Merak...
Çocuklarımın, nasıl bir sistemin hangi okuluna uygun olduğuyla kafa patlattığım dönem, kafamın en karışık dönemlerinden biriydi. Evren, bütünlük, sevgi döngüsüyle büyüttüğümüz yavrular, istemesek te bir etiketin altında, bir sistemin parçacığı olmak üzere yola çıkacaklardı.
Kime hangi okul diye sorsam 'en iyi' , 'en kötü' ve 'asla' gibi uç cevaplar alıyordum. Kafasındaki ideolojiye uygun okul bulan ebeveynler için, en iyi okul, onların yolladığı okuldu. Bir ideolojisi olmayan grup, çoğunluğa ayak uydurup ,kafa patlatma işini zamana bırakmıştı. Hayal kırıklığına uğramış bir grup insan da , merakla ilgiyle araştırmaya devam ediyordu.
Meraklı tayfaya takıldım; en az yirmi tane okulla birebir görüştüm. Hiç düşünmediğim okulların kurasına yazdırdım, meraktan.
Kimisi akademik olarak iddialı, kimisi bireysel farklılıklara önem verip sınava çalıştırmayan, kimisi de spor ve dil odaklı olup , yurt dışına konsantre olmuş okullar. Marka okullar, butik okullar, vakıf okulları, moda okullar diye bin bir kategorisi, yan etki olarak yanında geliyor.
En iyi okul, en yakın okuldur diyenlerden esinlenerek ilk önce kilometre sınırlaması koydum. Madem seçenek var, bir yerden elemeye başlamalıydım.
Bahçe de olsun, temiz de olsun, Türkçenin yanı sıra bir dil daha olsun diye diye, bir özelliği filtrelerken, başka özelliklerle kafamı allak bullak ettim.
O dönemde çekime gittiğim bir evde , eve girmemle algımın beni kitap okuyan abiye çekmesi bir oldu. Bebeği anneyle, babayla, sonra üçüyle çektikten sonra, sıra abi'li pozlara gelmişti. Yanına yaklaşıp ismini, yaşını, okuduğu kitabı , ve tabii ki okulunu sordum... konuyla ne ilgisi olduğunu anlamayan abinin, hem kibar, hem meraklı hem de okumayı çok sevdiği her halinden belliydi... İlgime teşekkür edip , kardeşine konsantre oldu, harika fotoğraflar çektik.
Annesine okulla ilgili sorular sorduğumda, benim geçtiğim yollardan geçmiş bir halde, hafif bir tebessümle, okulun , çocuğun karakterine göre verilmesi gereken bir karar olduğunu söyledi. Duyduğum en iç ferahlatıcı cümle o olmuştu.
O günden sonra işim kolaylaştı. Karakter analizi, kapasite ve dengelenmesi gereken baskın taraflar olarak listeler çıkarttım. Bir adım ferahlıyorsam, üç adım daha da kafam karışıyordu...
Bir doğum günü partisinde, bir yaşında olan bebeğin ablası yanıma geldi. Yaklaşık 8 yaşındaydı. Fotoğraf makineme bakıp, çok ilginç olduğunu, acaba saniyede kaç fotoğraf çekebildiğini, ondaki makineyle bendeki makinenin farklarının neler olduğu gibi sorularla beni büyüledi. Okulunu sordum, cevap aynıydı...
Bütün sıfatları, etiketleri attım kenara. Ben çocuğumun merakını öldürmeyen bir okul istiyorum diye karar aldım. Ne kadar önemliydi!..Oradaki açık şalteri kapatmayan, bastırmayan, kanalları açık tutan bir okul, çocuklarımın bütün ihtiyaçlarını giderirdi, en azından ilkokul çağında...
O günkü coşkumu, bu yazıyı yazarken bile yaşıyorum... Hazine bulmuş gibi
sevinmiş, karar vermenin ferahlığıyla hafiflemiştim...
Bazen tek bir kelime, bütün kapıların kendiliğinden açılması için yeterli
oluyor...
YORUMLAR