Fıstık gibi sezaryen olmak varken...
Bugün bir anestezist arkadaşımla konuşurken konu epidural ile doğuma geldi. Dedi ki: "Ya epidural normal ya da epidural sezaryen. Bu devirde başkası olmaz. Güle oynaya alıyorsun çocuğu eline. Hatta ben 2 kere epidural sezaryen oldum. Fıstık gibi."
Doğumu sadece bebeğin rahimden çıkması (hatta çıkartılması) olarak gördüğünüzde çok haklı gibi geliyor. Bir de üzerine vajinal doğumda olabilecek sorunları düşünün... Yırtıklar, bebeğin oksijensiz kalması, ağrı dolu saatler, omuz takılması, kolun felç kalması, kanamalar... "Basitçe çocuğu planlanmış bir günde yapılan sıradan bir ameliyat ile risksiz ve zahmetsiz, hem de saatlerce uğraşmadan almak varken bu doğum sevdası nedir?" diye düşünmeden edemiyor insan.
Zaten yüksekliğinden şikayet ettiğimiz sezaryen oranımızın sebebi budur: Doktorların, ebelerin ve gebelerin çoğunun doğum hakkında böyle düşünmesi. Evet, doktorların çoğu kendileri ve yakınları ve de takip ettikleri gebeleri için sezaryeni tercih ediyor. Gebelerin çoğu da ya açık açık sezaryeni tercih ediyor ya da "normal doğum istiyorum" diye kendilerini kandırıyorlar; çünkü normal doğumu, sadece olumsuz sonuçlarını yaşamayacaklarsa istiyorlar. Bunu da doktorun garanti etmesini bekliyorlar. Sonra da gerçekle istekleri örtüşmediği için sanki istediklerini elde etmeleri engellenmiş zannediyorlar.
Her cümleye "çoğu" diyerek başladım. Elbette yılda 1 milyon 250 bin doğumun hepsi bir değil, 8 bin doktor ve 50 bin ebe de aynı değil. Ama çoğu doktor ebe ve gebe doğuma "fıstık gibi sezaryen olmak varken doğurmak niye" diye bakarken, herkes doğumun komplikasyonlarından abarta abarta bahsedip, sezaryenin komplikasyonlarını görmezden gelirken, doğum isteyen gebe "bencillik" ile, normal doğum için uğraşan doktor meslektaşları tarafından "mazoşist olmak"la suçlanıyor iken, en ufak bir şey olduğunda "neden daha önce sezaryen yapmadın" diye yasal ve sosyal olarak cezalandırılırken ve en önemlisi doğumhane koşulları vajinal doğumu zora sokacak nitelikte iken böyle bir genellemenin gerçekten genelin "çoğu"nu kapsadığını düşünüyorum. Bu genellemeye uymayanlar kendilerinin kastedilmediğini bilip alınmasınlar.
Gebeler bilinçlenmeli, doğuma hazırlık profosyonel eğitim kadar ve sosyal çevresi tarafından da yapılmalı, sonra da gerçekten fizyolojik işleyişi bozulmadan doğum yapabileceği ve obstetrik yardımı en üst düzeyde olduğu kadar tercihlerine de saygı duyulduğu koşullara ücretsiz ulaşabilmeli.
"Vajeryen olacağına sezaryen olsun"
Bugün duyduğum cümleye geri dönersek, fıstık gibi sezaryenle doğurtmak varken neden bu kadar riskli, zor ve ağrılı bir süreci tercih edelim? Bugünkü koşullarda doğum gerçekten böyledir ve tamamen hak veriyorum. Ama koşulları değiştirdiğinizde karşınızda çok farklı bir tablo çıkıyor.
Fizyolojisini bozan bir şey olmadığında doğum genelde rahat ve sorunsuz işler. Ama fizyolojinin işlemesi için bırakın korkuyu, tereddüdü olmayan bir gebeye, o gebeyi rahatsız etmeden gözlemleyecek fiziki ortama ve gebe ile sağlık çalışanları arasında tam bir güven ilişkisinin olmasına ihtiyaç var. Bu sağlandığı zaman gebe doğuracak, ebe destek ve göz kulak olacak, doktor da bir patoloji gelişirse devreye girecek. İşte bu aşamaya geldiğimizde doğum o kadar hoş bir olay oluyor ki... Gebeyseniz bedeninizde, ebe ya da doktorsanız karşınızda bir mucize vuku buluyor! Bebek mekanik olarak kayarak ve çeşitli dönüşleri kendiliğinden yaparak annesinin kollarına geliyor. Gebe ise hormonların etkisinde dans ediyor ve bedenindeki gücü keşfediyor. Zorlukları olduğu kadar keyifleri de olan bir yolculuk bu, kadın bebeğini dış dünyaya getirirken kendisi de anneliğe geçiyor.
Elbette doğumda sorunlar da yaşanabilir. Her yolculukta kazalar olabildiği gibi. İşte burada tıp devreye giriyor. Ama bu sorunlar öyle bir abartılıyor ki...
Evet, doğum yapan kadınlarda ilerde idrar kaçırma sorunu olabilir. Ama öyle bir anlatılıyor ki, bir kez doğum yaptın, artık idrar sorunun olacak! İdrar inkontinensi için doğum sayısı bir risk faktörü ise de hiç evlenmeyen rahibelerde dahi görülebiliyor ve ömrü boyunca masa başı iş yapan kadınlar da büyük risk altında.
Evet vajinal doğumda bebekte oksijensiz kalmaya bağlı beyin hasarı olabilir. Ama çok ilginçtir ki sezaryen oranı kat be kat arttığı halde serebral palsili çocuk oranı değişmemiştir. Ve toplumdaki imajı gibi her doğumda bebeklere birşey olacak olsaydı bizden üst nesiller nasıl hayatta kaldı merak etmemiz lazım. Tıp sayesinde kurtulan hayatlar var ve biz bunun için müteşekkiriz ama tüm hayatlar tıp sayesinde var değil.
Evet vajinal doğumda perinede yırtık olabilir. Bu "olabilir" iken sezaryen ile karın duvarında 7 kat kesi olacağı "kesin"dir. Yırtıkların en büyük sebebi de bebek çıkarken hem gebelerin hem de sağlıkçıların çok aceleci davranmalarıdır ya, o da ayrı bir konu. O aşamada fizyoloji korunursa patolojiler daha seyrek görülecektir diye düşünüyorum.
Sezaryende de kanama, tromboz, emboli, enfeksiyon, yara iyileşme sorunları olabilir. Lohusalık, anne bebek bağlanması, emzirme daha zordur ve bununla ilişkili problemler daha sık görülür. Sezaryenle doğan bebekler astım, diyabet ve obezite için ispatlı olarak daha fazla risk altındadır, kanser, şizofreni otizm gibi bazı hastalıklara karşı daha yatkın olabilecekleri yönünde iddialar vardır. Bir de hep bu bebeği ve hep doğuma yakın süreci düşünüyoruz ama (özellikle başka çocuk düşünen kadınlarda) ilerideki çocukların doğumlarında hem çocuk hem anne için olan riskleri görmüyoruz. Bir sonraki bebeğin eşinin aşağı yerleşmesi sonucu o bebeğin erken doğması, hayatını kaybetmesi, annenin kanaması, rahminin alınması gibi riskler nedense hiç yer bulmuyor "fıstık gibi" tanımını yaparken.
Hiç istemediğim birşey yaptım bu haftaki yazımda. Doğum konusunda bazılarınca hayal kabul edilen şeyler ve sezaryenin olumsuz yönlerini de yazdım. Birincisi gebelere ulaşamayacakları kesin gibi olan bir doğumu istetiyor, ikincisi de günümüz kadınlarının üçte ikisini korkutuyor, çünkü sezaryenle doğuruyor ya da doğurdular. Ama başka çarem kalmadı. Evire çevire yazıyorum anlaşılmıyor…
Bugünkü doğumlar olabileceği güzelliğin yanından bile geçmiyor. Böyle kaldığı sürece bence de herkes sezaryen ile doğursun. Ama daha güzeli doğumu teşvik edelim. Etmek istiyorsak da teşvik edilebilecek doğumlar yaşanma ihtimalini oluşturalım. Bunun için de koşulları yaratalım. Koşulları yaratmak için bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Bakış açımızı değiştirmek için de koşulları yaratmamız lazım. Bu bir kısır döngü ve bu döngüden kurtulmak için birbirimizi suçlamaya son vermemiz ve her şeyi doktordan beklemekten vazgeçmemiz lazım. Doğumlar için doğumla ilişkili herkesin el ele vermesi ve hepimizin de doğumlarımıza sahip çıkmamız lazım.
YORUMLAR