İzmir depremi

Yazdım yazdım sildim.

Yazdım yazdım sildim.

Yazıyorum. Silecek miyim, bilmiyorum.

Depremi yazmak istiyorum, nereden başlayacağımı bulamıyorum. Canım acıyor, öfke doluyorum.

Öfke doluyken de yazmak doğru değil belki ancak kendimi tutamıyorum. Kelimeleri seçerken zorlanıyorum.

Sonsuz bir öfke. Büyük bir acı.

Elif’in, Ayda’nın ve yüzlerce kişinin fotoğrafları gözümün önünden gitmiyor. Kendi deprem korkumdan, kendi deprem travmamdan utanıyorum şu anda.

Her an deprem bekliyoruz ancak depremin öldürmediğini de gayet iyi biliyoruz.

Soruyorum her gün:

Kolonları kesenler nerede?

Kâğıt helva gibi ev yapanlar nerede?

Onlara ne olacak?

Buna nasıl izin veriliyor?

Kolon kesmeyi anlamıyorum, anlamayacağım da.

Gölcük depreminde Avcılar’da üniversite okuyordum. Her gün okula giderken önünden geçtiğim apartmanlar, kolonları kesildiği için tek tek yıkılmışlardı, yüzlerce binlerce kişi hayatını kaybetmişti.

Bir apartman ayakta, yanındaki yıkılmış. Nedeni belli!

Bir insanın eli buna nasıl gider? Bir insan bunu nasıl yapar?

Dükkânını büyütmek için bunu yapmayı nasıl aklına getirir?

Hasarlı bir evi, boya badana yapıp hasarları örterek nasıl kiralar bir ev sahibi?

Bu bence cinayet! Başkalarının hayatına kastetmek… Başka hiçbir açıklaması olacak. Ömür boyu vicdan azabı çekecek olması beni ilgilendirmiyor. Bu bana yetmiyor. Birçoğunun vicdan azabı çekeceğine de inanmıyorum zaten. Başka bir cezası olmalı.

Diğer yandan kentsel dönüşüm konuşuluyor. Ben de paylaştım. Eskiden evi alan müteahhit kira verirdi, taşınma parası verirdi. Şimdi onlar yok. Ya da bazıları üzerine para istiyor bir de…

Çık, iki sene başka yerde otur, geri gel. Kolay mı? Bu gerçekten kolay mı kiralar bu kadar uçmuşken? Herkes bunu karşılayabilir mi? Bizim burada karşılayamaz. İki emekli maaşıyla geçinen bir çift bunu yapamaz. Bizim ev kentsel dönüşüme giderken öyle değildi. Kira da aldık, taşınma parası da. O dönem ne oldu biliyor musunuz? Aynı imkânı yakalayan birçok kişi evleri küçülecek diye kabul etmedi. Biz kuzu kuzu her şeye “tamam” derken, ev küçülecek diye eski apartmanda oturmayı kabul edenler oldu. Ya da apartman tam anlaşmışken birkaç kişinin itirazı nedeniyle iptal oldu proje. Çok yakınımdan biliyorum bunu. Hâlâ da devam ediyor, altı yıldır! İki dükkânın çıkardığı arıza nedeniyle onlarca hanenin olduğu bir apartmanda karar alınamıyor. Çıldırıyorum!

Yeni evlerin kiraları uçmuş durumda. Öyle böyle değil. Karşılaması zor. Almak deseniz, o artık büyük çoğunluğumuz için imkânsıza yakın. Arada bir girip bakıyorum internete, gözlerime inanamıyorum ev fiyatlarını görünce.

Aslında neresinden bakarsam doğruyu göremediğim bir durum bu. Doğruyu bildiğim, ama göremediğim.

Yanlışı biliyoruz ama herkese anlatamıyoruz.

Hepimizin doğrusu, herkese doğru değil birçok konuda. Ancak bazı doğrular var ki, işte onlar herkes için doğru olmalı. Yine de olmuyor, olamıyor.

Gitmiyor gözümün önünden İzmir’de yaşananlar.

Buradan elimden geleni yapsam da, yetmediğini biliyorum.

Yetemeyeceğini.

Yaşadıklarını hiçbir şey geri getirmeyecek. Yaralarını sarmaya yardımcı olabiliriz, fakat hiçbir şeyi geri getiremeyiz. Acı. Çok acı.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.