Dönüşüme direnenler
Selam Kardeşim,
Bugün hem kendimi hem de çevremi gözlemleyerek uzunca bir süredir farkında olduğum bir konuyu yazmaya çalışacağım. Bayağı cesur olmayı ve yine itiraflarda bulunmayı gerektiriyor. Hadi bakalım her zamanki gibi bırakayım da kalbim konuşsun.
Benim gibi, senin gibi ve onlar gibi tekâmül ile ilgilenen, bu yolda yürüyen ruh kardeşler sıkça büyük bir hataya düşüyoruz. Biraz da kibre bulanıyor bu durum. Belki de öğrenmesi hem en kolay hem de en zor derslerden biri.
Her zaman her şeyin değişebileceğini bilmek ve hiçbir şeye tutunmadan akışla birlikte yeni yine yeniden öğrenmeye açık olmak. Ve OL’maya izin vermek. Evren bizim üzerimizden her ne olmak istiyorsa ona izin vermek.
Özellikle bu yolda hem kendiyle çalışıp hem de şifalandırma hizmetinde bulunan güzel ruhlu can kardeşler ve benim gibi buraları yazıp çizmeye çalışan, görevini bu yolla yerine getirmeyi isteyenler, zaman zaman spiritüel egonun dehlizlerinde kayboluyoruz. Başlangıç zihninde kalmamız gerektiğini ve her yeni gün bitmek bilmeyen bir merakla, öğrendiklerimizi unutup, yeni bilgilere açılmamız gerektiğini unutuyoruz.
Nasıl mı oluyor?
Çok okuyoruz, çok öğreniyoruz, çok deniyoruz ve zaman zaman öyle çok, olmadığımız bir şey olmaya çalışıyoruz ki ruhumuz geride kalıyor. Zihin ve beden koşarken bir büyük uyumsuzluk ortaya çıkıyor. Aç gözlü bir maymun gibi her şeye saldırmış olan zihnimiz, idrak etmeye izin vermediği için biz daha önce öğrenip şaşmaz doğru kabul ettiğimiz şeylere daha da çok tutunuyoruz. Halbuki düsturumuz; sürekli değişip, gelişmek üzerine değil mi?
Mevlâna dememiş mi: “Dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım…”
Dersleri neden göremiyoruz? Evren önümüze ısıtıp ısıtıp aynı yemeği sunmuyor mu?
Burada derin bir nefes alalım.
Son zamanlarda nelere çok fazla tutundun kardeşim? Neleri biliyorum sandın? Evren önüne dersleri bir bir koyarken neleri görmezden geldin? Hiç bilmeyenden de öğrenebileceğini ne zaman unuttun? Sırf o küçük egon inciniyor diye görmeye katlanamadığın kişi ve olaylarla ne zaman bağ koparttın?
*(Burayı hep yazıyorum sağlıklı sınır koymaya karşı değilim, toksik ilişkinin çift taraflı olduğunu fark ettirmek istiyorum. Farkında olan, kendi korunma yöntemini seçebilir. Yine de karşı tarafın varoluşu kutsal ve eşsiz’dir. Bunu anlamadan kendimize yalanlar söylemeye devam etmek benim gözümde öz şefkat olmuyor. O öyle, ben böyleyim diyebildiğimiz noktada, yargılamayı bıraktığımız, tüm kırgınlıklarımızı duygu mezarlığına bıraktığımız anda ve buna rağmen birlikte olabilmeyi başardığımızda bir büyük devrim yapıyoruz. Bunu başarmak çok kolay değil tabi ki. O yüzden işte bu bir araya gelmelerin sıklığı her ilişkinin kendi dinamiğine bağlı oluyor. Mesafeli yakınlık diye bir kavramım var benim. Tam da bu noktada devreye giriyor. (Bir ara bu konuyu detaylarıyla yazarım sevgili kardeşim.)
Seçelim, güzel insan seçelim dost diye ama diğerlerini de “kötü” diye etiketlemeyelim. Aşağıların aşağısına koymayalım kafamızda. Çünkü hepimiz BİR’iz.
Bak seninle ilk öğrendiklerimizden biriydi kardeşim. Hatırla, BİRLİK bilincini. Ne çabuk unuttuk değil mi? Karşındakinin sen olduğunu, onda gördüğün şeyin bir şekilde sende de var olduğunu. O bir bilinç akışı potansiyeli ve sen bir zamanlar bir yerlerde böyleydin ve belki hala derinlerde böylesin. Hatırla bunu kardeşim olur mu? Herhangi bir kardeşine karşı sevgi duyamadığında, kalbin kapalı ve kara olduğunda bunu bir hisset. Biraz uzaklaş, kendine alan ve zaman aç.
Herkesi ve her şeyi sevebilmek için gerekli bir yöntem bu. Kullan mesafeleri ama koca koca yargılarda bulunma diyorum. NÖTR ol! Bu dünyadaki en önemli ders, teslimiyet ve herkesin varlık halini kabul etmek.
O zaman niye direniyoruz dönüşüme? O değişmiyorsa ben neden değişeyim mi diyorsun hala çocukça? Diyorsan şayet, sen çocuk kal ama bil ki Yaradan büyüyelim diye buraya yolladı bizi. Ruhumuzu büyütmek, genişletmek, titreşimini yükselterek üst bilinçlere açmak bizim yolumuz. Bu da her yeni gelen bilgiyle hemhal olmayı, eskiyi bırakmayı gerektiriyor. Hele beşinci boyut algısı tamamen AN’da yaratmak üzerine.
Bu ne demek?
Bu, önüne gelen gelişim fırsatlarına odaklanmak demek, bu her ilişkiyi kendi içinde bir gelişim aşaması olarak görmek demek. Herkesi ait olduğu yere doğru şekilde koymak demek. Bazen beklentilerden kurtulup, akışta gelenle mutlu olmak demek. Ve çok büyük oranda yargılardan özgür bir zihinle her AN tekrardan var olmaya izin vermek demek.
Tutunma kardeşim, tutunma! Değişim geliyor, dönüşüyoruz hepimiz. İlke sandığın şeyler ya da karakter özelliği diye bellediklerin boş yanılgılar olabilir, iyi değerlendir. Bütünün hayrını gözet karar alırken ve egonun sesini biraz kıs. Sevgiden bir yerden konuşsun kalbin. Sen yine uzak kalmak istiyorsan birilerinden bir yerlerden zarafetle yap bunu. Hazmedememiş gibi sağa sola saldırma. Olur mu?
Bir derin nefes al ve sevmeyi dene,
Kardeşin Nihan
YORUMLAR