X

Hayatımdaki bütün rutinlerin çöp olduğu; kendimi tanımlarken kullandığım bütün alışkanlıklarımdan ve konfor alanımdan, olabilecek maksimum uzaklıktaki bir dönemdeyim.


Karşıma çıkan 'madem öyle işte böyle ' mesajı içeren bütün özlü sözlere de gıcık oluyorum. Hazıra konmak ne sıkıcıymış; okunduğu gibi olmuyor o sözler; yaşanmışlıkla içi doluyormuş...


Kolumda iki çocuğum, bir o ev bir bu mekan şeklinde dolaşıp durdum. Çocukları da hafif salmış olabilirim; birisi çevirip annen seni pedagoga götürüyor mu diye sormuş. İyiliğinden, almıyorsa kendisi destek vereceğinden sormuştur mutlaka; ama oğlan alınmış; bağışıklık kazansın, bir konuda alınıp geri dönüşüm yaşamamayı deneyimlesin diyerek; o konuda da saldım...


Kayma düşme diyeceğime; gel beraber dama çıkalım dedim kızıma; onun limitlerine yetişemem ama; şaşırdığındaki mimikleri çok değerli; ergen olmadan o hallerini ezberleyip biri şaşırttığında tanımlayabilmek isterim mimiğini...



Damla damla hormonlar gelirken oğluma; ruh hali denilen dalgayı karşıma almak yerine öğrenmeye çalışıyorum; empati yeteneğim sıfıra inmiş durumda.


Babalarında olduklarında kalbimi yutkunup midemde taşıyorum sanki; platonik aşk yaşasam daha az nabzım olurdu. Panik atak desem o da değil; bir yandan gayet huzurluyum. Kendilerini benim yanımda kadar güvende hissettikleri başka hiçbir yer yok bu dünyada; nasıl da büyük bir şans geliyor; anlatamam!


Ama gece o yatağa bir başıma yatmamak için yapmadığım pijama partisi kalmadı!


Ama hepsine değdi; ne güzel şeymiş bekarlık; yirmi yıldır o veya bu şekilde uzun ilişkiler zincirinden çıkıp; topraklanmak nasıl da hafifletti... Evlilik için söyleyecek tek olumsuz kelimem yok; niyeyse hakkıyla yaşamamışım gibi bir his içindeyim... Böyle monoton ve bunaltıcı yıllara giremeden çıktık işin içinden; sanki hepsi bu iki müthiş karakter hayatımıza girsin diye olmuş... İyi ki de olmuş!