İçimden gelenler…
Yaklaşık bir yıldır dikkat ettim de, daha az yemekle doyuyorum aslında. Bedenim daha az yemek istiyor. Doyuyorum tamam da, ahhh o damak tadı meselesi, birazcık daha yemek istiyorum o güzel şeylerden. Hem yemeyi hem de pişirmeyi seviyorum ya ben, tabii bir de başka yemeklerin, başka ellerin lezzetlerini tatmayı, düşünün siz halimi artık…
Allahtan geçtiğimiz Haziran 21 günlük az yeme alıştırması yapmıştım, küçük tabakta küçük çatalla yemiştim yemeklerimi, yavaş yavaş, çatalı dinlendire dinlendire. Yine öyle yapmaya niyetliyim. Daha az yediğinde –ilginç bir biçimde- daha uzun süre tok kalabiliyormuş insan.
Daha az konuşmak da çok iyi geliyor şu ara. Karşımdakini dinlemek, daha iyi dinlemek için susuyorum ve dinlediğim kişi konuşuyor, konuşuyor, rahat rahat anlatıyor içindekini. Bir yorum yapmam gerekirse, hiç acele etmiyorum, susup bekliyorum içime doğacak olan sözleri. Ancak o zaman geliyorlar, söylenen sözcüklerin çağrışımına kapılıp arada ben de söz söyleme isteğiyle yanıp tutuşursam gelmiyorlar. Durmak çoook iyi geliyor bedenime bu aralar. Durunca geliyor cevaplar. Kalpten geliyorlar o zaman, maymunluk yapıp oradan oraya koşmasıyla yorgun düşüren zihinden değil.
Tabii ama ben konuşmayı da çok sevdiğimden bu da tahmin edeceğiniz gibi yavaş yavaş gerçekleşiyor. Olsun, çalışıyorum, her fırsatı kendi üzerimde bir çalışma olarak değerlendirip sınırlarımı zorluyorum azıcık. İyi oluyor, iyi geliyor.
Bu beden, bu makine bana başka ne diyor?
“Nefes al” diyor bedenim derin derin. Depoyu doldurmak için dağdan gelen suyun vanasını açmaya gittiğim zamanlarda diyafram nefesi çalışıyorum. Böylece gün içinde daha sık aklıma geliyor bunu yapmak. Çok iyi geliyor.
“Hareket et” diyor ve ben de beden farkındalığımı artırıyorum bu vesileyle. Vücudumda neresi hareket etmek istiyorsa orasını hareket ettiriyorum.
***
Geçenlerde sağ elimin başparmağı ağrımaya başladı. Geriye doğru kıvırırken acımaya başladı. Ben de zorlamadım, dinlenmesi iyi gelir diye düşündüm. Kendimi iş yaparken izlemeye başladım. Baktım ki yemek pişirmek, bulaşık yıkamak için oradan oraya tencere tas taşırken başparmağıma çok yükleniyorum, diğer parmaklarıma vermiyorum ağırlığımı, tencerenin sapına geçiriveriyorum parmağımı, öyle taşıyorum o ağırlığı. Haliyle başparmağımı içeri doğru çok zorluyormuşum.
Önceki gün kapının önüne oturdum, kasımpatılara ve ardındaki sığla ağacının kızarmakta olan yapraklarına baka baka, güzelim kokulu yağla masaj yaptım parmağıma, ağrıyan eklemin hareketini izledim ve ileri geri hareket ettirerek çalıştırdım. Sonra baktım ki geriye kıvırabiliyorum parmağımı, azıcık acıyor ama iyi geliyor biliyorum. Sevdim sevdim parmağımı, eklemime teşekkür edip yerine, uzaklaştığı yuvasına dönmesini söyledim…. Tersine hareket işe yaradı.
“Ses çıkar” diyor bedenim, “dans et” diyor, “şarkı söyle” diyor. Onu dinlemeye, sesini daha çok duymaya niyet etmiştim, çok şükür ki artık bunu yapabiliyorum.
Doğum günümde gelen bendir ile hayatım değişti bu aralar. Her fırsatta çalmaya çalışıyorum. Nasıl çalınacağını bilmiyorum ama olsun, bilmeye gerek yok şu an, ses çıkarmaya, en küçük tıpırtılarımı bile duymaya, ritimlerin büyüsüyle kendimi akışa bırakmaya alışıyorum. Kaygısızca bırakırsam kendimi, ellerim ve parmaklarım kendiliğinden uyumlu sesler çıkarıyor. Zihnim devreye girerse eğer, şaşırıyorum, çaldığım şeyi karıştırıyorum.
Demek ki bedenim zihnime de bir şey söylüyor, “bir sus” diyor.
Bedenim “dinlen” diyor, ben de alıyorum şezlongu, gönlümce bahçenin bir yerine kuruyorum, manzarayı seyre dalıyorum, sesleri dinliyorum, ortamdaki kokuları içime çekiyorum.
Bedenim kahkaha atmaktan da çok hoşlanıyor mesela. Karın kaslarım nasıl da çalışıyor gülerken, yüz kaslarımsa gevşemiş, bedenim çok mutlu oluyor.
Makinaya iyi bakıyorum bu aralar, çok iyi geliyor çooook.
***
Bugün hiç kahve içmedim. Yarın da bu kahve orucuma devam etmeye niyet ediyorum. Ev halkı kahve içerken ben de bahçeye çıkar şarkı söylerim.
Şimdi kalkıp parmağımı seveyim yine en iyisi… Saymaya başparmakla başlar gibi, bedenimle böylesi bir iletişimi ben de ilk kez başparmağımla yaşadım ne de olsa. Ona masaj armağan edeyim.
Sağlıklı günlerimiz olsun nice.
YORUMLAR