Kocamızın soyadını hiç almayabilir miyiz?

Yanıtı aslında evet. Ama olması gerektiği kadar kolay değil.


Yürürlükteki Medeni Kanun'umuza göre kadın evlenmekle kocasının soyadını alır. Ayrıca talep ederse, nikah başvurusu esnasında bildirirse aynı zamanda önceki soyadını da tutabilir. Bir kere burada ilave bir işlem yapması gerekiyor. Sessiz kalırsa önceki soyadı uçar gider. Bu usulde bile motive edici olmayan bir taraf var. Düşünün, siz hiçbir işlem yapmazsanız soyadınızın uçmaması ile siz işlem yaparsanız durması aynı şey midir? Şüphesiz değildir.


Bu kısmı geçtik. Peki evlendik ve kocamızın soyadını hiç istemiyoruz. Üç kelimelik isimlerle hayatta var olmanın yoruculuğunu tercih etmiyoruz. Bu çileyi sadece kadınların çekiyor olmasına itiraz ediyoruz. Ne yapacağız? Dava açacağız. Acayip di mi? Ama öyle ne yazık ki.


Her davayı olduğu gibi bu davayı da bir avukat kanalıyla açmanızı öneririm. Aksi halde daha uğraştırıcı, yorucu, sonradan avukata başvurulduğunda dönüşü daha zor hatalar yapılması çok olası. Yine süreci kısaca ve özetle izah etmek isterim.


Bu dava için ikametinizin bulunduğu adliyedeki mahkemeler yetkili mahkemedir. Önce yetkili mahkemeyi belirlemek gerekir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemesidir. Fakat her adliyede Aile Mahkemesi bulunmaz. Bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açabilirsiniz. Dilekçenizin hitap kısmında “Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne (Aile Mahkemesi sıfatıyla)” diye belirtilmesi gerekir.


Davacı olarak kendi kimlik bilgileriniz yer alacak, orası malum. Davalı kısmı ise biraz muammalı. Bu düzenleme doğrudan kanunda yer almıyor. İçtihatlarla (yüksek yargı kararlarıyla) hukuki düzenleme haline geldi. O sebeple biraz yolda düzülen bir kervan söz konusu.


İsim değişikliği meselelerinde muhatap taraf Nüfus Müdürlüğü’dür. Bu dava bakımından davalı kısmına eşin de yazılması gerektiğine dair görüşler var. Ona da tebligat çıkarıyorlar. Ama benim bildiğim sadece bağlı bulunduğunuz Nüfus Müdürlüğü davalı kılınarak kazanılan davalar da oldu. Bu kısım da ayrıca tartışmaya muhtaç bana kalırsa. Kadına evli olduğu adama dava açması söyleniyor. Neden? Kendi soyadını tek başına kullanmak istedi diye. Davalar aralarında husumet olan taraflar arasında açılır malum. Sırf bu sebeple bile davalının koca olması saçma değil mi? Bu bile bir caydırıcı unsur değil de nedir?


Dilekçenin devamında meramınızı anlatıyorsunuz. Harçlarını, masraflarını ödüyorsunuz. Kimlik fotokopinizle davanızı açmış oluyorsunuz. Sonra tebligatlar yapılıyor. Mahkeme gerekli evrakları topluyor. Bir duruşma günü belirliyor. O duruşmaya gidiyorsunuz, duruşma sonuçlanınca kesinleştirip Nüfus Müdürlüğü nezdinde yeni kimlik işlemlerinizi gerçekleştiriyorsunuz.


Bütün bunları onca işinizin gücünüzün arasında, ev işinizin, çocuk bakımınızın, arkadaş görüşmelerinizin, kısıtlı zamanınızın içinde yapıyorsunuz. Para harcıyorsunuz. Zaman harcıyorsunuz. Evlenirken tek bir başvuru ile çözülebilecek bir mesele kör düğüme dönüştürülmüş oluyor.


Mevcut Medeni Kanun’da “(Aile) Birliği eşler beraberce yönetirler” (Madde 186/2) diye bir madde var. Niye böyle bir madde var ki, neye hizmet ediyor diye düşünüyor insan. Var çünkü önceki kanunda “Ailenin reisi kocadır” maddesi vardı. Şimdikinde “Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir.” (Madde 192/1) diye bir madde var. İnsan “e heralde! Bunu kanuna yazmaya gerek var mıydı?” diye düşünüyor. Ama önceki kanunda evli kadının çalışması kocasının iznine bağlı idi.


Değişiyor. Dönüşüyor. Yine değişecek, yine dönüşecek.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir İnşallah kütüğümüzü de oradan oraya taşınmadığı istediğimiz isim ve soy isimle evli olabildiğimiz günleri de göreceğiz.
    CEVAPLA
  • Misafir Cidden bu kütük taşıma olayının değiştirilmesi gerekiyor.
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.