Eşim çok kıskanç
13 yıllık evliyim, eşim üzerimde sürekli baskı kurmaya çalışıyor. Çok aşırı kıskançlığı var. Ailemden, kız kardeşimden, annemden, arkadaşlarımdan sürekli beni kıskanıyor. Bütün ilgimi onlara verdiğimi, kendisine daha az sevgi ve ilgi verdiğimi söylüyor ama ben ona yeterince sevgi ve ilgi veriyorum. O kendisini dünyanın merkezi yapıp sadece o varmış gibi davranmamı istiyor. Kavgalarımızın birçoğu bu yüzden çıkıyor. Biliyorum beni çok seviyor, hatta hissettiriyor. Tamam, gayet iyi anlıyorum ama artık ben bunalıma girmek üzereyim. Zaten önceki yıllarda bir depresyon atlattım. Tekrar depresyona girmekten çok korkuyorum. Bir yere gitmek istediğimde ( her zaman değil bazen) bana izin vermiyor. Mesela ablamın yazlık evine annem ve erkek kardeşim giderken bana izin vermedi. Sen gitmeyeceksin dedi ve beni göndermedi. Hatta gidersen bir daha eve dönemezsin diye tehdit bile etti. Ben ondan korktuğum için değil, gerçekten üzgün olduğum için ve gittiğim yerden zevk almayacağım için gitmedim. Eşim çok inat birisi, bir kere hayır dediyse bitti artık. Artıları da çok, evet, bazı konularda çok memnunum ama bazen böyle beni gereksiz şeyler için çok üzüyor. Ona göre gitmesem, onu dinlesem ne olur ki, ama ben bir fırsatım var ve değerlendirmek istiyorum. Şu ara maddi açıdan müsait olmadığımız için tatile çıkamıyoruz. Ben de bu fırsatı değerlendirmek istiyorum. Sonuçta gittiğim yer belli, kiminle gittiğim belli, ailem yani. Yabancı değil. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Ne yapmalıyım? Yardımcı olursanız sevinirim.
Yeşim Tijen'in cevabı:
Sizlere Ankara’dan yazıyorum sevgili okurlar. Birkaç gün önce geldim, Ankara’ya oğlumu, torunumu, gelinimi görmek ne kadar iyi geldi bana, onları doya doya seyretmek ne büyük zevk! Gözlerimle de sevdim onları, yalnız öperek, sarılarak değil. Biz anneler çocuklarımızın mutluluğunu içimizde sindire sindire mutlu da oluruz. Diyeceğim o ki, bir annenin ruhunun ilacı sadece çocukları galiba.
Bugünkü yazıma gelecek olursak genç bir okurumun serzenişini işleyeceğiz. Sevdiklerimizi yorulmadan sevmek çok zor sevgili okurlar, sevgi de yoruluyor bir zaman sonra. Bunun için de arada bir soluklanmak gerekiyor. Nasıl soluklanılıyor? Bunlar ufak özgürlükler; dışarı çıkıp dolaşarak, anne-baba ya da kardeş bunlara rahatça gidebilerek ve bu gezmeleri ezilmeden, ne der şimdi kızar mı diye düşünüp strese girmeden yapabilmek bir mutluluktur. Bazen bir arkadaşla yapılan küçük, baş başa sohbet bile insanın ruhunu canlandırıyor, ilaç gibi geliyor, ciğerlerinize oksijeni doldurmak gibi enerji dolu dönüyorsunuz evinize. Daha bir hevesle sarılıyor kişi evine, işine, eşine ve çocuğuna, kafasını bir süre içinde olsa kendi hayatından soyutlayarak rahatlamış oluyor. Hep aynı ortamda üstelik de baskıyla bir evliliği yaşamak o evliliğin cazibesini de yitirtiyor kişinin gözünde, yük olmaya başlıyor yaşadığı hayat omuzlarında, her şey ağırlaşıyor. Günlük en basit işleri bile istemeden, zoraki yapıyor insan görev anlayışıyla. Sonunda sizin bir zaman girdiğiniz gibi depresyona da girebiliyor kadın. Evinde her ne kadar kendini oyalamaya çalışırsa çalışsın, kısır bir döngüdür yaşadığı. Bir zaman sonra o çok sevdiği evi, eşi eskisi kadar mutlu edemez onu. Kadınların da soluk almaya ihtiyaçları var. Aldığı soluk ailesi ve arkadaşlarıysa bunu çok görmek ne yazık ki önce cahillik ve sonra da bencillikle hatta güvensizlikle bağlantılıdır. Size mi güvenmiyor eşiniz sevgili okurum? Hayır, bence eşiniz kendine güvenmiyor. Bu tarz kişilerle evli olan bir-iki kişi tanıyorum sevgili okurum, onlarda sizin gibi bunaldılar, sıkça da hasta oldular çünkü bir zaman sonra susup söyleyemedikleri sorunlar kişide hastalık olarak nüksediyor ne yazık ki. Ne oldular şimdi derseniz şimdi yaş aldıkları için mi bilemiyorum, daha bir özgürler. Eşleri eskisi kadar sıkboğaz etmiyor, yıprandıklarıyla, sustuklarıyla kaldılar ve hala evliler, ama biliyorum eskilerde de kalsa bir yara var o ruhlarında.
13 yıl niye beklediniz? Daha nişanlıyken bu konuda baskıyı kabullenemeyeceğinizi hissettirmeliydiniz. Şimdi artık kemikleşmiş bir alışkanlığı kırmak daha zor olacaktır. Bazen en doğal haklar için bile mücadele vermek gerekiyor. Ya bu hayatı yazdığınız gibi artıları çok olduğu için zor da gelse ben bunu çekeceğim diyerek kabulleneceksiniz ya da susmayacak, bunun mücadelesini vereceksiniz. Nasıl mı? Mesela o kız kardeşinizin evine gidecektiniz. Göndermedi sizi o tatili yapmak için, gittiğiniz yer kız kardeşiniz ve orda diğer aile fertlerinizde olacaktı. Ne gibi sakıncası olabilir bunun? Evet, gittiğinizde belki huzursuz olacaktınız, tam tat alamayacaktınız ama o da sizin yokluğunuzda ilk belki kızacak, sonra düşünmeye başlayacaktı. Evlilik öyle saçma sapan nedenlerle yıkılmaz, yıkılıyorsa evlilik değildir, yaşadığınız esarettir. Dönmenize yakın bir hafta sonu o da gelir, sizi de alıp dönebilirdi pekâlâ. Bu bir ilk adım olabilirdi ama cesaret edememişsiniz. Diğer yandan kendinde bulduğu eksiklikler yüzünden gurur meselesi de yapıyor olabilir. Kendi sizi tatile gönderemediği için, yapamadığı, veremediği şeylerde sizi ailenizden uzak tutmasının nedeni olabilir.
Hayatta her şeye yetişmeyebilir kişinin imkanları, ama bir bu sıkıntıları yaşayan sizin eşiniz değil ki. İyi bir insan ve eşse, düşünceli ve çaba içindeyse bunlar göze o kadar da batmaz, sevgi hepsini örtebilir. Anlaşabilmek, beraberlikten zevk almak bunlar paradan her zaman daha önde gelir çoğu kadın için. Şu zihniyeti taşıyorsa fena; aman görmesin, gözü açılmasın, eksiklikleri hissetmesin. Bunları kapatmak içinse bu baskılar boşa çıkar, çünkü insan yaş aldıkça sevgili okurum, sorgulamalara başlar, kendini, eşini, hayatını, annesini, babasını ve birçok şeyi. Bunu herkes kendi algısına göre yapar ve bu sorgulamalardan kimileri yüz akıyla çıkarken kimileri sınıfta kalır. Siz sanırım bu sorgulamalara da başladınız, bu depresyonlar bunun habercisi. Kadınların konuşkanlığıyla ilgili bir sürü espri fıkra dile getirilse de kadın özel hayatını genelde içe dönük yaşar, saklar, susar. Bu da onun gitgide depresif yaşamasına neden olur. Kadınların erkeklerden daha sık depresyon geçirmeleri bu yüzdendir, çünkü erkeklerin dışarda da bir dünyaları vardır. Evden çıktıklarında birçok şeyi de o evde bırakabilirler. Size önerim, küçük, masum ve en doğal hakkınız, özgürlüklerinizin mücadelesini verin, çekinmeyin. Başka türlü bir sonuca ulaşamazsınız. Sevin, sayın eşinizi, ama haklarınızı da gasp ettirmeyin, çünkü siz esir değil önce insan, sonra eşsiniz. Mücadele etmeden hiçbir kazanım elde edemezsiniz. Sevgiler…
HÜZÜN
Git az öteye hüzün,
Benden daha güzel kadınlara git.
Aldat beni başka kadınlarla,
Kıskanırsam ne olayım!
Bir acı var tam şuramda
Sinsi sinsi kanayıp duran
Bunun adı hüzün,
Gülümsemelerimi dudaklarımda solduran.
Meyilliyim kahkahalarla aldatmaya hüzünleri,
Elimde değil.
Ama İstiyorum ki
Ben seni aldatmadan git hüzün!
Kendi kendine usu l usul git hüzün.
Git az öteye hüzün!
Benden daha güzel kadınlar var, sarışın, esmer,
Hepsi ayrı tat.
Kıskanırsam ne olayım.
Yeşim Tijen
***
Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...
İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com
Twitter: @yesimtijen
YORUMLAR