdü. Anladım ki sana didaktik bir şekilde bilgi vermeye çalışmaktansa kendi deneyimimden bir şey sunmak daha kıymetli olacak.


Zaman zaman ben de her insan gibi yetersizlik, hayal kırıklığı, motivasyon kaybı ve hayata karşı isteksizlik yaşayabiliyorum. Hele anlam kaybolmaya başladığında derin karanlık kuyular içine düşebiliyorum. Yani kişisel gelişe gelişe Nirvana’ya ulaşılmıyor ya da okuyup okuyup öğrenerek de olmuyor! Bunu hep yazıyorum. En önemli olan, zihnimizle anladıklarımızı kalbimizle idrak edebilmek yolunda uygulama yapmak. Hayatın içinde dönüşüm vaad eden o anları fark etmek. Ben de elimden geldiğince kendimi izlemeye, iç gözlemciyi mümkün olduğunca tarafsız bir yerden aktif tutmaya çalışıyorum.


Bu aralar birkaç işimin umduğum gibi sonuçlanmaması ya da kendi hızımın dış dünyayla uyumlu olmaması (genelde gelecek için çalışmaya ve hızlı düşünmeye eğilimliyim. Çevresel faktörler, kişiler, kısacası hayatın akışı bu iç hızla uyumlu olmadığında) beni hayallerim konusunda şüpheye sürüklüyor.


Kendinden şüphe…

Artık bence sen de biliyorsun kardeşim. Ne olabilir bu? Evet, harikasın. Bir büyük sabotajcı! Kulağıma fısıldıyor: “Neden hep ulaşılamayacak hayaller/hedefler koyuyorsun önüne?”, “Elle tutulur hangi başarın var?” “Romanın bile hala basılmadı. (En acısı bu itiraf ediyorum. Çocuklarım zaman zaman bu konuyla ilgili beni çok sınıyor.)” , “Sivil toplumda yapmak istediğin sosyal dijital ağ projesi için ne kadar çok zaman, ne kadar çok insan, ne kadar çok para gerekiyor farkında mısın sen?” “Çok zor Nihan, çok zor, başarman mucize olur”, “Neden sigortalı bir işe girmiyorsun tekrar?” “Sandığın kadar yetenekli bir insan olmayabilir misin?” “Yaptığın işlerin kıymetinin anlanmadığını düşünüyorsun. Kibirli olan sen misin acaba?”


Daha neler, neler… Okurken hissettin mi acımı? Ne kadar büyük bir değersizlik ve yetersizliğin içimden taşabileceğini kavradın değil mi? Çok kolay bunun içinde kaybolmak, depresyona girmek, tıkanıklık yaşayıp üretememek.


Sence ne kadar kalıyorum böyle bir duygunun içinde?

İnan, sadece iki üç saat. Bir gün bile değil artık. Eskiden günlerce sürebilir, kendi enerjimi kendi kendime düşürebilirdim. Şimdiyse bilginin gücü, uygulamanın geliştirdiği kaslarla bana yardım ediyor. Böyle anlarda önce sakinleyip, derin nefesler alıyorum. Kendime acımaktan vazgeçip, hayatımın sorumluluğunu elime alıyorum. Bu benim hayattaki en büyük gücüm, İRADE’m. Biliyorum.


Kendinden şüphe’nin gölge yanlarımdan biri olduğunu hatırlıyorum sonra. (Gölge yanlarımız ve hediyelerimiz) Onun karşısındaki en aydınlık yanımın KENDİNE İNANÇ olduğunu biliyorum. Bilgimi pratiğe dökmek, burayı büyütmek için emek harcıyorum.


Nasıl?

Her birimizde olan muhteşem ve eşsiz yanlarıma odaklanıyorum. Bak burası kibir değil işte, iyi ayırt et kardeşim! Hepimizin eşsiz yetenekleri var. Sadece bazılarımız buraları görüp büyütmek konusunda yeteri kadar çalışkan değiliz. Ben ise çalışkanlığımla, pes etmeyişimle gurur duyuyorum. Hakikat bildiğim şeyin peşine düşmekten, onun uğruna çalışmaktan gocunmuyorum. En önemlisi Yaratıcı’nın benim içimden bu şekilde dışarı çıkmak istediğine dair inancımı hep koruyorum. Eğer Yüce Yaradan tüm bu hasretleri içime koymuşsa, onu yapacak GÜÇ’ü de bana verecektir, biliyorum. İçsel gücümü beslemek, kendime inancımı artırmak için her geçen gün kendimi daha çok fark ediyorum. Başkalarının bana vermesini beklemeden, yaptığım fark yaratan işler için kendimi takdir ediyorum. Bence bu takdiri, onayı dışarıdan beklemek, sonuçlara bağımlı mutlulukların peşine düşmek kadar yanıltıcı bir şey olamaz. Mutluluk, tatmin, kişinin kendi içinden yükselen, kendiliğinden oluş haline geçen durumlardır. Sen de bırak beklentileri; onaylanma ve takdir ihtiyacını. Olur mu güzel kardeşim? Bunu kendin için yap. Kendi kendine verebilirsin o takdiri de, onayı da, sevgiyi ve şefkati de.


Bak şöyle bir olumlama harika gidiyor: “Ben, yaptığım tüm bu yararlı işlerle, hayatına olumlu yönde dokunduğum insanlarla, kendi gelişimim için yaptıklarımla kendimle gurur duyuyorum. Sahip olduğum tüm yetenekler için, sağlığım, ailem ve maddi imkanlarım için şükrediyorum. Kendim, vatanım, milletim ve tüm insanlık için en faydalı en hayırlı yaratımlarda bulunmaya niyet ediyorum.”



Kendine inancın yakıtı nerden geliyor?

Bu yüksek enerjili ruh hallerine gelmek herkes için bende olduğu kadar kolay mı bilmiyorum kardeşim ama çok iyi bildiğim bir şey var. Maneviyatın ne kadar güçlüyse Yaradan, Yaradan’ın gücü ve kendi gücün konusunda çok da fazla şüpheye düşmezsin. O’na güvenir, sığınırsın. Senin içinden en hakiki, en hayırlı haliyle yansıyabilmesi için öğrenmeye, çalışmaya, üretmeye istekli olursun. Benim enerjimin yakıtı buralardan geliyor işte.


İtiraf ettim, zaman zaman dengesizliklerim oluyor. İnsanım. O zamanlarda da yardımıma koşan şey yine Yaradan’a inancım ve bu evrende her şeyin mümkün olduğunu bilme halim oluyor. Bence mucizeler var ve en çok da çok isteyenleri, akıllıca çalışanları buluyor. Bu yüzden yılmadan AŞK’la çalışıyorum. Kul görmezse, Yaradan görür diyorum. O’na ve kendime inancım, haliyle her geçen gün büyüyor. Ben kendime inanmazsam kim bana inanır ki? Eğer her şey enerjiyse, kendine inanç dediğimiz ruh halinin yayacağı enerji alanını bir hayal et isterim. İşte şimdilerde tüm yatırımım buraya. Daha çok hayal etmeye, istemeye ve bu istekler için çalışmaya gönüllü olmaya alan açıyorum. Kişisel inancım, en büyük hazinelerimden biri. Onu benden hiçbir kimse, hiçbir durum alamaz. Ona ne kadar emek verirsem o kadar büyür ve başkaları üzerinde de etkili olmaya başlar.


Hatırla kardeşim, yazmıştım bir yerlerde. “Kesinleşmiş bir niyetten daha güçlü bir enerji olamaz” diye. Hala aynı şekilde inanıyorum. Kendi kısıtlı algımız yüzünden, sabırsızlıklarımız ve bütünü göremeyecek kadar aciz oluşumuzdan düştüğümüz düşük frekanslı hayal kırıklığı, endişe, inançsızlık vb. duyguları tanıyorum artık. Titreşim alanım buraya indiğinde içimde bir alarm çalıyor. “Enerjini yükseltmen lazım” diyor iç sesim. Hemen frekans yükselten şeylerle haşır neşir oluyorum. Bana güç veren liderler var. Biyografilerini okuyorum, yaşadıkları zorlukların normal olduğunu idrak ediyorum ve biliyorum ki, yaşamımın sorumluluğu çok büyük oranda kendi ellerimde. O zaman kendime inancımı mı beslemeliyim yoksa beni esir edip enerjimi düşüren duygu/durum/insan larla birarada mı kalmalıyım? Tabii ki birincisini seçiyorum. Ben kendimi seçiyorum. Ben iyi olmazsam dünya İYİ olmayacak biliyorum.


Huzurundan en sevdiğim baş ucu kitaplarından Tanrılar Okulu’ndan alıntı yaparak ayrılıyorum kardeşim ve bir sonraki sefere kadar senin de KENDİNE İNANÇ konusunda elinde neler var, bir bakmanı istiyorum.


“Dünya böyledir; çünkü sen böylesin.”[1]


[1] Tanrılar Okulu, Stefano D’Anna



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.