Öz olmak

İçimde bir Öz olduğuna ne zaman uyandım hatırlamıyorum. Yolculuğun bir yerinde derdimi anlatırken Öz'le ilişkiden bahseder oldum zamanla; yaralarımın ve inanç kalıplarımın altından altın rengi ışık sızdıkça.


Onun hep orada olduğunu, hiç kaybolmadığını ama daha doğduğumuz andan itibaren simsiyah bir örtü ile kaplandığını anladım. Öyle ki insan düşüncelerine, kurban olduğu inancına tutunup, yetersizlik ve değersizlik inançlarını kibir ve suçlamanın ardına gizleyip, yaralarından beslendikçe bir boşluk gibi deneyimliyordu Öz'ün durduğu yeri. İçinde koca bir karanlık, huzursuzluk, acı ya da delik... Temas etmek istemediği bir yer...


Işığın orada olacağını düşünemiyordu başlangıçta. Orayla temas etme, orada kalma, anlama ve oraya şefkat gösterme cesaretini gösterdiğin an hafif hafif kalkıyordu (meğer kağıttan olan) örtüsü. Işık sızıyordu içeriye parça parça...


İnsanın dili halini öyle güzel ortaya koyuyor ki! Hep Öz'le ilişki kurmak diye bir şeyden bahsedip durdum yazılarımda. İnsanın Öz'le ilişkisi ya iyiydi ya da çarpık, inançlar ve yaralardan sebep.


Bu yüzden kendi düşüncelerimi, davranışlarımı ve duygularımı farkındalıkla izlerken hep Öz'ümle olan ilişkimi tarttım. Özdeğerimi hissedebiliyor muydum? Özsevgiyi? Özyeterimin farkında mıydım? Özsaygımın, özgüvenimin? Özkabul ve özşefkat gösteriyor muydum kendime o an? Öz'deki bilgeliğime güveniyor, teslimiyet ve akışta sezgilerimi dinleyerek mi ilerliyordum? Bir'liği hissediyor ve yansıtıyor muydum?


Yine de birkaç hafta önce yazdığım gibi susmuyordu zihnim. Öz'ümdeki ışık bariz biçimde içimi aydınlatsa da zihnim, kendimi ve başkalarını kıyaslamaya, gece 3'te tuhaf endişeler ile beni uyandırmaya, "asla yeterince iyi değilsin" ve "sen kimsin ki?"lerle beni karanlığa çekmeye devam etti. İçeride bağlanacak ilgili bir yara ya da inanç bulamasa bile düşünce hala vardı.


Bunu beklemiyordum. Şaşırdım. Bocaladım.


Ta ki tanıdık tanımadık birçok kişi bana "Şimdi'nin Gücü"nü okumamı tavsiye edene kadar. Üç yıldır kitaplığımda duruyordu kitap. Şimdi'de olma pratikleri yapıyordum içimden geldiği şekillerde o yüzden elim gitmemişti herhangi birinin tekniğine.


Ama düşüncelerim konusunda tıkanmıştım. Kitaba elimi attım. Rastgele bir sayfa açtım ve okuduğum şey beni çarptı...


"Siz zihniniz değilsiniz" diyordu. Bu yanılgı Öz'ü (yazarın deyimi ile Var'lığı) ve kimliği düşünceye eşitleyerek "düşünüyorum öyleyse varım" diyen Descartes'ten beri süregelir diyordu. "Siz düşüncelerinizden ve deneyimlerinizden, zihninizden fazlasısınız."


Öz'ün, Ruh'umun zihnimden fazlası olduğunu biliyordum ama yine de kendimi zihin yani "düşünen" olarak görüyordum. Her daim kendimi zihinde köklendiriyor ve sonra "zihin olan ben" arada sırada Öz'le ilişki kuruyordum. Öz'ün kendisi olduğuma bir türlü uyanmıyordum.


Şimdi idrak ediyorum ki zihin bir araçtır. Bağlantı kuran, analiz eden, anlayan, parçaları birleştiren... Güzel, işlevsel bir araç.


Benim deneyimimde bir işlevi daha vardı fark ettiğim; yolculuğum boyunca endişe ve kıyas aracılığıyla içimdeki yaraları uyandırmak... Acıyı, onu görmem, kabul etmem, anlamam ve dönüştürmem için ve ortaya çıkarmak.


Şaşırdığım şey, yukarıda bahsettiğim gibi o inanç ya da yara dönüşse bile gevezeliğinin bitmiyor oluşuydu. Echart Tolle'un dediğine göre bu; zihnin doğası. Doğrusu bunu bilmek beni hafifletti ve rahatlattı. Yorulmuştum bu gevezeliğin ardında bir şey arayıp arayıp eli boş dönmekten.


Şimdi biliyorum ve kabul ediyorum zihnin doğasını. Onun yolculuğumda bir araç olduğunu ama "ben" olmadığını.


Öz'üm ben çünkü.


Tasımı tarağımı toplayıp zihinden taşınmak ve Öz olarak bedenimin içine, homojen dağılmak bir anda oluverdi. Zihnim sustu. Hiç, hem de hiçbir şey akmıyordu. Başımın içindeki bir yerden aldığım nefesi tutmak gibiydi. Hayatımın en güçlü deneyimlerinden biriydi.


Yüzümde istemsiz bir sırıtma, boş bir zihin ve salt gözlem yapan bir Öz ile sevinç içinde dolaşıyorum evde zaman zaman. Henüz çok uzun süreler bu şekilde olmuyorum ama git gide bedenimin içinde daha çok kökleniyorum ve zihnimde olmadan "Şimdi" de olduğum anların giderek uzadığını fark ediyorum.


Zihin olmadığımı bilmek çok rahatlatıcı ve aynı zamanda eğlenceli. Düşüncelerimi çok da ciddiye almıyorum çünkü şimdi.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ????özgürleşmek gibi,hep yazın...nasıl bir tebessümle okudum bilseniz,var olun????????????
    CEVAPLA
  • Misafir Ruhumun kör noktalarını öyle aydınlatıyor ki yazılarınız iyi ki varsınız iyi ki yazıyorsunuz sevgili Şule Seda hanım Sevgilerimle Selamlar
    CEVAPLA
  • Misafir Şüphesiz kendine dürüst olduğu takdirde en iyi kendini bilebilir. Mükemmel derecede mentalizm ve analistçi olsanızda farklı bir bedenin derinliklerini bilmek tam anlamıyla mümkün değildir,kalıplaşmış bütünler dışında. Sorum şu Öz'ünüzle aranız nasıl? Eğer çok iyiyse dış çevreyle ilişkileriniz nasıl?
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.