Erkekler böyle ruhsuz mudur?
Merhaba Yeşim Hanım,
Ben 33 yaşında, 7 senelik evli, 2 çocuklu, üniversite mezunu ama çocuklarımın bakımı nedeniyle çalışamayan bir kadınım. Eşim ile üniversitede 20'li yaşlarda tanıştık. Onunla severek evlendim ya da ben öyle sanıyorum çünkü daha evvel hayatımda kimse olmadı. Eşim çok ruhsuz, ruhuma dokunamayan kadın olduğumu hissettiren bir adam. Sadece çalışır gelir, evde film izler hiçbir konuda konuşmaz. Tartışmaları gereksiz bulur. Bir şeyler konuşmak istesem gider yatar, “Hadi hadi yat kurma salak salak” der. Seni olumsuz düşüncelerinle yalnız bırakıyorum deyip çeker gider. O kadar kendimi araştırdım ki acaba ben hasta mıyım? Depresyona mı giriyorum? Ezik miyim? Kafam neden bulanıyor bu ilişki ve aile yapımızla ilgili? Ben eşimi seviyor muyum, o beni seviyor mu? O kadar çok okudum ki ama hiçbir sonuca ulaşamıyorum. Eşim ayrı anne babayla, düzensiz, maddi zorluk içinde büyümüş bir insan. Ablası babaannesiyle, o annesiyle büyümüş. Annesinin dünya yansa umurunda değil ona göre 'kafana takma kızım boş ver' modunda. Babasını sadece düğünümüzde gördüm. Bir ablası var evlenmeden evvel senede 1 kez görürdük 10 dakika falan, şimdi o da evlendi durmadan benim evimde gözü kulağı. Psikolojik sorunları var sanırım. Maddi durumu çok iyi, lüks içinde, ona değer veren bir kocası var. Sanırım can sıkıntısından kadın sürekli benimle uğraşıyor. Dedikodu yapıyor kulağıma geliyor. İkinci doğumumu 1 yıl evvel yaptım. Lohusalığımın ikisinde de burnumdan getirdi. Lohusa iken oğlunun doğum günü partisine 'kısmetse geliriz' dedim diye neler neler söyledi. Vizyondan kalkmış filme kızımı götürmek istedi, ben de ben götürdüm 'sağ ol bir dahakine gidersiniz halası' dediğimi bile yanlış anlamış. Bana görgüsüz, cahil, ezik, bayır gülü gibi bir sürü aşağılayıcı kelimeler kullandı. Aslında ben onu çok sevmiştim. Eşime hep 'görüşün siz kardeşsiniz' derdim. Geçen sene bu zamanlar eşimle ayrılma durumuna geldim. Ancak eşim alttan aldı, barıştık. Şu an ablasıyla sürekli görüşüyor. Yılbaşında benim ve misafirlerimizin yeni yılını kutlamayıp ablasına mesaj atıyor. 'Sen ablamla arama giremezsin' diyor. Gerekmedikçe beni günde 1 kez bile aramaz. Ararım akşam döner cevapsızıma, yanıt olarak 'yorgundum' der. Telefonda konuşacak hiçbir şey bulamıyoruz. Ev için alışveriş yaparım, sürekli 'alma' der. İkinci çocuğumun bütün masrafları aileme ait. Benim giyim kuşamım, evimize giren lokmanın yarısı aileme ait. Evlendiğimizden beri beni özel hissettirecek hiçbir şey yapmadı. Hamilelik nazımı bile yapamadım. Canım bir şey çekti dediğimde 'Yok öyle şeyler, yat uyu!' dedi. 'Ben eve geldiğimde dışarıya hiçbir şey almaya çıkmam, sana öğretemedim mi?' dedi. 1 tane hatırası yok bende. Doğumlarda yanımda bile kalmadı. Bana ait bir evim yok. 2 çocukla yaz tatilinde bile ailemin yanına sığamıyorum. Çok iyi insanlar bizim için canını verirler ama ekmek bölününce birleşmiyor maalesef. Boşansam annem kapı dışarı salmaz, dulsun diye söylenir. 'Biz sana söyledik, evlenme dedik' diye. Babamın hemen kalbi tutar yaşlara boğulur. Kendimi suçlu hissettirir. Boşanmasam bu ev artık mezarım gibi geliyor. Sadece yemek ve uyumak için evine gelen bir koca. Ağzını bıçak açmaz ona göre her şey yolunda. Komik geliyor kocama benim onunla konuşmaya çalışmam. Bana gülüyor. Sanki ben komik bir şey söylüyormuşum gibi bakıyor. 'Off sus', 'ne oldu yine' diyor. Baş başa kaldığımızda konuşacak bir şey bile bulamıyoruz. Canım sıkılıyor onunla bir yere gittiğimizde. Yok gibi, odun gibi... Ama sadece bana karşı! Onun çevresine göre altın gibi hem yakışıklı, hem de kocaman kalpli bir adam. Ben de öyle sanmıştım! Onu çok sevdiğimi evlenince ona hiç yaşamadığı aile ortamını yaşatacağımı, daha iyi olacağını düşünmüştüm. Ne umutlarla tırnaklarımla bu evi kurdum ama maalesef o hayallerin altında kaldım. Gitsem gidecek yerim yok. 2 çocukla ne yaparım? Ben baba yerine geçer miyim? Beni suçlarlar mı? Eften püften mi gelir sorunlarım? Kalsam yakında aklımı kaçıracağımdan korkuyorum. Uzlaşamıyorum, konuşamıyorum, anlatamıyorum... Kendimi paralıyorum, ağlıyorum, o film izliyor. İlişkimizin geldiği durumu konumlandıramıyorum kafamda. Evlilikler böyle midir? Erkekler böyle ruhsuz mudur? Sadece yatak odasında anlık mıdır yaşadığı şey? Neden hayata taşınmaz ki o anlık mutluluğu? Monotonlaşmaya mecbur mudur insanlar. Hayat bundan ibaret midir? Sizce de hayatımızda bir eksiklik yok mu? Yoksa benim psikolojim mi bozuk gerçekten? Üzülüyorum masum çocuklarıma… Keşke başka zamanda benim olsaydılar…
Yeşim Tijen'in cevabı:
Küçük çocukların rol aldığı bir reklam var. O reklama bayılıyorum izlerken de gülüyorum. Reklamdaki çocuklar eve gidelim, eve gidelim deyip duruyorlar. Bu kadar evi seven çocuklar bana kendimi hatırlatıyor. Kızıma bakıp gülüyor, 'bu çocuklar aynı ben' diyorum. Çocukların eve gidelim diyen seslerini anneler mutlaka dikkate alıyordur ama ya kadınların sesi? Onların ilgi istiyorum, değer görmek istiyorum diyen sesi, onu kaç eş dikkate alıyordur? Genelde kulak arkası yapılıyor. Kadınlar ezelden beri sevgi diye bağırdılar ama kimin umurunda! İlgi, sevgi, saygı, değer, önemsenme bunlar sevginin içinde zaten olması gerekirken sadece kuru kuruya sevmekle yetinir. Birçok erkek kendilerine göre eşlerini seviyorlardır ama içinde olması gerekenleri içine katmadan sevince bu sevmek kuru kuru oluyor. Gerçekten sevmek olmuyor. Sevgi kişiden kişiye davranışlarla akseden bir duygu olduğundan kuru kuruya sevgi haliyle kadına ulaşmıyor. Kadın yalnızlaşıyor, mutsuzlaşıyor, evliliğinden uzaklaşıyor. Sorgulamalara başlıyor. Kadının kendi kendini sorgulamasında bulduğu cevaplar sonrasında düşünceler insanın aklına düştü mü bir bakış oluşuyor. Sonrası gitmek için de kalmak için de ihtiyaç duyduğu cesaret ölçüsünde gelişiyor. Tabii ki fiziki şartların etkisini yabana atamayız. Bunları yaşamamak için ve yaşasa bile aşmak için kadının mutlaka çalışması gerekiyor. Çalışan kadın hem güçlü hem erkeğin insafına kalmayan kadındır.
Dişi bir kuş olan kadın yuvam da yuvam dediğinden o yuvadan kopmayı hiç istemez. O yuvanın içindeki kuşlar mutlu mutlu ötmüyorsa yuvam diye diretmenin alemi nedir? Evli olmak ve bir evi olmak, kendisine ait eşyalar, vazgeçemediği evlenerek sahip olduğu dünyası aslında. Kadın kendi işinin gücünün sahibi olsa o yuvayı kendi de kendine kurabilir. Üniversite mezunu bir kadın çalışmayan bir kadınsa yıllarca evleneceğim erkek diyerek beklediği kocasından özenerek oluşturduğu evinden kopmakta tereddütler yaşar. Biraz daha sabır der. O sabırla hiçbir şey değişmez, sadece yaş geçer. Kendi kendinden geçer, adam aynı adam olarak kalır. Böylece kendisi için yapabileceklerine geç kalır. Kadının güçlü durabilmesi çalışma hayatıyla gerçekleşir. Boşanmak kolay mıdır? Zordur. Boşanmış bir kadın olmak yalnızlığı göze almak demektir. İki çocuklu bir kadının yeniden evlenmesi zordur. Kadın karşısına fırsatlar çıksa da ilkinden daha akıllı olduğundan yoğurdu üfleyerek yer, çocuklarını düşünür. Bu karışımın içinden onu çıkaracak bir baba yiğit, erkekte yok denecek kadar azdır. Kısacası aşağısı sakal yukarısı bıyıktır. Boşanmış bir kadın olarak dik durabilmek, o yalnızlığı kabullenip yaşayabilmek, kadının hem kendiyle hem de hayatla tek başına savaşıdır bekar bir anne olmak.
Bana evliliklerin sizin evliliğiniz gibi olup olmadığını sormuşsunuz. Tabii ki değil. Erkekler de eşiniz gibi ruhsuz değil ama sizin evliliğiniz gibi evlilikler de yok değil. Evliliğiniz gerçekten bir alem. Eşiniz için yan gel yat Osman diyebiliriz. Kendisinin hayatınızdaki vasfı bu olmalı. Hiçbir şey yapmayan, paylaşmayan, kendi dünyasında yaşayan üstüne üstlük ben işten gelince dışarı çıkmam diyecek kadar bencil ve sorumsuz, doğum yaptığınızda yanınızda kalmayacak kadar düşüncesiz, sevgisiz, lakayt bir adamdan bahsediyorsunuz. Bir erkeğin kadına kadın olduğunu hissettirmemesi, onu sadece yatakta hatırlaması onu kullandığı anlamına gelir. Evlilikler zamanla monotonlaşır ama bu monotonlaşmayı yaşamamak yine çiftlerin elinde. Sadece bir kişinin çabasıyla da renklenmez, karşılıklı uyum gerekir. Sizin eşiniz gibi biriyle bu renklendirme sanıyorum olanaksız. Bu kadar duyarsız biriyle evli olunca buna yıllar ve çocuklar eklenince tabi ki ruhsal durumunuz bozulur, evliliğinizi sorgulamalarınız başlar. Başlamış olması iyi bir şey. Bu kişi sizce değişir mi? Nasıl değişecek? Düşünün ne kadar değişebilir? İçinde gerçekten bir duygu, değer, sahiplenme yok. Erkekte olması gereken vasıfların hiçbiri yok. Bunları ona zorla ekleyemezsiniz. Bu duygular insanın içinde olması gereken insani duygular. Yamayla eklediniz diyelim. Sizin ruhunuza o yama ne kadar ulaşacak? Hayatı kestirmeden yaşayan biri eşiniz. Size nasıl ulaşsın? Sorunları konuşmaktan 'salak mısın sen, boş ver deyip' kaçarak kestirme; arzularınızı yerine getirmemek için 'boş ver yat uyu' diyerek kestirme; kadınlığınızı yaşatmayıp sizi sadece yatakta hatırlayıp ruhunuza hitap etmeyerek kestirme… Hayatı bomboş bir insan.
Boşanırsanız ailenizle ve çocuklarınızla yaşayacağınız sorunlardan korkuyorsunuz. İnsanı kendisinden başka kimse yaşadığı sorunlardan kurtaramaz. Sorunlarınızı şimdiye kadarki mevcut düşünce ve çabalarınızla çözememişsiniz. O zaman bu düşünce yapınızı değiştirip bu yaşayacaklarınızı, korkularınızı göze alacaksınız. Bu korkularınızı yaşayacaksınız ama akıllı davranır dik durmayı başarırsanız aşmayı da başarabilirsiniz. Üniversite mezunusunuz. Bir iş hayatınız olmalıydı. Siz çalışmayarak hayatınızı eşinizin insafına bırakmışsınız. Eğer çalışsaydınız duyuramadığınız sesiniz eşiniz tarafından da duyulurdu. Bu zaman eski zaman değil. Kadın erkeğin eline bakmamalı ve şunu da unutmayın bu sizin hayatınız. Bu hayatı bir kerelik kullanma hakkınız var. Bu korkuları yenemezseniz hayatınızı boşa geçirmiş olacaksınız. Evet evlilikler boşanmayla bitmemeli, hiç istemem ama evlilikler kişinin hayatına bir şeyler katabilmeli. Sizin eşiniz maddi manevi katkıları gerçekleştiremeyip sizin hayatınıza sadece iki çocuk katmış. Nasıl bunalmayacaksınız? Her şekilde eksik bırakılmışsınız…
Bu eksikliklerle yaşamaya devam mı yoksa buraya kadar mı buna siz kendiniz karar vereceksiniz. Aileniz zaten size madden destek oluyor, manen de destek olacaklardır. İsterseniz önce bir ihtar verin, gözünü korkutun, ciddi ciddi ayrılmak istediğinizi ona söyleyin. Bu şekilde kendisine çeki düzen vermezse zaten size tek bir yol kalacaktır…
Sevgiler...
YORUMLAR