Yenidoğanın ilk 3 ayı: Neleri bilmeliyiz?

Yani 4. trimester, yani bebeğin tıpkı anne karnındaymış gibi geçirdiği üç aylık dönem. Anne-babaların belki de en heyecanlı, en telaşlı, en acemi oldukları, bebeğin ise en hassas ve duyarlı olduğu dönemlerden biri. Pediatrist Harvey Karp doğum sonrası bu ilk dönemin 4. trimester olarak tanımlanmasının yeni ebeveynlerin anlamaları gereken en önemli kavram olduğunu söyler. Çünkü bir kez bu şekilde kavradıktan sonra her şeyin daha anlaşılır ve yönetilebilir geleceğini belirtir.


Peki, insanın hikayesi böyle mi başlıyor, tabii ki hayır. Bu hikayenin görünen kısmı, oysaki hikaye anne-babanın zihnine düşüldüğü anda başladı, hamilelikte epeyce ilerledi, doğum anıyla ilk kayıtlar oluştu ve her şey somutlaştı. Şimdi bu ilk üç ay anne-baba (ya da temel bakım veren) ile bebeğin tanışma ve uyumlanma dönemi...


Öyleyse, hoş geldin bebek!


Her bebek hayatın daha ilk haftalarında bile belli olan biricik bir mizaç ile doğar. Dr. Steiner’ın bunun için “bebekler dünyaya oldukları gibi gelirler bizim görevimiz onları tanımaktır” der. Bebeklerin her birinin bir diğerinden farklı özellikleri olacağını aklımızda tutarken, insan yavrusunun dünyadaki ilk 3 ayına dair şimdiye kadar elde ettiğimiz kanıta dayalı bilgileri de bilmek kıymetlidir.


Anne-baba-bebek etkileşimi = beyin gelişimi

Diğer memelilerle karşılaştırdığımızda insan yavrusu doğumunu takip eden ilk dönemde pek çok açıdan kırılgan ve yetersizdir. Bunun nedeni yenidoğanın sinir sistemi ve beyninin kısmen gelişmiş olmasındandır. Doğumda beyin sadece nefes almak, ağlamak, uyumak ve beslenmek gibi hayati fonksiyonları yönetme kapasitesine sahiptir. Bununla birlikte serebral korteks (yani daha sofistike düşünmeyi ve duyguları kontrol eden bölüm) henüz gelişme sürecindedir ve bu gelişme bebeği basitçe çevrede olup bitenlere tepki veren halden kendi iradesiyle davranır hale getirecektir. Bununla birlikte beyindeki bir diğer önemli gelişme beyin hücreleri arasındaki bağlantılarla (sinapslarla) olacaktır. Bebek doğduğunda yaklaşık 100 milyar beyin hücresine sahiptir ancak bu beyin hücreleri arasında yeterince bağlantı yoktur. Öğrenme, hafıza, anlama, muhakeme hep bu bağlantıların kurulmasıyla mümkün olur ve hayatının bu ilk 3 ayında yenidoğanın beyin hücreleri arasındaki bağlantılar 20 kat artar. Bu muazzam bir gelişmedir ve ilk üç ayda duyular ve duyumlar yoluyla yaşanan deneyimlerin neden önemli olduğunu açıklar.

Bu bilgi anne-babaya şunu der; beyin eylem-bağımlıdır, yani beynin gelişmesinin yolu deneyimdir ve nasıl deneyimler yaşadığımız (ilk andan itibaren) bizim nasıl biri olduğumuz ve zihinsel kapasitemizin gelişimi üzerinde etki sahibidir. Dolayısıyla olumlu deneyimler yaşatan etkileşimler, yani bebeğinizle konuşmak, ona dokunmak, sevmek, alabildiğiniz kadar kucağınıza almak, temasta kalmak, ona şarkılar söylemek onun beyin gelişimine büyük katkı sağlayacaktır. “Fazla kucağa almayalım alışmasın” düşüncesiyle bebekle sınırlı temas kurmak ise son derece tehlikelidir, yeterince kucağa alınmayan bebeğin beyin gelişimi kısıtlanır.

Yenidoğan refleksleri sağlıklı gelişimin habercisi

Bebeğin doğduğu andan itibaren onun hayatta kalmasına hizmet eden refleksleri vardır. Bu refleksler görevlerini tamamladıklarında ise yavaş yavaş refleks olma özelliklerini kaybeder daha iradi davranışlara dönüşürler. Emme, sıçrama, yakalama, tonik ense ve adımlama refleksi ilk 3-4 ayda görülen reflekslerdir. Bu reflekslerin her birinin ayrı bir yaşamsal anlamı olmakla birlikte refleksin olmaması bazı anomali ya da hastalıkların fark edilmesinde yardımcıdır. Çocuk doktorlarının muayeneleri sıklıkla bu refleksleri değerlendirmeyi içerir. Dolayısıyla doktorunuzla birlikte bu reflekslerin takibini yapmak önemlidir.


Bebek yaşamının ilk aylarını çevresinde olup bitenlere tepki vermekle geçirir ve tüm bu ilk dönem reflekslerin bebeğin kendi bedeninin nerede bitip dünyanın geri kalanının nerede başladığını anlamasında etkisi vardır. Ve yenidoğan refleksif olmaktan aktif olmaya geçmeye başladığında kendi kendine bir şeyler yapabildiğini ve bunun çevresini etkilediğini öğrenmeye başlar. Bu nedenledir ki sıklıkla ilk 12 hafta sonunda aileler bebekte belirgin değişimler fark ederler. Dr. Brazelton “sadece bir bebeğin öğrenme sürecini izlemenin size insan ırkı için umut vermeye yeteceğini” söyler.


Bebek ilk 3 ayda şunları hızlıca öğrenir:

İlk ay: Ebeveynlerin seslerini, mimikleri ve yüz ifadelerini anlama

2. ay: Ağlamanın ve gülmenin bir sonuç getirdiğine dair neden-sonuç ilişkisini anlama

3. ay: Düzenli göz kontağı kurma ve farklı ihtiyaçları için farklı şekillerde ağlama


İlk 3 ay için en ideal ortam = ana rahmi koşullarını içeren ortam

Biz buna “içerideki yaşamı dışarıda kurmak” da diyoruz. Yani bebeğin gelişimini desteklemek için mümkün olduğunca bebeğin hamilelik süresince içinde bulunduğu ana rahmi ortamını bebeğe sağlanmaktır. Bu ortamın temel bileşenleri: Sizinle kesintisiz temas, sınırlandırılmış çevre, ritmik sesler, hafifçe sallanma. Bunun için bebeği sling içinde taşımak, yatağını mümkün olduğunca onun boyutlarında, onu saran bir formda hazırlamak, yarım kundak yapmak (sadece kolların sarıldığı çok sıkı olmayan formda), kalp atış sesi (ritmik metronom ya da saat sesi) ya da kan akış sesi, rahim içi sesler (beyaz gürültü/white noise) sağlamak ve hafifçe pışpışlama dediğimiz sallamayı yapmak yardımcı olabilir.


Kendi normalleşme ve iyileşme sürecinizi unutmayın!

Bu da yeni anne-babanın kendine de bakım vermenin yollarını araması, destek alması anlamına geliyor. Annenin bedeninin iyileşmesi için zamana ihtiyacı var ve tüm bu ana rahmi ortamı oluşturmak aslında anneyi de toparlıyor. Örneğin; bebekle sürekli temas halinde olması gerekliliği ile anne başka bir şey ile ilgilenemiyor ve bu ona durma ve toparlanma zamanını kazandırıyor. Keşkesiz doğum eğiticiliği eğitimimizde doğum sonrası bu ilk dönem için “herkes kendi çocuğuna bakmalı” diye öğreniriz bunu. Yani bebeğin anne-babası bebeklerine, anne-babanın kendi anne-babaları da onlara... Mesela anneanne doğum yapan kızı aç mı, dinlenebiliyor mu, ağrısı var mı diye düşünecek, babaanne oğlunun karnı aç mı, yıkanacak, ütülenecekleri var mı diye soracak... Böyle olursa yeni anne-baba da yenidoğan bebekleri ile tanışma ve uyumlanmaya odaklanabilir...


Pediatrist Harvey Karp’ın dediği gibi “yenidoğan bir bebeğe bakmak kesinlikle karmaşık değildir ama içgüdüsel olmadığı da açıktır” ve “tüm hepsinin güzel yanı ise, anne-baba bir kez bu becerileri öğrendiklerinde sonrasında çocuklarının ihtiyaçlarını karşılarken daha yetkin ve özgüvenli hissedebileceklerdir”


Kaynak:

www.parents.com

www.todaysparent.com

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.