Deneyimli anne-babaların yeni anne-baba olacaklara zulmü
Her anne-baba olan kişinin zihninde farklı bir klasör açıldığına ve bu klasörün kendilerini tanımlama şekillerinden, hayatla baş etme şekillerine, tercihlerine ve önceliklerine kadar hayatlarının her alanına etki ettiğine eminim ve bu süreçte deneyimin, yani deneme-yanılma yoluyla, spontanya da uğraşılarak yaşananların o klasöre daha önce olmayan dosyalar eklediğine. Ama aynı zamanda, o daha önce anne-baba olan kişilere ilk acemiliği atlattıktan sonra bir şey daha oluyor. En çarpıcı şekilde “zulüm” olarak ifade edebileceğimi düşündüğüm için bu kelimeyi kullanıyorum, bunun daha hafifi ya da daha ağırı da olması mümkün pek tabii. Ama en nihayetinde henüz anne-baba olmayıp olmak isteyen ya da olmak üzere olanlara bu deneyimli anne-babalar tarafından “yapılan” bir şey var ve bu maalesef çoğu zaman biraz olumsuz bir şey, adı her ne ise...
Genelde bazı gülümsemeler, kaş kaldırmalar, göz devirmelere eşlik eden şu cümlelerle başlıyor bu anlatmaya çalıştığım. Mesela:
- Hadi bakalım sizi de göreceğiz...
- Bu iş öyle kitaplarda yazdığı gibi olmuyor...
- Bunlar iyi günleriniz, tadını çıkarın...
Neden böyle diye düşündüğüm çok zaman oldu kendim de bu süreci yaşayınca. Bir insan başka bir insanı, o başka insan çok daha pozitif bir bakış açısı ve dolayısıyla duygular içerisindeyken niye “endişelendirmek”, “korkutmak” ya da ona illaki “olumsuzu düşündürmek” ister? Şöyle bir açıklama getirebiliyorum en iyi niyetli halini düşünerek, “kendini hazırlasın yaşayınca şok olmasın” diye... Peki nasıl eminiz aynı konularda zorluk yaşayacağından, onun kaynakları ile benim kaynaklarımın, desteklerimin aynı olduğundan, stresle aynı şekilde baş ettiğimizden, aynı mizaca sahip çocuklarımız olacağından, ya da her şeyden önce kendi çocukluk hikayelerimizin ve kendi anne-babamızla kurduğumuz ilişkinin bizde aynı izleri bıraktığından? Çünkü bunların hepsi bizim nasıl anne-babalar olacağımız, ne ile nasıl baş edeceğimiz üzerinde son derece etkili. Dolayısıyla bu ve bunun gibi pek çok değişken varken; ve amaç “hazırlamak” ise bir kadın ve erkeği anne-baba olmaya, bunun en uygun bu yolla yapılacağına emin miyiz?
Daha önce “yakınmanın beyninizi nasıl etkilediğinin farkında mısınız?” diye bir yazı yazmıştım, orada kronik yakınmanın giderek insanların beyninde daha kaygılı ve depresif olmak yönünde yapısal değişikliklere neden olduğunu ve bunun nasıl bulaşıcı olduğunu anlatmıştım. Düşünün ki ebeveyn olmanın ne kadar zor olduğunu dinliyorsunuz sıklıkla, beyniniz ki hani o orkestra şefi ya sizin tüm sistemlerinizi, hareket kabiliyetinizi, duygu ve düşünce şeklinizi yöneten; bu ortam içerisinde nasıl sağlıklı bir hazırlık yapabilirsiniz anne-baba olmaya, bir çocuğu karşılamaya, onu büyütme, ona bakma sorumluluğunu, neşesini ve enerjisini toplamaya?
Dolayısıyla yukarıda örnek verdiğim bu cümleler ancak şu şekilde dönüştürülürse bir hazırlık yolu açılabilir diye düşünüyorum:
- Hadi bakalım sizi de göreceğiz yerine; her çocuk ve her ailenin kendine özgü bir hikayesi vardır, dolayısıyla sizin deneyiminiz bizimkinden farklı olacak, bakalım sizin ki nasıl olacak...
- Bu iş öyle kitaplarda yazdığı gibi olmuyor yerine; sizin hikayenizi ya da çocuğunuzu birebir anlatacak tek bir kitap yoktur, yaşadıklarınız okuduklarınızla örtüşmezse endişelenmeyin. Mutlaka okuduklarınız içinde size uyan, size yakın gelen yada size yol gösterecek bir cümle ya da bir bölüm olabilir...
- Bunlar iyi günleriniz, tadını çıkarın yerine; ebeveynlik yolculuğunuzda yaşadığınız her dönem (ki hamilelik, doğum ve doğum sonrası kendi içinde dönemlere ayrılır) size farklı farklı duygular yaşatacak. Emin olun hepsi çok şey öğretecek, hepsinin farklı bir anlamı olacak ve sizi zorlayanlarla baş etmenin yolunu elbet bulacaksınız. Hiçbir duygu yoktur ki sonsuza dek sürsün. Dolayısıyla şimdi bugünlerde yaşadığınız duyguların tadını çıkarın...
Ya da mesela ipuçları versek, bize neler iyi geldi, iyi ki yapmışım dediklerimizi paylaşsak, belki doğumuna ya da sonrasına hazırlanmak için gidebileceği kurslardan bahsetsek, ona bir nefes egzersizi öğretsek, bir şarkı yollasak, bir yemek tarifi versek ya da yemek yapıp götürsek. Neyi nereden bulur, nasıl ulaşır yollarını söylesek, kitap önersek. Sevgili psikolog Prof. Dr. Falih Köksal anlatırdı bize derslerinde, iki tür şempanze annelikte zorlanırmış; biri stres altındaki, diğeri de ilk kez yavru bakan. Şimdi bu bilgiden hareketle ve şempanzeler ile insan davranışları arasındaki benzerliği dikkate alarak, hangi şehirli kadın bu ikisini birden yaşamıyor ki. Peki şehirli kadının sisteminde hali hazırda bu iki zorlayıcı özellik de varken, birde belki de en büyük desteği almayı umduğu deneyimli annelerden duyduklarıyla, annelik klasörüne “yeni stres dosyaları” eklemeye; zaten kendini adapte etmeye, “geleneksel baba” imajından sıyrılmaya çalışan istekli babaların babalık klasörüne “endişe ve çaresizlik dosyaları” eklemeye ne gerek var?
Şimdi bu yazının en azından bir anne-baba olmak isteyen ya da olmak üzere olan içi kıpır kıpır, heyecanlı çifte bile yol göstermesi, güç vermesi amacıyla deneyimli anne-babalardan bir şey rica ediyorum. Lütfen onlara iyi gelebilecek, fayda sağladığınız bir baş etme şeklini, bir anne-babalık ipucunu, bir kolaylaştırıcı bilgi, beceri ya da yaklaşımı bu yazıya yorum olarak ekleyin. Ve bu öyle bir şey olsun ki yine “her çocuğun ve her ailenin biricik olduğunu dikkate alan” bir yol göstericiliği içersin...
YORUMLAR