Ben bunu hep yapıyorum
Gördüm ki, başkaları da yapıyor. Bencilse gelecek size ama nasıl rahatladım, anlatamam. Hatta biri bana yapınca daha da seviniyorum; ileride aynı hayatı kendisine yaparsam anlayışlı karşılar diye…
Yanlış mesaj gönderip duruyorum. Hem de herkese…
WhatsApp hayatımıza bu denli girdiğinden beri işler kolaylaştı gibi görünüyor ancak çok dikkat istiyor.
Mesela Arkın’a bir arkadaşımla yaşadığımızı anlatan mesaj atacağım. Aklımda o arkadaşım olduğu için hooop ona gidiyor WhatsApp mesajı. İş yaptığım firmalarla gruplar var. Oradaki yazışmalar çok önemli. Çünkü herkes orada… Ajansından firma yetkilisine. Birine özelden göndereceğimi o gruba yazıyorum. Sonra ayıkla pirincin taşını… Başıma öyle sık geliyor ki, bir arada kapattım grupları. Yazışmama kararı aldım. E, o da olmuyor. Sen kapatıyorsun onlar seni ekliyor.
En son bir iş için bir ajans yetkilisiyle yazışırken baktım, bana iyi geceler dedikten sonra öpücük gönderdi. Sonra da “kusura bakmayın” yazdı; tabii bu hatayı çok yapan biri olarak gayet iyi anladım kendisini. Gülmeye başladık.
Dolma parmaklarım yüzünden mesajların sonunda kalpler, gülücükler havada uçuşuyor. Bazen özür diliyorum, bazen ölü taklidi yapıyorum. Ben atmamışım da hop kendiliğinden ortaya çıkmış gibi o emoji…
Telefonda da sorun yaşıyorum. Bakkala sipariş verdikten sonra telefonu kapatırken “öptüm, görüşürüz” dediğim çok oldu. Neyse ki 15 yıldır tanıyorlar beni, çözdüler artık.
Taksiden inerken “İyi günler, sonra görüşürüz” diyorum. Nerede bir daha göreceksem aynı taksiyi, aynı şoförü?
Şu aralar benim için telefonla konuşmak ve yazışmak gerçek bir kabus.
Bir de emojiler öyle girmişler ki hayatımıza, sosyal medyada biriyle yazışırken sonuna gülücük falan koymazsanız sert yazdınız zannediliyor. Diyorlar ki “Neden kızdınız?” Gel de açıkla şimdi…
Kullansan bir dert, kullanmasan ayrı…
Mutlaka bir kalp ya da gülücük mü koymak gerek kızmadığımı göstermek için?
Bu yüzden iş ile ilgili bir yazışma yaparken, evdeysem eğer rica ediyorum “lütfen beni yok sayın, beş dakika da konsantre olayım da doğru kişiye mesaj atabileyim” diye.
E-mail atarken de önce metni yazıyorum, en son gönderilecek adresi ekliyorum. Yanlış gönderdiğim de çok oldu. Diyelim ki Emre diye biriyle yazışacağım, başka Emre’lere proje gönderdiğim çok oldu. “???” ve “!!!” dolu cevaplar aldığım da…
Hani, hep diyoruz kafamızda gözlük varken gözlüğümüzü arıyoruz, telefonla konuşurken çantada telefonu arayıp da bulamayınca panik oluyoruz diye. Madalyonun bir de bu telefon ve yazışma kısmı var ki, diğerinden beter…
Bir kere Arkın’a çok kızmıştım ve arkadaşıma gönderiyordum düşüncelerimi. Sonra bir baktım hepsini Arkın’a atmışım. Silsen “ne yazdın da sildin” olacak. Silmedim. Açık açık anlattım. Hadi ona anlatabildim de herkese olmuyor bu iş.
Canım teknoloji. Hayatımı çok kolaylaştırıyorsun ama resmen e-mail ve mesaj trafiğinde de ciddi ciddi geriyorsun.
Daha çok pot kırıyoruz daha çok hata yapıyoruz. Hızlı olalım derken içinden çıkamayacağımız işlere bulaşıyoruz.
Ben şimdi bu yazıyı doğru adrese gönderebilecek miyim bakalım, onca karmaşadan bahsettikten sonra?
YORUMLAR