İnsan sevdiğini kaybetmekten korkmaz mı?

“Merhaba Yeşim Hanım,

Tam bir yıl oldu birbirimizin hayatına gireli. İlk aylar her şey o kadar güzel olur ki biz hep öyle olacak sanırız. Hayallerini hayallerimizle birleştirir, kocaman bir dünya kurarız. Ama zamanla bunları kaybettik. Benim için çabalamadı hiç bir zaman. Kaybetmekten korkmaz mı oysa insan sevdiğini? Böyle davrandıkça ne kadar kırıldığımı anlatamam, kelime yok bunu ifade etmem için. Karşıma alıp konuştuğum zaman ya dinliyor ya dinlemiyor. Boşver diyorum, boşver yalnız çıktın bu yola, çıkar onu hayatından. Ama onu da beceremedim. Alışkanlık da değildi ben onun karakterini sevdim. Ve bir kalbim olduğunu hissettim. Erkek arkadaşım mesleğine çok fazla zaman ayırıyor, çok çalışması gerekiyor. Bu yüzden biz onunla hiç normal sevgililer gibi çok zaman geçiremedik. Boşluğunu bulduğunda da vaktini bana ayırıyor. Biz yanyana geldiğimiz zamanlarda ise birşeyler paylaşmamız gerekirken, sus pus oturuyoruz. Konu açtığımda gözlerini televizyondan ayırmadan cevap veriyor. Paylaşım sıfır dediğim gibi. Onunla ciddi bir şeyler istiyorum, bunu ona da belirttim. Kırılıyorum çoğu zaman bunun o da farkında ama birşeyler yapmıyor, gönlümü almak için beni kaybetmemek adına çabalamıyor. Ama bir şeyden eminim ki seviyor. Bir yıldır tanışıyoruz ama benim evime ben bin kere söylemeden gelmiyor. Israr ettiğimde ve boşluğu varsa birşeyler yapıyoruz. Müsait olduğu zamanlar da erkek erkeğe takılmayı seçiyor genelde, yani öncelik ben değilim. Ya da arkdaşlarıyla plan yapıp beni davet ediyor, grupça oturuyoruz. Onu asla kısıtlamak istemediğimi ona hem söylüyor hem hissettiriyorum davranışlarımla. Her zaman yanındayım özellikle kötü zamanlarında. Ama benim ne iyi ne kötü zamanımda ne kadar istesem de olamıyor. Önceden de böyle miydi bu kadar ilgisiz miydi yoksa biz sevgili olduk elde edilen insan olduğum için mi kıymetsizlendim çözemiyorum. Neden benim gösterdiğim özeni o da göstermiyor? Neden kaybedeceğim korkusu yok içinde? Öyle çok seviyorum ki onu, canımın çok yanacağını, yandığını bile bile vazgeçemiyorm onu sevmekten. Kimse vazgeçilmez değildir biliyorum ama onun derdini anlamak istiyorum ben. Ne şekilde davranmalıyım, ona yaklaşımım tutumum ne yönde olmalı?”



Yeşim Tijen’in cevabı:


“Güneşi Bekleyin

Bir kapı kapanırken hayatlarımızda,

Bir kapı açılır.

Siz jön sanırken gideni,

Oysa o figürandır.

Sevgileri gibi kirlidir sakileri.

Rolleri ufacıktır, yürekleri de öyle.

Sokak lambası gibi loş ışık verirler,

Siz güneş sanırsınız.

Oysa onunla hep geceyi yaşarsınız.

Kapıyı çarpar ve giderler,

Allahaısmarladık bile demeden,

Güneşin doğduğunu fark ettiğinizde,

Anlarsınız sizdeki karanlığını.

Sevmek yüreğini vermektir.

Bencil ve ketum olduğunu hatırlayınca,

Hep alan, hiç vermeyenin gidişine şükredersiniz.

Ve sokak lambasının ışığı yetmez olur size,

Güneşe yürürsünüz sevilmenin hazzıyla.

Bazı insanlar figürandır hayatımızda,

Jönleri bekleyin, sabırsız olmayın.

Aceleniz ne?

Güneş her sabah yeniden doğar, umutlarımız gibi.” -Yeşim Tijen


Kalbiniz biri için çarpmaya başladığında sıkın kalbinizi oracıkta. Kendinizi bu sevgiye kaptırmak için biraz bekleyin, bakın o kişinin üzerinde ki pullar hala duruyor mu? Yoksa bir zaman sonra o size gösterdiği yüzünden farklı biri mi çıkacak? O pulları hala üzerinde duracak mı? Kolay değil biliyorum ama günümüzde böyle olması gerekiyor. Çünkü menfaatler uğruna kurulan ilişkilerin ardından geriye kalan gözyaşlarıyla, birde mendil oluyor. O nedenle bekleyip görmeli, adam hala aynı adam mı, kadın hala aynı kadın mı... Sevgisi tam gaz devam ediyor mu? Sözleri zaman aşımına mı uğruyor? Bunun için de böyle olması gerekiyor, kalbi sıkı sıkı tutmak. Ama İnsan karşındakinden etkilenip, sevince, onu hayatının merkezine koyuyor, değse de değmese de ‘Jön’ sanıyor onu. Değil işte, ben senin için ölüp bitmiyorum, sana ayıracak vaktim yok, söyleyecek sözüm, vaadim yok. Sen kendi haline takıl diyorsa size karşı davranışlarıyla, oturup ciddi ciddi düşünmek gerek. Ben ne yapıyorum? Beni aramıyor, sıkıntılı zamanlarım da ortada yok, bir vaadi de yok.


Ben bu adamın nesini seviyorum gamzelerini, bulut renkli gözlerini. O gözlere bakan ben olduğum için, o gözler bulut rengi, aslı kahverengi demez insan kendine. Onu güzelleştirenin, sizin sevginiz olduğunu, sevmeyi bıraktığınızda adamın cıscıbıl kahve gözleriyle kalacağını aklına bile getirmez. Seven insan sadece gözünde büyütür durur onu. Yeterince sevgi, ilgi görmediğinden kendini de küçültür, ezilir, büzülür bir gram sevgisini hissedebilmek için. İşte yaptığınız bu sevgili okurum. Açın gözlerinizi, yaşadığınız ilişkiyi yürüten sizsiniz, aramayın bakalım ne yapacak. Akışına bırakacaktır. Bu ilişkiyi tutan, yürüten sizsiniz. O da ara sıra sizin arzunuzla vakit ayırıyor. Onun hayatının merkezi olamamışsınız. İşi ne kadar yoğun olursa olsun seven insan sevdiğini görmeden yapamaz, sesini duymadan yapamaz. Yapıyorsa bir gariplik vardır. ‘’Çok işim var’’ bahanedir. Bahaneler de yalanların yumuşatılmış halidir. Sevgilinizin yaptığı işi yapanların da özel yaşamları var. İsterse size mutlaka daha sık vakit ayırabilir ama dediğim gibi isterse. Bu beyi siz değiştiremezsiniz, yaşı küçük değil. Böyle bir değişim olmaz size duyduğu hisler kadar değer veriyor. Önceleri ilk heyecan yaşadı sizinle, sonrasında geriye kalan bu kadar.


Hasbelkader bu ilişkiyi evliliğe götürseniz de size vereceği buysa, mutlu olabilir misiniz? İyi düşünün bugün yetmeyen ilgisi, sevgisi yarınlar da size daha az geleceğinden mutsuzlar kervanına katılacaksınız. İster misiniz bu ateşe atmayı kendinizi? Hem de bile bile. Çünkü aslında her şeyin siz de farkındasınız. Sadece acı çekmekten korkuyorsunuz. Onsuz yaşayamayacağınızı sanıyorsunuz ama değil. Hani liseyi bitirince o koskoca geçen yıllardan sonra okuldan siz gittiğiniz de okulun artık anlamı kalmayacağını düşünmek gibi saçma bir düşünce bu. Herkes unutulur inanın. Çünkü bu beraberlikte size verdiği, yaşattığı bir sevgi yok ‘’yok’’lardan başka. Dolayısıyla da unutulmayacak bir şey yok. İnsan bazen böyle yanılabiliyor yaşamında ki figüranları jön sanıyor. Oysa o ben figüranım diye bağırıp duruyor davranışlarıyla hayatınızda. Evet ayrılık acı çekmektir, ateşe atmaktır kendini. Yanan ateşe atlayıp yara bere içinde çıkacaksınız. Aslanlar gibi acınızı çekip, yanan yerlerinize merhem süreceksiniz. Kendinizi arkadaşlarınızla oyalayarak…


Sonra zaman onu eritecek, hafızanızda zamanın en iyi yaptığı şey bu. Yok etmek. Size düşense cesaret ve sabır. Sizin yaşınızda biri için hayatın ne kadar vaadi var sevgili okurum siz farkında değilsiniz. O yüzden size diyeceğim ki kendinize başka bir şans tanıyın. Bırakın onu kendi yaşamında kalsın. Muhtemelen kendi iş dünyasından biriyle evlenir, genelde öyle yapıyorlar o iş grubundakiler. Kadın ilgiyle beslenen bir varlıktır. Mahkum etmeyin kendinizi bu sevgisiz ilişkiye demek zorundayım, üzülerek. Tabii karar sizin ama uzaktan görünen dere bu, ben sizin adınıza paçaları sıvadım. Bilemiyorum siz sıvayacak cesarete sahip misiniz? Sevgiler...



***

Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun. Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com

Twitter: @yesimtijen

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.