Ayşe Dirikman
24 Ekim 1965 tarihinde İstanbul'da dünyaya açtığı gözlerini yirmi yıldır Antalya'nın Çıralı-Beycik dolaylarında kırpıp duruyor. Çocukken baktığı gözlerin sakladığı dut ağaçlarını, civcivleri ve dalında domatesleri yeniden görmek, kulaklarına yerleşmiş horoz ve kuş seslerini yeniden duymak, hafızasına kazınmış kokuların kaynağına ulaşmak için çıkmış yola. Nişantaşı'ndan anılarla birlikte Şişli, Teşvikiye ve Maçka sokaklarında devam eden okul yıllarından sonra yıllarca bu semtleri gördü rüyalarında, hala ara sıra görüyor. Boğaziçi Üniversitesi'nin ormanlarında ve çayır çimeninde yaşadığı anlar, topladığı kozalaklar, sayfa aralarında kuruttuğu mine çiçekleri, saatli binanın sarmaşıkları sökülürken sakladığı bir dal, belki de en çok Erguvanlar, yok yok, pembe manolya çiçekleri, aman atkestanelerini unutmayalım, ayyy daha boğaza inen merdivenli yollarda âşık olduğu yosunlu dal var, hangi biri yaptıysa bu büyüyü, teşekkür ediyor ona, belki de hepsi birden yapmıştır. İstanbul'a her gidişinde mutlu oluyor da, her ayrılışında da sevgilisinin koynundan en heyecanlı yerinde kalkıp gidiyor gibi hissediyor. Yine de bu üzüntü yerini bir başka sevgiliye kavuşmanın heyecanıyla karışık özleme bırakıyor biraz sonra.
Topu topu 48 yaşında, hayatı daha yeni yaşamaya başlamış gibi hissediyor son iki yıldır. Kozadan çıkmış kelebeğin heyecanıyla -yeni şeyler öğrendiğinde bir çocuğun hayreti gibi- çocuk kafasıyla yaşıyor. Bütün öğretmenlerine teşekkür ediyor. Hem şimdi hem de yıllar öncesinden yaşadıklarını anlatmayı, bildiklerini öğretmeyi, insanların hayatını kolaylaştırmayı ve onları birbiriyle tanıştırmayı seviyor, güzel şeylere vesile olmayı arzu ediyor. Hayata vereceği başka armağanlar var mı diye merak ediyor şu sıralar. Yaşadığı ormanda tanıştığı, buluştuğu ve yeniden karşılaştığı tüm canlarla kendini ve yaşamı yeniden tanımlıyor, Ayşece...