Mini Woodstock

Gezi'nin yıl dönümünün gelmesiyle beraber, birçokları gibi orada olan biri olarak bir şeyler yazmak istedim. Olayların üzerinden 2 sene geçti. Neler oldu bu sürede diye sormayı bırakalı çok oluyor.


Bilenler bilir ülkeden ve olanlardan tiksinerek buraları terk etme girişimlerim bile oldu. Neden döndün diye sordu herkes. Üstü kapalı bir şeyler söyledim kapandı gitti konu.


Durumu normal kabul etmeye başladım çünkü. Şu an içinde bulunduğumuz Türkiye'nin bu halde olması artık normal gelmeye başladı bana. Çevremdeki insanları herkes sanma gafletinden kurtuldum sanıyorum.


Bir avuç insan olarak ötekileştirdiklerimizi suçlayıp, yermekten de yoruldum. Onların cahilliğini hangi sıfatla onayladığımı da hiç sorgulamadım.


Ortadoğu cehennemine hapsolmuş, sanatsal hiçbir evrim, siyasi hiçbir devrim görmemiş, MTV yayın kuşağıyla büyüyüp, uzaktan uzaktan zengin komşu çocuğunu izleyen varoşun evlatlarıyız biz. Frankofon, lümpen, beyaz Türk, solcu, Gezici ya da ne olarak adlandırılırsa kumaşı değişmeyecek olan asıl ötekinin bizler olduğunu kabul ettim.


Hemen her davranışı toplumsal bir ayaklanmadan ziyade trend olarak benimseyip peşine düşeniz bizler. Gezi Parkı'nda, Avrupa'da 70'lerde yaşanan Woodstock 2 yıl önce yaşandı. Yıl 2015 ve şu an devrim diye övündüğümüz hiçbir şeyden eser kalmadı.


Dünyada eşi benzerine rastlanmayan olaylar bu ülkede oldu. Sıfırlamak diye bir kavram girdi hayatımıza ve bunu söylediğimizde inceden gülümsüyoruz artık... Haysiyet, gurur, komiklik olsun diye caps yaptığımız fotoğraflarda saklandı.


Türk'ün gücüyle övündüğümüz her dakika hunharca becerildik. Evet tam olarak becerildik. Aşağlık kompleksini dibine kadar yaşadığımızdan göremedik neyin nasıl yapılacağını. Trendler içine hapsolup anarşizmi bile sorgulamadık. Devrim ne demek, protesto ne demek çözemedik.


Şili'deki öğrenci ayaklanmasını hiçe saydık. Elin Yunan'ı dediğimiz hakkını kazandığında nasıl yaptığını anlamadık. Brezilya'da otobüs biletine zam yapılıp, halk ayaklandığında bunun bir ayaklanma nedeni olabileceğini bile düşünemedik.


100 yıllık bir mini tarihte bu günlere nasıl geldiğimizi 15 yllık bir zamana sıkıştırdık. Suçlayacak birilerini arıyorum uzuncadır. Böyle olmamalı deyip deyip susmaktan yorulduğumdan... Açlıktan, sefaletten o kadar korkuyoruz ki ekonomik krizi kendi kendimize yaratıp bundan bir devrim çıkma ihtimalini bile düşünemiyoruz.


Yıl dönümlerinde hatırlayacağız ölenleri, yaşadığımız kabusu. Olanları hatırlayıp iç geçireceğiz. Ve ne yazık ki doğduğumuz topraklardan gün geçtikçe nefret edeceğiz...


Toplansak kaç kişiyiz onu bile bilmiyoruz. Yarımız öldü, yarımız sakat, yarımız pes etti. Ve bu topraklara devrim hiç gelmedi...


Sadece öldürüldük.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir bitirdin beni...
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.