Covid neyi açığa çıkardı?
“Beşir neyi itiraf edecek Firdevs hanım?” Hukukta malumun ilamı deriz. Covid-19 salgını neyi ortaya çıkardı? Herkesin bildiği ama görmezden geldiği gerçekleri; iş bölümünün nasıl adil olmadığını, kadınların nasıl çift hatta üç, dört mesai yaptığını, geleneksel rol dağılımının en “modern” ailelerde bile değişmediğini...
Pandemiden önce kimi hanelerde çocuklar tam zamanlı okula giderdi. Evlere yardımcılar gelirdi. Anneannelerden babaannelerden destek alınırdı. Haftanın belli günlerdi dışarıda yemek yenirdi. Şimdi ne oldu? Evler artık aynı zamanda okul. Yardımcılar gelemez oldu. Anneanneler babaanneler kendi karantinalarında. Dışarıda yemek yemek bir hayale dönüştü. Peki bu vesileyle evde oluşan iş yükünü kim üstlendi dersiniz? Evet doğru bildiniz: kadınlar.
Her iki tarafın da bilgisayar üzerinden çalıştığı hanelerde, çocuklar için ayrı bir ekranın bulunmadığı zamanlarda bilgisayarını paylaşanın dahi anneler olduğunu görüyoruz. Kadınların “öncelikli” işi her halükârda annelik olarak görülüyor çünkü, babalar için görülmezken... Annelerin çoğu halde nasıl tek başlarına ebeveynlik yaptıklarını pandemi öncesinde bu kadar ayyuk şekilde fark edemezdik. Veli whatsapp gruplarında anneler olurdu, veli toplantılarında anneler en çok konuşurdu da onlar yer yer dikkat çekerdi, o kadar. Bu denli bariz değildi. Artık bariz.
O online dersler özellikle ilkokul seviyesinde bilfiil veli katılımı gerektiriyor. Lazım olan malzemeler var, ekrandan açılması gereken pencereler var. Her şeyden önce çocuğun ekran karşısında durmasını sağlamak var. Bu desteği vermesi beklenen ebeveyn de elbette anne. Evden çalışırken bir yandan da ev işlerini ihmal etmemesi gerekenler kadınlar. Evden çalışan babalardan da aynı zamanda çocukla ilgilenmesi beklenir mi mesela? Sadece soruyorum.
Dışarıda yemeğe gidememek neden en çok kadınları vurdu dersiniz? Yemek hazırlamak sadece yemek hazırlamak değildir. Ne yemek pişireceğine mevsim sebzelerinden olsun, sağlıklı olsun, çocukların da seveceği ve kolay yiyebileceği bir şey olsun, hep aynı şey olmasın, yapması pratik olsun, çok zahmetli olmasın dengeleri üzerinden karar vermek bile başlı başına bir zihin mesaisi. Ardından gerekli alışverişi tamamlamak, pişirmeye vakit ayırmak, bulaşığını toparlamak, sofra kurmak, sofra kaldırmak. Bütün bunların her hanede adil şekilde paylaşıldığından söz edebilir miyiz? Bulaşık makinesini doldurup boşaltmaktan bile bıkmadık mı?
Geçenlerde birisi “hiçbir şey yapmazken bile evin durduğu yerde bu kadar dağılıp bu kadar kirlenebilmesine inanamıyorum, ne yapayım dinlenmek için arkadaşımın evine mi gideyim” diye bir twit atmış. Eskiler hep söyler “ev işi nankördür” diye. Çok kişi temiz ve düzenli bir evde yaşamak ister ama azı bunu üstlenmeye gönüllü olur. “Benim babam/dedem çok titiz adamdır” sözleri genellikle evdeki kadınlardan bu temizlik ve düzeni “talep eden” erkek olmak üzerinden kendini gösterir. Üstlenenlerse çoğu halde kadınlardır.
Tarihsel olarak hastalara kadınlar bakar. Hemşireliğin bir kadın mesleği olarak görülmesinin arkasında asistanlık rolünün yanı sıra bu bakım verme rolü de vardır. Çocuklara kadınlar bakar. Yaşlılara kadınlar bakar. Gezegene bile kadınlar bakar. İklim aktivistleri en çok kimlerden oluşuyor bir düşünün. Bu pandemi döneminde ilaveten önem arz eder şekilde hastalara da kadınlar bakar. Önceki nesillerin “kız evlat öz evlat” söylemi arkasında da yaşlanınca ebeveyninin bakım ihtiyaçlarıyla ilgilenen çocuğun kız çocuk olması yatar.
İşte tüm bunlara cinsiyetçilik diyoruz. Kişinin doğuştan getirdiği herhangi bir özel yeteneği/becerisi ve daha önemlisi ilgisi ve merakı olmadığı halde, sırf atanmış cinsiyeti sebebiyle kimi rollerin ona atfedilmesine; bu paylaşım esnasında kişilerin seçimlerinin ve tercihlerinin önem arz etmeksizin ve daha da önemlisi bu paylaşımın adil olup olmamasına bakılmaksızın bu dağılımın yapılmasına cinsiyetçi iş bölümü diyoruz.
Tüm bunlar olurken de inatla tekrar ediyoruz: kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.
YORUMLAR