Fahriye Nedim’e saygıyla...



Bu yazı; Türk yemek yazarlarının içinde öncü olması nedeniyle çok özel bir yere sahip olan Fahriye Nedim’e saygıyla ve onun 1952 yılında İnkılap Kitabevi tarafından 7. baskısı yapılmış yemek kitabının bana ulaşmasını sağlayan sevgili Arzu Yıldırım’a teşekkür duygularıyla yazılmıştır.


Fahriye Nedim’in bilinen en eski eseri 1924 tarihli “Tatlıcıbaşı” isimli kitabı. Düşünüyorum da o tarihte bir kadın yazarın dünyanın en önemli mutfak kültürlerinden birine sahip olan Türk mutfağına ait lezzetleri sanki genç cumhuriyetimize armağan edercesine saklama, aktarma girişimi ne kadar değerli, ne kadar anlamlı.


O bu önemli çalışmaları yapıp, aslında bu işe gönül vermiş olan bizlere feyz verirken, bendeki kitabının önsözünden anladığım kadarıyla ne kadar mütevazı, ne kadar cana yakın ve ne kadar “kadın”mış, hayran kaldım doğrusu. Sizin de okumanızı diledim içimden. Aynen şöyle diyor:


“...Ufak apartımanlarının yemek salonunda kurulmuş, temiz, yüreğe genişlik, insana iştah veren, çiçekli, zarif yemek masasında, karısının eliyle pişmiş bir yemeği yemek, sofrasında bulunan birkaç dosta, bunu söylemek, hangi genç kocaya gurur ve sevinç vermez? Bu beğeniliş, hangi genç zevcenin heveslerini arttırmaz?.. Bunun için, ev kadınına, iyi bir yardımcı, onun müşküllerini kolaylaştırıcı biri lazımdır. Bu, okuyarak, bilerek hazırlanmış, yazılmış bir yemek kitabı olabilir. Ben, bugünün en mühim ihtiyaçlarından biri olan bu noksanı düşünerek, bu yemek kitabını hazırladım. Öyle sanıyorum ki, birçok genç kadınlar, bu eseri, kendilerine tecrübeli, usta bir arkadaş olarak kabul edecekler, hem kendi yüzlerini ak edecek, hem kocalarının, çocuklarının, hatta dostlarının yüzlerini güldürecek, onlara ağız tadiyle yemek yedirmenin büyük keyfini vereceklerdir.’’


İtiraf ediyorum, bu yazının gerçek tarihini bilemiyorum ama aşağı yukarı 100 sene sonra aynı duygular içinde olduğuma eminim.



Geçen hafta üst üste iki akşam sofralarında bulunduğum iki güzel kadın da aynı duygular içindeydi.


Değerli komşum Arzu Yıldırım bizi Karadeniz’e özel tatlarla ağırladı. Eşinde gurur, kızlarının güzel yüzlerinde mutluluk vardı. Hepimize çok keyifli bir akşam yaşattı. Üstelik “Selinciğim bu kitap sana çok yakışacak” diyerek artık kütüphanemin en değerli yerinde duran Fahriye Nedim’in sayfaları sararmış ama yaşanmışlıkla parlayan kitabını bana hediye etti. Üstelik bir de kullandığı Trabzon tereyağından verdi. Kokmasın diye iyice ısıtıp köpürttükten sonra kullanmamı tembihledi. Onunla ilk pilavımı yaptım bile, enfes oldu...


Bir gece sonra annemin sofrasındaydık. Annem ve babam, 45 sene evlilikten sonra bile Fahriye Hanım'ın bahsettiği genç koca ve genç zevce gibiler. Annemde her sunuş sonrası babamın iltifatlarını arayan bir bakış var.


O gece Antep peyniriyle yaptığı su böreğini başka bir gururla sunuyor. Herkesten övgü geliyor. Şaşılacak şey ama herkesten çok babam beğeniyor. Bende kadınca bir şüphe var bu su böreğiyle ilgili ama annem ser veriyor, sır vermiyor. Bir gün sonra benim ısrarlarıma dayanamıyor ve hazır yufkayla yapılmış bir su böreği olduğunu itiraf ediyor. Anlayacağınız yalancı dolmadan sonra aileye bir de yalancı su böreği girdi. Benim için ilginç olanı bu su böreği kandırmasını babamın anlamamış olması.


Kusura bakma babacığım faka bastın, nasıl oldu bilmiyorum ama sen de fena kandın...





Yalancı su böreği tarifi için tıklayın...



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.